Hafıza Merkezi 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlallerinde cezasızlık sorununu araştıran yeni bir rapor yayımladı. Raporda 12 ceza davası incelenmiş. Buna göre sanıklar tutuksuz yargılanıyor, kamu görevlerine devam ediyor ve mahkemelerde devlet adına yaptıkları eylemlerin suç olmadığını vurguluyorlar.

Devlete çalışanlar yargılanmıyor

FİLİZ GAZİ

Hafıza Merkezi 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlallerinde cezasızlık sorununu araştıran yeni bir rapor yayımladı. “1990’lı Yıllardaki Ağır İnsan Hakları İhlallerinde Cezasızlık Sorunu: Kovuşturma Süreci” başlıklı rapor, ihlallerle ilgili bugüne dek açılan ceza davalarının yargılama süreçlerini mercek altına alıyor. Çalışma, ülkede ağır insan hakları ihlallerinde cezasızlık sorununa ve özellikle yargının rolüne dikkat çekiyor.

Devlet yapılanması içinde yer alan Mehmet Eymür, Hanefi Avcı gibi isimlerin kimi dönemlerde çeşitli basın organlarına açıklamalar yaptıkları, röportajlar verdikleri biliniyor. Raporun dikkat çekici tarafı da bugün konuşan isimlerin aslında yıllardır mahkemelerde konuşmuş olması.

Raporu hazırlayanlar isimlerden biri olan Avukat Emel Ataktürk Sevimli “Karşımıza hep aynı isimler çıkıyor” diyor ve şöyle anlatıyor: “Bugünlerde açıklamalarıyla gündemde olan eski MİT Güvenlik Daire Başkanı Mehmet Eymür, 10 Nisan 2015’de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nden görülen duruşmada kendisine verilen 29 kişilik infaz listesini mahkemeye sunmuştu. Bir diğer bugünlerde konuşan isim Hanefi Avcı, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadesinde Ağar, Korkut ve Eken’in devlet içerisinde illegal yapılanma oluşturduğu dönemi anlatmış, JİTEM’e bağlı birtakım insanların organize suçlarını anlatmıştı.”

Köylerin yakılması, zorla boşaltılması ve sakinlerinin başka illere göç ettirilmesi, ‘faili meçhul cinayetler’ olarak anılan sivil infazlar ve zorla kaybetmelerin yaşandığı 1990’lı yıllara ilişkin 2009- 2014 yılları arasında peş peşe iddianameler yazıldı. İlgili raporda 12 ceza davası inceleniyor. İncelenen davaların kovuşturma süreçleri, Hafıza Merkezi’nin 2012 yılından itibaren yürütmeye başladığı dava izleme faaliyeti kapsamında, duruşma salonlarında hazır bulunan bağımsız ve tarafsız gözlemciler tarafından izlenerek raporlanmış. Bu raporlarda davaların cezasızlığa sürüklenmesine yol açan mevzuat, uygulamalar ve tutumlar anlatılıyor. Raporda incelenen davalar şunlar: Ankara, JİTEM, Musa Anter, Ayten Öztürk Davası, Görümlü, Kızıltepe, Kulp, Lice, Kızılağaç, Yüksekova, Vartinis, Cizre, Derik ve Dargeçit Davaları. Açıldıkları dönem suçların işlenmesinde sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kişilerin hesap verebilirliğinin sağlanacağına dair beklenti yaratan bu davaların 10’unda sanıkların, cezalandırılmalarına yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatlerine ya da uygulanan ceza zamanaşımı sürelerinin dolması nedeniyle suçlamaların düşürülmesine karar verildi.

Raporda yer alan bilgilere göre bugün konuşan isimlerden bir diğeri olan, 1984 ila 1992 yılları arasında Diyarbakır Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapan Hanefi Avcı, Ergenekon yargılamalarında verdiği ifadesinde, JİTEM’in eylemlerini anlatmış ve “bunlar üstlerinin bilgisi ve denetimi dahilindeydi” şeklinde beyanda bulunmuştu.

İncelenen davalara ilişkin raporda tespit edilen, yargılamaların cezasızlığa sürüklenmesine yol açan bazı uygulamalar şunlar:

-Dava gözlem bulguları incelendiğinde, uluslararası hukukta ayrı ve özerk bir suç tipi olarak kabul edilen zorla kaybetme eyleminin ceza kanunlarında tanımlanmamış olmasının cezasızlığa yol açan bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Kovuşturmalar neticesinde mahkemeler tarafından kanunda öngörülen sürelerin aşıldığı gerekçesiyle sanıklar hakkında zorla kaybetme suçu teşkil eden eylemlerle ilgili suçlamaların düşürülmesine dair kararlar verilmiştir. Ancak, uluslararası hukukta zorla kaybetme eyleminin, kaybedilen kişinin akıbeti ve failin kim olduğu kesin olarak belirlendiği zaman tamamlanan, mütemadi suç niteliğinde olduğu kabul edilmektedir.

-Sanıkların duruşmalara katılmaktan vareste tutulmalarına ilişkin kararlar alındığı görülmüştür

-Sanıklar savunmalarında kendilerine verilen emirler doğrultusunda terörle mücadele etmek amacıyla hareket ettiğini ve dolayısıyla eylemlerinin suç oluşturmadığını belirtmiştir.

-Ağır insan hakları ihlallerinden sorumlu tutulan sanıklardan bazılarının yargılandıkları sırada kamu görevini sürdürdüğü gibi, sahip oldukları yetkileri kötüye kullanarak delilleri karartıp maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını engelleme ihtimalleri yüksek olmasına rağmen, tutuksuz yargılandıkları görülmüştür.

-TBMM bünyesinde kurulan araştırma komisyonları tarafından raporlar hazırlanmasına rağmen, bu raporların dava dosyalarına eklenemediğini, eklendiği durumlarda ise, önemli bilgiler içeren kısımlarının devlet sırrı içerdiği gerekçesiyle gizlendiğini göstermiştir. Bazı davalarda resmi arşiv bilgilerine ulaşmak mümkün olmamış, ilgili kamu kurumlarının arşivlerin zarar gördüğüne dair gerçeği yansıtmayan beyanları, mahkemeler tarafından sorgulanmamıştır.