İktidarın cesaretlendirdiği gerici yapıların toplumsal hayata müdahaleleri artıyor. Sosyolog Doğan, toplumun bu yapıları kabul etmediğinin altını çizerken akademisyen Gürakar, ‘‘Saldırılar AKP’nin psikolojik savaşı’’ dedi.

Dincilik AKP’nin psikolojik savaşı
Fotoğraf: AA

Öncü DURMUŞ

AKP iktidarının toplumsal yaşamı etkileyen gerici politikaları, tarikat ve cemaatlere cesaretlendirdi. Kuruluşundan bu yana cemaat, tarikat ve vakıfları bulunduğu her alanda besleyen AKP iktidarı özellikle seçimlerden sonra bu yapılara daha büyük alan açmaya başladı. Cumhuriyete düşman, laiklik karşıtı, kadın düşmanı tutumları ile hayatın her alanına müdahale etme eğiliminde olan dinci yapılar, azınlık olmalarına rağmen ülkenin tamamında iktidar olma eğiliminde. Metroda el ele tutuşandan, durakta birbirine satılan çifte kadar sokakta huzur bozmaya başladılar. Festivallerin ve sergilerin hedef göstermeler üzerinden iptal edilmesi, spor salonlarını hedef alan tebliğcilerin ‘Ahiret müşterisi olun’ çağrılarına bir de bu ve benzeri saldırılar eklendi.

Kamuda kadrolaşan ve güç sahibi olan bu yapılar, AKP’nin son seçimi kazanmasıyla beraber öz güvenler arttı halk deyimiyle “biti kanlandı”.

Artan saldırıların boyutlarını ve nedenlerini değerlendiren Sosyolog Sevinç Doğan ve Akademisyen Tolga Gürakar yaşanan süreci BirGün’e değerlendirdi.

GÜCÜ AKP’DEN ALIYORLAR

Artan saldırıların ve gerici yapıların toplumu yapılandırma girişiminin AKP’den aldıkları güç dolayısıyla olduğunu vurgulayan Sosyolog Sevinç Doğan, toplumsal hayatta karşılık bulmadığının altını çizdi. Doğan, “AKP’nin son 15 yıldır ülkeyi tamamıyla İslamlaştırmaya çalıştığı, laikliğe düşman bir toplum kurduğu tartışmaları esasen yeni olan şeyler değiller. Buradaki temel mesele AKP’nin özellikle Fetullah Gülen cemaatinden sonra boşalttığı yerlere geride kalan tarikatları ve cemaatleri yerleştirme girişimi. Hem sermayenin işleyişi açısından hem de devlet yönetimi açısından bu gerici yapılara sonuna kadar açıldığı bir gerçek. Ancak açılan bu alanların asıl yönelimi kadrolaşma ve bürokratik yapılarda bizim önümüze çıkıyor. Toplum içerisine sirayet eden, büyüyen bir durumun şu an için olduğunu söylemek çok iddialı olur. Çünkü yine cemaat olayından sonra AKP’nin de tekrar aynı durumların yaşanmasına karşı bu yapılara el altından sopa gösterdiği durumlar oldu” dedi.

Sevinç Doğan, Sosyolog

TOPLUM KABUL ETMİYOR

AKP’nin kapitalist, çıkarcı özelliğinin daha ön planda olduğunu belirten Doğan şu ifadeleri kullandı: “AKP zenginlerin partisi. Ve bu özelliği gerici yapılara göre daha modern kılıyor AKP’yi. Ancak çıkarcı, kapitalist, çelişkili ve gerilimli bir yol izliyor AKP iktidarı. Öte yandan son seçimlerle beraber AKP’nin tabandan müthiş bir destek aldığı ve kazandığı bir durum yok. Toplumsal tabanın enerjisi ile kazanılmış bir güçten bahsedemiyoruz. Tersine çöken bir demokrasi, çöken bir bürokrasi ve devlet alanı mevcut. Yani geldiği nokta itibarıyla toplumsal alanda meşruluk kazanamayan AKP, gericiliği bu alanlara tabana yayma gibi bir durumu yaratma gayreti içerisinde olmaları zor. Toplum bu alanı kabul etmiyor çünkü. Evet, bu yapılar kamuda devlet alanında aldıkları destekle yaşamın içerisinde de oldukça güç buluyorlar, daha görünür hale geliyorlar ancak bir o kadar da toplumun bu yapıları AKP içerisindeki seçmen dâhil kabul etmediğini görüyoruz. AKP her ne kadar bu yapıları iktidara ortak yapmaya çalışsa da son 5-6 yıldır İmam Hatip Liselerindeki tarikatlaşmaya karşı yaklaşımları görmezden gelemeyiz. Hatta şöyle bir tablo var ki eğitim oranı ne kadar artarsa kurumsal dine yaklaşım o kadar zayıflıyor. Belli tarikat ve cemaatların çok güçlü olduğu bölgeler mevcut tabii bu da onları daha cürretkar kılıyor ancak AKP’nin burjuvalaştığı yerlerde moda ile tüketim ilişkileri ile kurduğu ilişkilerle daha da liberalleşiyorlar.

Şunu da söyleyebiliriz ki toplumsal olarak bu kadar büyük bir güç olmamaları devlet ve siyaset alanındaki dalga kırılmalarının sonuncunda seslerinin hemen kesilebileceği anlamına gelir.

SORUNU AŞABİLİRİZ

Muhalefetin bu mücadele alanını boş geçtiğinin altını çizen Doğan, sol-sosyalistlerin ise henüz bu kesimleri değiştirip dönüştüremediğini belirtti. Şu ifadeleri kullandı: “CHP başta olmak üzere burjuva muhalefetinin bu alana dair bir şey yapmadıkları da çok açık. Seçim sürecinde ‘Hüdapar Meclise girdi şöyle oldu böyle oldu’ derken seçimden sonra birden dünyanın sonu değil dediler.

Öte yandan Sol sosyalist kesimlerde makro siyasetin içerisinde buldular kendilerini. Doğrudan oyunu kuramadıkları bir süreçte ileri bir hamle yapamadılar. Sol muhalefetin bu alanda söylemleri güçlü olsa da nasıl bir iletişim ve strateji geliştireceğine dair henüz bir perspektif koyamadılar. Sol muhalefetin bu alanda üretici oldukları ölçüde bu sorunu aşabileceğini düşünüyorum.”

Akademisyen Tolga Gürakar ise topluma yapılan bu müdahalelerin Erdoğan’ın bir kez daha seçimi kazanmasının etkisi olduğunu belirtti. Gürakar şu ifadeleri kullandı: “İki taraflı bir durum söz konusu. Psikolojik bir savaş bağlamında böyle bir durum yaratmaya çalışıyor. Erdoğan’ın bir kez daha seçimi kazanmış olması ister istemez bu kesimlere daha fazla bir motivasyon veriyor. Kontrollü sokak hakimiyetini belli başlı noktalarda da kendisinin tarikatlarla olan tabanını dizayn etmek amacının olduğunu söyleyebilirim. Neticede AKP bir cemaatler koalisyonudur. Onlarla kurduğu ilişki de kazan kazan durumudur. Psikolojik savaş dediğim şeyin kendisi budur. Artan bu gerici saldırılar bu gerici yapıların AKP’den aldığı güç sonucu geliştiği şüphesiz. Ancak Erdoğan’ın buna doğrudan müdahale etmemesi devlet alanında da yerleştirdiği bu yapılardan aldığı çıkar durumunun sonucudur.

Tolga Gürakar, Siyaset Bilimci

Muhalefetin ise eli kolu kalma halinden hala çıkamadığını söyleyebiliriz. Neredeyse seçim sürecinde önüne düşen topu boş kaleye yuvarlayamadı. Mücadelenin belki de en iyi alanlarından birisi olan bu noktada ise bir program ortaya koyamadığı ve zaten bu yapıları kabul etmeyen toplumun büyük çoğunluğunu hareketlendirecek bir çalışmasının olmadığı ne yazık ki gerçek.”