Hollanda müzik gezisinde devletin sanata, müziğe sansür uygulayacağı yerde destek vermesi bünyemi allak bullak etti. Alışık değiliz tabii...

Devletten sansür değil  destek

BARIŞ AKPOLAT

Geçen haftalarda Amsterdam’a bir müzik gezisine katıldım. Devlet davetiyle gittiğim ülkede bir haftada Hollandalıların bile bilmediği kent ve kasabalarda koşturduk. Pek çok sektörden müzik aktörüyle konuştuk.

Konser, festival ve pek çok farklı kültürel aktivite için Avrupa’ya gitmiş olsam da Amsterdam’a ilk kez geçen haftalarda gidebildim. Yoğun bir festival trafiği ve röportajlar silsilesiyle dolu 1 hafta geçirecektik. Altı şehir gezdiğim ziyaretimizin sebebiyse Hollanda’nın devlet desteğiyle yükseltmeye çalıştığı yerli müziğini tanımak ve tanıtmaktı. Geziden gözüme çarpan ve ve kulağımda yer edenlerden bahsedeceğim. Bazı konularıysa haftaya bırakıyorum. Neticede bundan sonraki her cumartesi birlikteyiz.

Müziği destekleyen devlet özlemi

Bu destek sadece para verip gruplara ekipman sağlamak filan değil. Basbayağı yurtdışından gazetecileri ve müzik yazarlarını devlet protokolüyle davet edip yerli gruplarını tanıtmaktan da bahsediyorum. Amaçları güzel fakat ilerledikleri yol bence yanlıştı. Yine de memleketimizde sansürle bitirilmeye çalışılan kültür sanat ve eğlence sektörüne karşı yürütülen politikalara alıştığımız için biz Türkiye’den giden 3 gazeteci arkadaş şaşkındık. Önce ilk gün Bospop adlı bir festivale gittik. Weert kasabasında gerçekleştirilen festival alanı bir at çiftliği üzerine kurulmuştu. Festivalin programındaki buraya büyük büyük yazıp yorumlarımı seve seve paylaşabileceğim ana grup ve isimleri olan ABD’li blues devi ZZ Top ve İngiltere’den çıkma modern progresif rock efsanesi Steven Wilson’ı bize izletmek yerine iki tane çok sıradan müzik yapan grup izletip röportaj yaptırdıkları için paylaşacak pek bir şeyim yok. Burnumun ucundaki ZZ Top’u izleyememiş olmak büyük acı. “Ama onlar Hollandalı değil, onları izlemeyeceğiz” cümlesini duyduğumuzda daha ilk günden moralimiz bozulduysa da seyahatin ilerleyen günlerde bir lise okul gezisine döneceğinden habersizdik. “Olsun” dedik “belki eğleniriz.” Bospop Festivali’nde röportaj yaptığımız ilk isim festivalin açılış grubu olan Navarone oldu. Hollandalı grup Soundgarden, yer yer Pearl Jam ayarı müzik yapıyor. Eğer grunge severseniz bu grubu da sevebilirsiniz. Konserlerinin en sonunda söyledikleri ‘Sage’ isimli şarkıları performansın en iyi noktasıydı. Deneysel sololarla orijinal bir sound yakaladılar. Bu tarzla dünya piyasasındaki şansları artar. Bir diğer izleyebildiğimiz grupsa yine Hollandalı Racoon’du. Fakat maalesef dünyadaki tüm rock gruplarının yüzde 98’i gibi sıkıcı bir müzik yapıyorlar. Festivalde dikkat etiğim şeyse daha ilk grupla birlikte sahne önüne binlerce insanın yığılması oldu. Güneşin altında hiç ses çıkartmadan grupları desteklemeye başladılar. Takdir ettim ve şaşırdım. Bizim festivallerde ilk gruplar genellikle uzay boşluğuna çalar. Bospop Festivali heyecanı bu kadardı, etkinlikte sahne alan Gary Clark Jr, Fish, Caro Emerald, Anathema, Dream Theater, Steven Wilson, Europe, Thunder ve ZZ Top’uysa izleyemeden alandan uzaklaştık. Önümüzdeki hafta Rotterdam North Sea Jazz Festivali’nde gördüklerimi ve keşiflerimi paylaşacağım.

devletten-sansur-degil-destek-64908-1.PLAK ENDÜSTRİSİ BÜYÜLEYİCİ

Gezinin en can alıcı yanı ilk gün gezdiğimiz plak fabrikasıydı. Amsterdam yakınlarındaki Haarlem’deki Record Industry biz plak delilerini memnun etti. Fabrikanın Pazarlama Müdürü Anouk Rijnders’in gezdirdiği mekânda bir plağın geçirdiği her aşamasını her detayıyla gördük. Tabii ki bazı detayları anlamamız mümkün değil, ortam kimyasal ürün dolu. İlgilenen varsa YouTube’da “How It’s Made: Vinyl” başlığı altındaki kısa belgesellerden bir plağın aşamalarını öğrenebilir. En hoşuma giden aşama ise kayıtların ilk plağa aktarıldığı noktaydı. Kayıtları metal plakaya keserek aktaran kişiyse Rinus Hooning’in önemini gezide birlikte gezdiğimiz arkadaşımız gazeteci Zülal Kalkandelen’in sorusuyla anladık. Zülal’in ‘Kesme Odası’nın sunumunu yapan bu usta isme ses kalitesi açısından en beğendiği plağı sormasıyla ‘Wish You Were Here’ cevabını almamız bir oldu. Hooning “Ana bantları plağa ben aktardım” dediğinde ağzımız bir karış açık kaldı. Efsane mühendis bugün daha çok dubstep ve elektronik kayıtlara ağırlık verdiğini eklese de rock, pop ve klasiklerle de ilgileniyor. İmzasını attığı ilk albümse Paul McCartney and The Wings’in Band On The Run albümüymüş. Fotoğrafını da kullanmama izin veren Zülal’e teşekkür ederim.