FENAJ’ın yayımladığı rapora göre Brezilya’da gazetecilere yönelik 430 saldırı yaşandığı duyuruldu. Baş saldırgan ise Devlet Başkanı Bolsonaro.

Diktatörlerin ilk hedefi gazeteciler
Gazeteciler, kaybolan gazeteci Phillips ve Pereira için eylem yaptı. (Fotoğraf: AA)

Leonardo SAKAMOTO

Brezilya’da faaliyet yürüten Ulusal Gazeteciler Federasyonu FENAJ, geçtiğimiz haftalarda yeni bir rapor yayımladı ve ülkede 2021 yılında gazetecilere yönelik 430 saldırı yaşandığını duyurdu. Bu duruma sebep olan suçlular arasında ilk sırada Devlet Başkanı Jair Bolsoaro var. Sözlü saldırılar ve düşmanlaştırma başlığı altında 147 vakanın tek sorumlusu olarak kayıtlara geçti. 2020 yılına dair verilerde de yine “baş saldırgan” olarak kayıtlarda yerini almıştı.

Devlet himayesinde yayın yapan EBC kanalı da başkanın izinden giderek 142 sözlü saldırının sorumlusu olarak raporda yer alıyor. Fiziksel saldırıların yüzde beş kadar bir bölümü, şiddete kutsal görev gözüyle bakan Bolsonaro destekçilerinden geldi.

Fiziksel korkutma taktiklerine de sık rastlanıyor. 12 Aralık 2021 günü yaşanan bir hadisede, Bolsonaro’nun sellerden etkilenen bir bölgeye gerçekleştirdiği ziyareti haberleştirmeye çalışan gazetecilere güvenlik görevlileri ve Bolsonaro destekçileri saldırmıştı. 31 Ekim’de Bolsonaro’nun Roma’daki G20 zirvesine katılımını izleyen gazeteciler de yine başkanın güvenlik görevlileri tarafından saldırıya uğramıştı.

Bolsonaro göreve geldiğinden beri “güç” sembolize eden kurumları kontrol altına almaya özen gösteriyor. Federal polis, federal gelirler idaresi, adalet bakanlığı ve çevresel denetleme ajansları bunlardan bazıları. İzlediği strateji, saldırı ve ele geçirme şeklinde özetlenebilir. Mesele sivil topluma geldiğinde ise ilk hedefe konan basın kurumları oluyor.

ŞEYTANLAŞTIRILIYOR

Bolsonaro için olumsuz haberlerin toplumun geneli tarafından “asılsız yalanlar” şeklinde algılanması büyük önem taşıyor. Kamu kaynaklarını ailesinin zimmetine geçirmesi, aşı ya da okul servisi gibi bakanlıklar tarafından yapılan büyük satın almalara yolsuzluk karıştırması bunlardan bazıları. İktidarı esnasında toplumun derinden ihtiyaç duyduğu istihdam yaratma hedefini gerçekleştirememesi ya da ülkeyi halen kasıp kavuran açlık sorununa çözüm üretememesi de keza “asılsız haberler” diye kestirip atılıyor. Bu tür olguları haberleştiren gazetecilerin şeytanlaştırılması ise artık standart uygulamalar arasında.

Kadın gazetecileri “Bolsonarocu” kanatın öncelikli hedefleri arasında ve cinsiyetçilik kontrolden çıkmış durumda. Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından yapılan bir araştırmaya göre, kadın ve LGBTQI+ kimliğe sahip gazetecilerin yüzde 85’i saldırılardan korunmak için sosyal medyadaki davranışlarını değiştirdiklerini ifade ediyorlar. Bu kişilerin yarısı, maruz kaldıkları istismarın profesyonel yaşamlarını derinden etkilediğini söylüyor. Yüzde on beşlik bir kesim ise yargılanma ya da hedef gösterilme neticesinde akıl sağlıklarının olumsuz etkilendiğini ifade ediyor.

Bolsonaro’nun tek mahareti mikrofonlara konuşurken esip gürlemek de değil. Haziran 2021’de çıktığı bir yayında röportajı yürüten kadın gazeteciye çenesini kapatmasını söyledi ve “şerefsiz” dedi. Daha sonra destekçilerine seslenirken farklı bir gazeteciden “dört ayaklı” diye söz etti. Başkanın oğlu Eduardo –ki kendisi şu an resmi devlet görevine atanmış bulunuyor– askeri diktatörlük döneminde işkence gören ve Brezilya’nın en tanınmış gazetecilerinden olan kadın bir gazetecinin yaşadıklarıyla düpedüz alay etti.

CEZASIZ KALIYOR

Maalesef kadın gazeteciler birçok ülkede, yaşamın her alanında istismar ile karşı karşıya kalıyorlar. Brezilya’da siyasetin solunda ve sağında gazetecilere tahammülsüzlükle yaklaşanları görmek zor değil. Bu tür siyasetçiler de kınanmayı hak ediyorlar. Fakat başkanımız gazetecilere yönelik nefreti bambaşka bir boyuta taşıyor ve kullandığı ifadeler devlet organlarında ve sosyal medyada tekrar ediliyor.

Bu saldırıların siyasi bir amacı olduğunu gözden kaçırmayalım. Kurumların sağlıklı işlediği bir ülkede, bu tür davranışların bir bedeli olur. Maalesef, Brezilya’da durum bu değil.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: New Internationalist