Üniversitelerdeki bilim ve özgürlüğün kırıntılarını da ortadan kaldırmaya yemin etmiş yöneticilere karşı ODTÜ’de örnek bir direniş veriliyor. Öğrencisi, hocası, çalışanı sadece şenliğe ve Devrim Stadı’na değil üniversitelerine de sahip çıkıyor.

Devrim nöbeti
Fotoğraflar: BirGün

Göksu CENGİZ - Yusuf Tuna KOÇ

ODTÜ öğrencilerinin Devrim Stadyumu’nda şenlik mücadelesi sürüyor. Kayyum Rektör Verşan Kök, geçtiğimiz aylarda öğrencilere attığı mailde, okulun en büyük konser alanı olan ve tarihsel değeri olan Devrim Stadyumu’nu “güvenlik ve temizlik” sebebiyle şenlik alanı listesinden çıkarıp üstü kapalı şekilde yasaklamıştı. Ardından öğrenci topluluklarının Rektörlük ile aldığı toplantılardan da sonuç çıkmaması nedeniyle, geçtiğimiz haftalarda okulda binlerce öğrencinin katılımıyla yürüyüşler gerçekleşti, tüm bölüm ve topluluklardan öğrenciler “Şenlik ODTÜ’nün ODTÜ bizimdir” diyerek stadyuma ve tarihine sahip çıktı.

Bu eylemlere rağmen adım atmayan Rektörlük, bu kez direnişi kendi ön bahçesinde buldu. ODTÜ öğrencileri, “Devrimi alana kadar gitmiyoruz” diyerek Rektörlük önünü direniş ve yaşam alanına çevirdiler. Bu haber baskıya girdiğinde 8. gününe girecek olan şenlik nöbeti başladığından bu yana öğrenciler çadırları, şarkıları, pankartları ile Devrim Stadyumu’nu alma kararlılığını, yaratıcı şekillerde ortaya koydu.

Konuştuğumuz tüm öğrenciler, meselenin stadyum konseri ile sınırlı olmadığını, Rektörlüğün yasağının ve kendi direnişlerinin altında yatan en önemli sebeplerinden birinin, stadyum tribünlerine Denizlerin elleriyle yazdığı Devrim yazısında somutlaşan devrimci tarih olduğunu söylüyor. 1968 kuşağından bugüne üniversitelerde gençlerin direniş ve mücadelesinin sembollerinden olan Devrim’i, ODTÜ’lüler her yıl şenliğin bir gününde devrim yürüyüşü yaparak selamlıyor. Bu yürüyüşlerde okullarına ve ülkeye dair sorunlarını, sözlerini, sloganlarla ve pankartlarla dile getiriyor.

ŞENLİK DEĞİL, KAYYUM MESELESİ

Bugün ODTÜ’de süren nöbete dair öğrencilerin hepsinin ortaklaştığı bir konu daha var: Yalnızca stadyumun değil aslında üniversitelerin sahibinin atanmış Rektörler değil öğrencileri, emekçileri, hocalarıyla asıl bileşenleri, yaşatanları olduğu gerçeği. Öyle bir gerçek ki Rektörlüğün engellemek için elektriği kesmek, tuvaletleri kilitlemek gibi türlü acınası çabasına karşın bir haftadan fazladır öğrenciler direniş alanına gıda, su, hatta jeneratör taşıyarak, yağmur soğuk demeden sahip çıkıyorlar: “Burada bir beraberlik gösteriyoruz, yaşam alanı oluşturduk aslında Rektörlük önünde. Bütün öğrenciler problem olmadan yaşayabiliyor, güvenliğini yemeğini kendi sağlıyor, temizliğini kendi yapıyor. Nasıl biz burada şenliğimizi birlikte yaparız diyorsak aslında nöbetimizi de aynı yolla sürdürüyoruz. Sesimizi çıkarıyoruz”

Gazetemize konuşan öğrencilerden Sol Genç üyesi ve siyaset bilimi öğrencisi Alp Yankı, yapılanların iktidar politikalarından bağımsız olmadığını vurguluyor: “Rektörlüğün AKP tarafından atanmış bir kimliği olduğunu belirtmek gerekiyor kesinlikle. Gençliğin faaliyet alanlarını kısıtlamak ve yok saymak üzerine bir politika geliştiriyorlar. Biz de Rektörlüğün bu politikaların bir temsilcisi olduğunu biliyoruz. Bu sebepten kararlar bizim için şaşırtıcı değil ama biz gençliğin dinamizminin de farkındayız. Bu yüzden şenliğin yasaklanmasını şuna bağlıyoruz: ODTÜ öğrencisinin kendisini var ettiği sahiplendiği ve ODTÜ kültürü yeniden yaratan alanlardan biri. Ve iktidar da Rektör de bu kültüre düşmanlar. Bu sebeple yasaklamak istiyorlar. ODTÜ öğrencisi de buna karşı direniyor.”

REKTÖR, DÜŞMAN HUKUKU UYGULUYOR

Alp Yankı direnişin öğrencilerin ortak kararı olduğunu ve karşılarında Rektörlüğün “düşman hukukunu” bulduklarını söylüyor: “ODTÜ’nün biraz önce de bahsettiğimiz kültüründen doğru şenliğin yasaklanmasından itibaren bölümlerde forumlar düzenlendi. Bu forumlarla birlikte direniş kararı alındı. Bunu her yerde tartıştık. Kitlesel eylemler örgütledik. 2 bin beş yüz-3 bin kişinin katıldığı yürüyüşlerle bu taleplerimizi dile getirdik. Ancak Rektörlük bize konuşmayı görüşmeyi dahi kabul etmedi, burada öğrencilere karşı düşman hukuku oluşturdu, bizi düşman yerine koydu. Buna karşı tepkimizi göstermek için bu sene başında zaten Rektörlüğün bu alanı yasaklamasına da tepki olarak bu alana çadırlarımızı attık, burayı bir direniş mevziisine direniş çizgisine çevirdik. Ve direnişimizi sürdürüyoruz. Bu direniş biçim ve form değiştirebilir, başka yönlere evrilebilir ama buradaki direniş ruhu ve kültürü hiçbir zaman geri adım atmayacak ve kazanacaksa da burası kazanacak şenliği."

İLK EYLEMİM VE ALTINCI NÖBETİM

ODTÜ’ye henüz bu sene giren, ilk eylemlerine, direnişlerine katılan Hazırlık öğrencileri de direnişin bir parçası. Hazırlık komitesi adıyla kendi pankartlarını, Rektörlük binasına asan öğrenciler, okuldaki eylemci, mücadeleci kültürün, kendileriyle birlikte yaşadığını söylüyor. Konuştuğumuz 3 Hazırlık Fakültesi öğrencisi de kendilerini on yıllardır süren bir geleneğin parçası olarak görüyor: “Buradayız şu an. Amacımız ODTÜ kültürünün devamlılığını sağlamak ve bu kültürü bizden sonra gelecek arkadaşlarımıza aktarmak ve bizden önce bu kültür için bir şeyler yapmış ve bir şeyler başarmış insanları onurlandırmak.”

“Bence öncelikle zaten bir konserden bir eğlenceden önce Devrim Stadyumu’nda bunların gerçekleştirilmesi birilerini rahatsız ediyor diye düşünüyorum. İsminden de anlaşıldığı gibi aslında devrim konserleri sadece devrimde bir grup insanın bulunup eğlenmesi müzik dinlemesinden öte devrim yürüyüşü ile taçlandırmakla da bağdaşıyor.”

“Biz okula ilk girdiğimizde mail kutumuza ilk düşen şey Rektörlük önünde artık eylem yapılmayacağıydı. Bu çeşitli hukuksuz temellere dayandırılarak birtakım cezalar alacağımız bir korkutma politikasıydı. Bugün burada birçok hazırlıktan arkadaşım Devrim’e yani ODTÜ’nün bir geleneğine sahip çıkıyor. Aslında bu hareketle de sanki birilerine, politikalarında başarılı olamadıklarını ve a-politikleştirmeye çalıştıkları hazırlık öğrencilerinin de direnişin bir parçası olduğunu kanıtlamış olduğumuzu düşünüyorum.”

BirGün’e konuşan ODTÜ’lü öğrenciler "Mücadeleye devam" dedi.

REKTÖRLÜĞÜ TEMİZ TUTANLAR BİZİZ

Hem ODTÜ şenliğinin hem de şu anda sürmekte olan Şenlik nöbetinin en önemli örgütleyicilerinden biri de öğrenci toplulukları. Bölüm topluluklarından örgü topluluğuna hepsinin pankartları direniş alanını dolduruyor, alanın altyapı sorunlarına da düzenlenecek etkinliklerine de birlikte karar veriyor.

Uluslararası Gençlik Topluluğu, sürecin başından beri Rektörlükle görüşmeleri yürütüyor. UGT üyesi Arda, stadyum konserlerine dair tüm çekinceleri, direniş alanının giderdiğini söylüyor: "Bize güvenlik ve temizlik çekinceleri olduğundan bahsettiler. Biz Rektörlüğü bile temiz hale getirmeye çalışıyor, kendi içimizde güvenliği sağlıyoruz. İlk dönem nitelikli eğitim yemekhane ve yurtlar için eylem düzenlemiştik ve bunun sonucunda 80 arkadaşımıza soruşturma açıldı ve soruşturmalarla boğuşurken bunca arkadaşımızı toplamanın büyük bir mesaj olduğunu düşünüyoruz.”

Şenlik direnişinin örgütleyici topluluklarından biri de ODTÜ Sinema Topluluğu. SiTop üyesi Sina, yaşanan sürecin yalnızca şenlik açısından değil, Rektörlüğün öğrenciler üzerinde kurmaya çalıştığı korkutma ve baskının direnişle nasıl tersine döndüğünden de bahsediyor: “Rektörlüğün önüne geldiğimiz gibi soruşturma açıldığı bir noktadan Rektörlük önünde 6. Günümüze geldik. O kadar büyük bir direniş var, ne kadar güçlü olduğumuzu gösteren şeylerden biri bu. Bu okul öğrencilerin okulu, kayyum Rektör geçici bir personel. Şenlik ODTÜ’nün ODTÜ öğrencilerin. Devrim de öğrencilerin alanı. Filistin’in son durumuyla alakalı da ses verdiğimiz örnekler var ki geçtiğimiz günlerde ODTÜ’nün resmi hesabından paylaşılan bir mesaj vardı. Yurtdışında Filistin eylemlerinde gözaltına alınan öğrencilerle alakalı kınama mesajı paylaşılmıştı. Ben bu konuda önünde nöbet tutulan bir Rektörlüğün paylaşımda bulunmasının ironik olduğunu düşünüyorum. Bizim de sesimizi yükselttiğimiz değerlerden biri Filistin meselesi. Bayrağımız da direniş alanında.”

FİLİSTİN AÇIKLAMASI İKİYÜZLÜLÜKTÜR

Filistin meselesinde, kayyum Rektörlerin yaptığı açıklamalara direniş alanındaki tüm öğrencilerden tepki var. Sol Genç üyesi Alp Yankı da öğrencilerin bu türden ‘duyarlı açıklamaları’ iki yüzlü bulduğunu söylüyor: “Biz bunu ikiyüzlülük olarak değerlendiriyoruz çünkü ODTÜ’deki atanmış Rektör de Boğaziçi’ndeki atanmış Rektör de bahsettiğimiz gibi iktidarın politik duruşunu temsil ediyor ve bu politik tavır aslında İsrail ile yürütülen ticarette de gördüğümüz gibi ikiyüzlü bir siyaset, ikiyüzlü bir duruş. Yurt dışında olup biten ve kendilerini iyi göstereceğini düşündükleri meseleleri büyük bir şirinlikle sahiplenirken aynı protestoyu okul öğrencileri gösterdiği zaman bu ikiyüzlülükleri çok kolay bir biçimde açığa çıkıyor. Ama bu bizi yıldıracak değil aksine haklılığımızı kanıtlayan bir şey bizim gözümüzde.”

OKUL PARASI DEVRİM KORKUSUNA HARCANIYOR

Gazetemize konuşan bir başka Hazırlık öğrencisi, Sol Genç üyesi Zeynep, şenlik yasağının yanında, Rektörlüğün okulun bunca sorunu dururken bütçesini Devrim’e alternatif amfitiyatro oluşturmaya harcadığını söylüyor: “ODTÜ’de bir sürü eksik var, ring, yani ulaşım, yemekhane ve yurt başta olmak üzere. Ve Devrim herkesin bildiği gibi çok büyük bir alan. Bizim burada spor yapmak oturmak, yürüyüş yapmak veya toplanmak için bile çok fazla alanımız var. Ve sadece rant uğruna, devrimin tam yanına bir çim amfi yapılıyor ve bu çim amfinin bütçesi 10 milyon TL. Bütçe böyle birkaç şirketin birkaç zenginin daha da zenginleşmesi için harcanıyor. Biz buna da itiraz ediyoruz bunun için de daha önce eylemlerimiz olmuştu. Devrim bu kadar alternatifini sağlamaya çalıştıkları gibi devrim çok korkutuyor Rektör ve AKP’yi.”

Direniş nöbetinde hemen herkesin bir mesajı da bu direnişin ancak diğer üniversitelerle, toplumsal muhalefetle birlikte büyüyebileceği. Nasıl ODTÜ’deki yasaklar iktidarın ülke çapındaki politikalarının bir parçasıysa, buna karşı direniş de yalnızca okullarla sınırlı kalmayıp, başka türlü bir yaşamın mücadelesi.

Zeynep’in sözleriyle: “Devrim için direnişimiz devam edecek. Aslında biz kalabalığız, haklıyız. Ama kazanmak için daha kalabalık olmamız lazım. Buradan mezunlarımıza, diğer üniversitelerdeki arkadaşlarımıza, tüm Türkiye’ye seslenmek istiyoruz. Bizim yanımızda olun, destek olun. En ufak bir desteğiniz bile, hem kayyum Rektöre hem AKP’ye karşı daha büyük bir korku salacak.”