Ozan Telli bu mektubu 9.2.1988 tarihinde Yörüklü köyünden Mehmet Yaşar Bilen’e yazmıştır. Mektubun orijinali, Munzur Dergisi Vecihi Timuroğlu Kütüphanesi Mehmet Yaşar Bilen Arşivi’nde kayıtlıdır.

Devrimcilerin gönlü serin olur

“Sevgili Bilen kardeş,

3/2/988 tarihli mektubunu aldım ve çok sevindim. Öte yandan, Aşk ve Güzellik’i beğenmen de mutlu kıldı beni. Aşk ve Güzellik’i epey önce yazmış, yayınlanması için Yeni Türkü’ye bırakmıştım. Ne ki, şimdiye değin belli bir sonuç alamadım. Doğrusu şiirlerin bölük-pörçük yayınlanmasını istemediğimden, her hangi bir dergiye de yollamadım. Yazıldığından bu yana benim beğeni ölçütümde kimi gelişmeler olduğundan –oldukça sevmekle birlikte- bu şiirlerin yetkinliği konusunda az da olsa kuşkularım vardı. O nedenle, senin bu şiirleri beğenmen beni epey rahatlattı.

Evet, kondu ne yazık ki yarım kaldı. Ancak, soluğumuz sağ oldukça ve elimiz ekmek tuttukça bir gün kesinlikle tamamlayacağız. Yok, koşullar elvermez, başımız başka dertlere girerse, o zaman da dostlar sağ olsun, onlar tamamlar bizim bıraktığımız yerden. Çünkü dünyada mekân ahrette iman, denilmiş. Gerçi ahretteki imandan geçeli çok zaman oldu, lakin mekân gerçekten önemli. Şaka bir yana, bu konuda işi gerçekten bizi çok örseledi. Anlatımı hayli uzun sürer. Düz yazıyla aram iyi olsa bu maceranın öyküsünü, romanını yazardım andolsun. Benim kondunun başına gelenler bizim Bayrak dostu ağlattı dersem, başkaca bir şey söylememe gerek kalmaz, gerisini sen tasavvur etersin gayrı.

Demek senin de mide ve barsakların… Doğrudur, bu toplumcuların ötedenberi tanış oldukları bilinen bir sayrılık. Onbeş yılı aşkın bir süredir benim de başımda. Kolay kolay da kurtuluşu yoktur. Bunun da çözümü Sosyalizmdir. Çünkü ancak öylesi bir düzende son kerte duyarlı olan devrimcilerin gönlü serin olur. Bundandır ki, olabildiğince üzüntüden, sıkıntıdan, gerilimden ırak duracaksın. Yani tek başına ilaç ve perhiz yeterli değildir. Toprağı bol olası Güney Yılmaz’ı da götüren, bu zıkkımın daha gelişmiş bir aşamasıdır. Benim yaşamımın bir parçası haline geldi bu sayrılık. Çoktandır da ilaç kullanmıyorum inadına. Aradabir de birkaç kadeh atıyor, “başımı mavi bir dumanda altın bir güneş gibi yüzdürüyorum”. Lakin sen sakın bana bakmayasın. Daha özenli olasın ve üstesinden gelesin bu meretin.
Andığın yazını okuyamadım, ama mutlak okuyacağım. Okumadan da onikiden vuran bir yazı olduğunu –önceki yazdıklarını bilen bir kişi olarak- düşünebiliyorum. O nedenle, şimdiden ellerine sağlık, diyeyim.

Küçük bir yerleşim biriminde yaşadığımdan çevremde Karşı’ya abone yapabileceğim kimse yok. Ama hiç olmazsa kendim abone olayım, bir de olabilecek dostlara yazayım bari. Varlık ve Alınteri’ne aboneyim. Hesapta bir de mesleki dergi var. Bu bakımdan hemen abone olamadım.

Ankara’dayken, ulusal kurtuluş savaşı içinde ortaya çıkmış kimi cins yurtseverlerin adlarına ve anılarına yazılmış benim bilinen asi şiirleri basacak matbaacı bir arkadaş çıktı rastlantı sonucu. Önemli bir engel olmadıysa şu anda basılmış olmalı kitap. Adı, Bizim Çeliğin Suyundan olacak. Hani Karşı için birkaçını yollamıştım sana, kaybolup bulunan belalı şiirler. Yani bir kez daha, domuzdan korkan darı ekmez, dedik. Bakalım sonu nasıl gelecek?

Bu ara bir şiir daha yazdım son olarak. Adı: Abbas. Varlık’a yolladım. Çıkarsa okursun. Seveceğini umarım. Ben oldukça beğendim.

Yarın teknik toplantı için ilçeye ineceğim. Tayinimin ilçeye yapılması için bir de dilekçe vereceğim. Hasandede Belediyesi’ne girme konusunda kesin bir karara varamadım. Bizim doğacak son çocuktan ötürü, işsizlik endişesi yine gündeme gelmiş durumda.

İşte böyle, değerli dost. Bizlerden soracak olursan, Şair Baba’nın deyimiyle, “çok şükür yaşıyoruz”. Dileğimiz, sizlerin daha iyi olmanız.
Adamın ölümü aşktan olsun, diyerek.

Haydi kalın sağlıcakla.

OZAN TELLİ