Hrant Dink'in dostu, avukatı Fethiye Çetin, “Ermenilerin acısını, Dink cinayetinin aydınlatılması ve Türkiye’nin demokratikleşmesi dindirecek” diyor. Çetin “Aradan geçen...

Hrant Dink"in dostu, avukatı Fethiye Çetin, “Ermenilerin acısını, Dink cinayetinin aydınlatılması ve Türkiye’nin demokratikleşmesi dindirecek” diyor. Çetin “Aradan geçen onca zamana rağmen şu ana kadar pek önemli bir gelişme olmadı. Hrant Dink cinayeti kolluk güçleri tarafından biliniyordu, polis bütün ayrıntıları biliyordu. Bu konuda ihmal olduğu ortada olmasına rağmen soruşturulan, yargılanan bir polis olmadı” diye konuşuyor...

Dink ailesinin avukatı  Fethiye Çetin, Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması yönünde devletin artık ciddi adım atması gerektiğini belirtiyor. Yok edilen belgelere, yargı önüne çıkarılmayan adlara dikkat çeken Çetin, cinayetin asıl sorumluların yargılanmasını ve davanın tek elden yürütülmesini istiyor. Devletin Dink cinayetinde şaibe altında olduğunu ifade eden Çetin,  “Tetikçilerin buraya getirilmesi, devleti bu şaibeden kurtaramaz” diyor.

Avukat Çetin’le Hrant Dink cinayetinin aydınlatılıp aydınlatılamayacağını, davanın seyrini ve Ergenekon’la ilişkisini konuştuk.

 

»Hrant’ın vekilliğini üstlendiniz uzun yıllar. Onu yakından tanıdınız... Hrant’la vekil-müvekkil ilişkisinin ötesinde nasıl bir paylaşımınız vardı? Hrant sizde neler bıraktı?

Hrant’ın öncelikle dostuydum. İstanbul Barosu’nda azınlık haklarıyla ilgili çalışmalar yaptığım dönem Hrant’la dostluğum gelişti. ‘Anneannem’ kitabımla ilgili de Hrant’la paylaşımımız oldu. Kitabın kendisini çok heyecanlandırdığını söylüyordu. Hatta bunu gazeteniz BirGün’deki köşesinde de kaleme almıştı. Kitabımın Erminice baskısı için Hrant’la birlikte Ermenistan’a gidecektik ama ne yazık ki bu planımızdan birkaç gün sonra Hrant’ın ölüm haberini aldım.

Hrant... Hrant... Hrant! Ben de çok şey bıraktı. Çünkü Hrant, çok içtendi... Hrant çok cesurdu. Sıcak bir insandı Hrant. Bulunduğu ortamda değiştirici, dönüştürücü bir etkiye sahipti. Birçok toplantıda, sevdiklerine içinden geldiği gibi konuşurdu. İfade edeceklerini çok dolandırmadan, açık yüreklilikle söylerdi. Bunu öyle bir dille sunardı ki Onu can kulağı ile dinlerdik. Konuşurken doğrudan gözlerimizin içine bakardı, oturduğumuzda o öyle masa başında falan oturmazdı, yanımıza gelir, elini arada bir dizimize vurarak, dokunarak konuşurdu. Bu temasla o etkileşim ve iletişimi sağlardı.

 

»Dava boyutuna gelirsek... Sizce Dink davası, olması gereken rotada mı ilerliyor?

Hayır! Aradan geçen onca zamana rağmen şu ana kadar pek önemli bir gelişme olmadı. Hrant Dink cinayetinin kolluk güçleri tarafından biliniyordu, polis bütün ayrıntıları biliyordu, tetikçilerin kimler olduğunu da. Bunu, insan hakları komisyonları ve  başbakanlık müfettişlerinin tespitleri, raporları söylüyor. Bu konuda ihmal olduğu ortada olmasına rağmen soruşturulan, yargılanan bir polis olmadı şu ana kadar. Diğer bir sorun da Trabzon’daki yargılamanın Sulh Ceza’nın yukarısına çıkarılamıyor olması. Sanıklar, görevi ihmal davalarının görüldüğü mahkemelerde yargılanıyor. Trabzon Sulh Ceza Mahkemesi, “iddialar önemli” diyerek görevsizlik kararı veriyor ama İstanbul’daki savcılık tarafından kabul görülmüyor. Tüm bu olumsuzluklar, devletin kurumlarına olan güveni sarsıyor. Oysa devletin kurumları bu konuda çok ciddi soruşturmalar yaparak, hatayı ortaya çıkarmalı, diye düşünüyorum. Bu en azından, devlet konusundaki şaibeleri bir miktar da olsa ortadan kaldırırdı. Aynı zamanda, delillere ulaşmamızın yolunu da açardı. Peki ne oluyor? Kusurlu olup da görevini devam edenler, kendi kusurlarını kapatmak için delilleri yok ediyorlar... Trabzon’daki dosyada birtakım belgeler yok edildi, sahte belgeler düzenlendi... Cinayetin aydınlatılmasının önü kapatılmaya çalışıldı.

 

»Devlet, Dink cinayetinin aydınlatılmasını istemiyor mu?

Kesin yargılarda bulunmak doğru değil. Ama şunu söyleyebilirim, bu cinayet nedeniyle devlet şaibe altındadır. Tetikçilerin buraya getirilmesi, devleti bu şaibeden kurtaramaz. Gidin sokaktaki insana sorun “Hrant Dink’in asıl azmettiricileri bunlar mı?” diye. “Hayır” diyecekler. Çünkü bütün belge ve bulgular gösteriyor ki bu cinayet daha organize bir yapı tarafından gerçekleştirildi. Bunun ortaya çıkarılmasında, Emniyet’in ve jandarmanın içindeki bilgiler çok önemli. Oralardaki bilgiler ipucudur çünkü. Şimdi siz kendi kusurunuzu örtmek için bazı bilgileri yok ederseniz, yargılamanın yolunu da tıkamış olursunuz. Sanıklar diyorlar ki “devlet bizi yönlendirdi”. Bu çok önemli.

 

»Organize bir örgüt, dediniz...Dink cinayeti davasıyla Ergenekon soruşturması arasında somut bağlantılar kurabiliyor musunuz?

Ergenekon’un örgütlenme ve çalışma biçimine baktığımızda Hrant Dink cinayetiyle benzer noktalarını tespit edebiliyoruz. Ergenekon sanıklarından bir kısmı cinayete hazırlık döneminde, Hrant’ı hedef olarak gösterip psikolojik bir baskı ortamı oluşturmaya çalıştılar. Onların çalışma biçimi böyle. Daha sonra da  cinayeti işliyorlar. Cinayeti işledikten sonra da asıl olayı saptırmaya çalışıyorlar. Bunu medya  elemanları aracılığıyla yapmaya çalışıyorlar. Hrant’ta da bu böyle oldu. Cinayet işlendi. Ardından yok bunu Diyaspora yaptı, yok bilmem dış güçlerden  falan bahsedildi, bu yönde propaganda yapıldı. Bütün bunlar, Ergenekon’u akla getiriyor. Ayrıca Hrant davasında yargılanan Yasin Hayal, “biz bu cinayetten dışarı çıkmayı düşünüyorduk, Uğur Mumcu ve diğer cinayetlerdeki gibi” diyor. Şimdi, bütün bunları yan yana getirdiğimizde ciddi bir organizasyonla bu cinayetin işlendiğini anlayabiliyoruz. Şu ana kadar cinayetin asıl azmettiricilerine ulaşılmamış olunması, niyetinin de çok ciddi olduğunu gösteriyor.

Ergenekon’da açılan davayı izliyoruz. Soruşturma devam ediyor. Bağlantı olabilecek birtakım belgeler, bulgular var. Bunu da değerlendiriyoruz...

 

Dink cinayetinin kilit adlarından biri de Albay Ali Öz. Ulucanlar katliamında cezasız bırakılan Öz’ün Dink cinayetinde gerçek bir yargılamadan geçeceğine inanıyor musunuz?

Ali Öz ile ilgili iddialar çok ciddi.  Öz,  Hrant Dink cinayetini öğrendiği halde bilgileri istihbarat birimleriyle paylaşmadı, üstünü kapattı, bilgilendirmek isteyen arkadaşlarını da susturdu. Bu da yemiyormuş gibi evrak sahteciliği yaptı. Bunlar çok ciddi suçlar.  Ama artık tüm bunların üstü kapatılamayacak. Öz hakkında bir dava açılacak  ama az cezayla yargılayıp bu işten sıyrılacak kaygısındayım.

 

»Davayı bir bütün olarak ele aldığımızda en büyük eksiklik olarak neyi görüyorsunuz?

Dink cinayeti soruşturması, davası  parçalara bölündü. Oysa maddi gerçekliğin açığa çıkarılması için dosyanın tek elden toplanması gerekiyordu. Aynı mahkeme tarafından yargılama sürmeliydi. Ancak, bu yönlü yaptığımız bütün talepler mahkeme tarafından reddedildi. Bölünmüş ve parçalanmışlıkla bütünü göremezsiniz. Yargılamayı sürdüren makam da tamamını göremiyor. Tesadüf unsuru gelişiyor.

 

»Dink cinayeti sanıklarının duruşmadaki hallerini gözlemledim. Hepsi çok çok rahat. Onlara bu rahatlığı veren ne?

Yargılanan sanıklar gerçekten çok  rahatlar. Çünkü onlar kısa bir süre içerisinde çıkacakları ihtimalini düşünüyorlar. Onlara öyle denilmiş. “Çok fazla yatmayacaksınız,” denilmiş. İkincisi, bunlara kahramanlık muamelesi yapılıyor. Bunun da rahatlığı ve pervasızlığı olabilir.

 

»Yüz binler Hrant için yas tutuyor bugün. Davanın  hukuka uygun bir şekilde sonuçlanması, sorumluların cezalandırılması Ermeni halkının acısını dindirecek mi...

Hrant olsaydı, bu davanın Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecine katkıda bulunacağını düşünerek desteklerdi. Böyle bakardı. Bu dava önecelikle bunun için hak ettiği gibi sonuçlanmalı. Derin devletin, çetelerin açığa çıkarılması ve gerçek bir  hukuk devleti açısından bu çok önemli. Ve şunu çok açık söyleyebilirim ki gerek bir ailenin ve gerekse Ermenilerin acısını işte bu cinayetin aydınlatılması ve Türkiye’nin demokratikleşmesi dindirecek.

AYSEL KILIÇ