Evde televizyon başköşede mi? Telefon sofrada her zaman yemek tabağının yanında mı? Aile bireyleri, dijital kuşatma altında ‘birlikte ama yalnız’ mı hissediyor? Bu sorulara “evet” diyorsanız bir sorun vardır.

Dijital tehdit

Şermin KÜLAHOĞLU*

İçinde yaşadığımız dijital çağın çocukları “ekran kuşağı -Multi tasting çocuklar- Ekrangenler” olarak adlandırılıyor. Ekran dünyasında onlar“dijital yerli” biz ebeveynleri ise “ dijital göçmenler” olarak görülüyoruz. Yani çocuklarımız bu dünyanın içine doğdular, bizler ise bu dünyaya sonradan katılan ve dilini sonradan öğrenen göçmen konumundayız (Sayar ve Benli, 2020).Onlar ekranla daimi bağlantı içindeler, telefonu ve birkaç internet sitesini aynı anda parmak uçlarıyla yönetiyorlar, kararlarını internette yazılan yorumları okuyarak veriyorlar, aldıkları hizmeti internet üzerinden hemen puanlıyorlar. Dünyalarında “beklemek” yer almıyor, market alış-verişi yaparken bile barkot okutan kasalardan hızla geçiyorlar. Sürekli öz-çekim halindeler, internette beğeni alma peşindeler, çevrim içinde anonim kalmaya, gerçek hayatta ise tersine kişiselliği vurgulamaya özen gösteriyorlar. Biz yetişkinler belki bu özelliklerden ancak birkaçına sahibiz ama her yerde her an ulaşabilen, bizi gündelik sıkıntılarımızdan uzaklaştıran, bize heyecan, güvenli ve risksiz bir eğlence sunan ekran dünyasının çekiciliğine biz dekapılmış durumdayız. Çocuklarımızın (ve belki kendimizin de) bu dünyanın kölesi-bağımlısı olma riski konusunda çok kaygılıyız ve belki de bu tehlikenin tam içindeyiz. Şunlara bir bakalım: Evde televizyon başköşede mi, hatta bir tane yetmez, her odada bir köşeyi kapmış durumda mı, akşam yemekleri TV karşısında mı yeniliyor, cep telefonu sofrada her zaman yemek tabağının yanında yerini alıyor mu? Aile bireyleri, dijital kuşatma altında “birlikte ama yalnız” mı hissediyorlar? Eğer bu soruları “evet” diye yanıtlıyorsanız, ekran kullanımı, aile içi iletişimi, iş-okul başarısı gibi hayatının diğer alanlarını etkilemeye başladığı için bir sorun söz konusudur ve kesin bir kararlılıkla bu gidişatı durdurmanız gerekmektedir.

Bu sorunlardan en önemli birkaçına bakalım. Ebeveynlerden şu ifadeleri sıkça duyuyoruz: “sadece şiddet içeren video oyunları kötüdür. Bulmaca ya da bina oyunları gibi eğitici, iyi huylu oyunların ne sakıncası var?” Gerçek şu ki, ekranın olumsuz etkisi, ekran karşısında geçen sürede neler yapıldığı, neler elde edildiğindendaha çok süresiyle ilgilidir. Bilgisayarın başında geçen sürenin iki saatten fazla olması ve her geçen gün artması, geç saatlere sarkması, sınır konulamaması, ekran kullanamadığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması, bağımlılığın inkâr edilmesi durumlarında sıkıntı başlamış demektir. Etkileşimli ekran (bilgisayar, video oyunu) süresi pasif olandan (TV izleme) daha fazla işlev bozukluğuna neden olur. Araştırmalar pasif veya etkileşimli tüm ekran faaliyetlerinin, sinir sistemine gönderdiği doğal olmayan uyarılarınuyku bozukluğu gibi olumsuz ters etkilerine dikkat çekmektedir.Yatmadan önce bir kitap okumak yatıştırıcı iken, bir e-okuyucu okumanın ise tam tersi uyku bozucu etki yaratıyor olması bu bulguları desteklemektedir(eğitimpedia.com). Öte yandan elektronik aletlere bağımlılık, el bileğinde ağrı (karpal tünel sendromu), göz kuruluğu, baş ağrısı ve kronik migren, sırt ağrısı gibi fiziksel sorunlara da yol açabiliyor. Elektronik ekranlı bir cihazın önünde hareketsiz biçimde harcanan süre, bedenin en temel ihtiyaçları olan hareket etmek, aktif olmak gibi dış dünya olanaklarını kısıtlıyor. Kilo alma, konuşmada gecikme, dikkat ve odaklanma zayıflığı empati yoksunluğu ortaya çıkıyor. Sözel öğrenmesi ilişki kurmasını güçleştirecek düzeyde zayıf kalmış, dışa kapalı “selamsız sabahsız”çocuklar yetişiyor.Bu utangaç ve huzursuz çocukları, onları iletişime sokacak bilgisayar, müzik, resim veya bir spor dalı gibi etkinliklere kaydolmaya ikna etmek yararlı olabilir.

Bazı ebeveynler “Ama video oyunlarıçocuğumun dikkatini arttırıyor” diye bir görüş belirtebilirler.Video oyunları, bir ortamı taramak ve görsel olarak bir hedef seçmek yönünde görsel dikkati geliştiriyor olsa da, “işleri halletmek” ile ilgili ve daha önemli olan yürütücü dikkati, dürtü kontrolünü ve engellenme toleransını kötüleştiriyor. Video oyunları oynayarak görsel dikkatini geliştiren çocuğumuzun ileride, cerrah, pilot, keskin nişancı veya iyi bir sürücü olabileceği hayallerine kapılmamak gerekir. Görsel dikkatini yönlendirecek üst düzey yürütücü işlevlere sahip olmadan,iyi bir pilot veya cerrah olamaz. Görsel dikkati sayesinde hedefi iyi belirleyebilse de, kötü dürtü kontrolü yüzünden hesapsız atış yapan asker başarılı değildir (eğitimpedia.com).

Kariyer ve ev hayatı koşturmasında bunalmış olan anne itiraf ediyor: “Çocukların ekran karşısında sessizlikleri evde sakinlik sağlıyor. Onlar bilgisayarda oynarken ben de evde iş yapabiliyorum”. Bu gerekçelerle, çocuklar, küçük yaştan itibaren, özellikle yemek yeme uyutulma için ekran karşısında pasifleştiriliyor. Günümüzde 24 saat boyunca, zaman algısını bozacak ölçüde hareketli, çizgi filmler ve reklamlar yayınlayan, sadece çocuklara yönelik kanallar var. Bu ekranlarda yoğun renk, fantastik olaylar, ani ve yüksek seslerin hızlı geçişi, duyusal ve bilişsel aşırı yüklenme yaratıyor. Olayların, gerçek zamandan çok daha süratli akıyor olması, çocuğun zaman algısını da bozuyor, yön takip etme, doyumu geciktirme becerilerini olumsuz etkiliyor. Gündelik yaşamda bekleyememe, sabırsızlık, tahammülsüzlük şeklindeki “dürtüsellik” eğilimini arttırıyor (eğitimpedia.com). Öyleyse, çocukların, yanlarında ekranda gördüklerini onlara açıklayan bir yetişkin olmadan, ekrana yapışmış olarak saatler geçirmelerine izin verilmemelidir.Ekran aileyle etkileşim etkinlikleri yoluyla sağlanan öğrenmelerin yerini asla alamaz. Örneğin reklamlar gibi, duyumlarını şoka uğratabilecek ve kafalarını karıştırabilecek görüntüleri açıklamak ve onunla diyalogda olmak için bir yetişkinin çocuğun yanı başında olması gerekir.

Sonuç olarak, özellikle iki yaş öncesinde elektronik aletlerin çocuk gelişimine zararı daha çoktur. “Bebeğim ne kadar akıllı. Tüm elektronik aletlerin tuşlarını yönetiyor” diye övünmek de yersizdir. Zira “ekran tuşlarını yöneterek, ekranın yönetimine girmek” zekâyı geliştirmemektedir. Araştırmalar, matematik ve bilim zekâsının, doksanlar ortasına kadar yükselişte iken, önemli ölçüde düşüş gösterdiğini ve gerilemenin devam ettiğini bildirmektedir. 2003 yılında en üst yüzde 10'luk dilimdeki 7. sınıf öğrencilerinin, 1970'lerde aynı seviyedeki çocuklar kadar yüksek puan almadıkları, ortalama olarak, 1970'lerdeki yaşıtlarından üç yıl geride oldukları görülüyor. Uzmanlar ilk düşüşü,TV izlemeartışının teşvik ettiğini, sonrasındabilgisayar ve video oyunlarının bunu daha da pekiştirdiğini ileri sürüyorlar. Ayrıca düşük aktivite seviyelerinin, okuma için daha az zaman harcanmasının ve daha az hayali oyunun da IQ azalmasını açıklayabileceği düşünülüyor.

Çocuklarımız(ve kendimiz de) teknoloji karşısında çaresiz kurbanlar değil, bilinçli ve eleştirel tüketiciler olabilmek için ne yapabiliriz?Buna önce kendi ekran kullanımı alışkanlıklarımızı değerlendirmekle başlayabiliriz.İnternetin akılcı ve yararlı kullanımı ile bunun gerekli olmadığı anları ayırt etmeli, bu konudaki ihtiyaçlarla isteklerin birbirinin yerine geçmesine izin vermemeliyiz.

Çocuklarınızla ilişkinizde hangi tür ebeveyn tavrını benimsiyorsunuz?

Katılımsız/İhmalkâr: Kuralsızlık veya tutarsız kurallar, az ilgili ve beklentisiz tutum

Otoriter:ihtiyaçlara duyarsızlık, nedenleri açıklanmayan fazla kural ve beklenti

İzin verici: Az kural ve az beklenti, arkadaşça yaklaşım, ilgi ve sevgi

Yetkili: İlgili, duyarlı, kabullenici, makul beklentiler ve sınırlar

Yetkili ebeveyn tavrıyla, açıklayan, dinleyen, anlayan olmak, kuralların uygulanmasını kolaylaştırır. Çocuğunuzla uzlaşmacı bir tutumla, ekrana ayrılacak günlük süre ve zaman (örneğin yalnızca ödevlerini bitirdikten sonra) konusunda bir kullanım anlaşması yapabilirsiniz. Girebileceği sitelerin adres listesi, katılabileceği etkinlikler onunla birlikte belirlenebilir. “Yemek saatinden sonra tüm cep telefonlarının kullanıma kapatılarak ortak bir kutuya bırakılması” şeklinde aile içi yasalar bile oluşturulabilir. Ekran bağımlılığını kontrol altına almak için, bilgisayarı evin herkese açık bir ortamına yerleştirme kararı da alınabilir. Bu anlaşmalara sadık kalınmasını sağlamak önemlidir.

Anlaşmalara uyulmasını sağlamak için dikkat edilmesi gereken beş temel ilke (KKSSÖ) vardır.

Kararlılık:Gerekçesini anlayabileceği bir dille açıklayıp, uzlaştığınız bir karar üzerinde tartışmayın

Kesinlik: Israr ederek istediğini alabileceğini bilirse, kurallara uyması çok zorlaşır.

Süreklilik: Bir hafta koyduğunuz kuralın diğer hafta delinmesine göz yumuyorsanız, kurala uymayacaktır

Sakinlik: Çocuğunuzun bağrışlarına aynı tonda karşılık verirseniz, yalnızca tartışmış olursunuz ama sınır koymakta yetersiz kalırsınız. Ne kadar sinirli olursanız olun, söylediğiniz şeylerin onun yaptığı davranışla sınırlı kalmasına dikkat edin. (Sen zaten duyarsızsın yerine bunu önemsemiyorsun.)

Ödüllendirme. Olumlu davranışı karşısında sarılın, öpün, övgü sözlerinizle değerli hissettirin.

Günümüzde hiçbir çocuk hakları anlaşması, çocuklara ekranı abartılı biçimde kullanma hakkı verilmesini gerektirmemektedir. Bağımsızlık mücadelenizde kolaylıklar diliyorum.


*Akademisyen, Girne Amerikan Üniversitesi