TEKEL Direnişi’ne yurdun her yerinden işçiler katıldı. Adana tütün fabrikasından gelerek 78 gün direnen Kenan Aslantaş, “Eylemlerimiz başından beri özelleştirme politikalarına karşıydı” diye konuştu. Sevim Yoleri Ulaş ise “Sendikaya eylem kararı aldıran irade bizimdi. Biz güçlüydük. Toplum da bizimle direndi. Emekli maaşıyla çorap getiren teyzeden, harçlıklarıyla dayanışan öğrencilere, kooperatiflere kadar” dedi.

Direniş iradesi işçideydi

Aycan KARADAĞ

TEKEL işçileri direniş tarihinde önemli bir yer tuttu. Ankara ayazında, yılmadan mücadele eden işçiler için de aslında önemli bir deneyim yarattı bu. İşçiler eylemlerden sonra yaşamlarına daha farklı devam ettiler, dünyaya farklı bir gözle baktılar ve hâlâ işçi sınıfı mücadelesinin önemli bir parçası olmaya devam ediyorlar. Biz de yazı dizimize başlarken direnişin işçilerin yaşamındaki yerini, eylemlerin kendilerinde yarattığı dönüşümü ve mücadele ruhunu konuştuk.

Kenan Aslantaş, Adana Tekel Fabrikası’nın 20 yıllık işçisi. Özelleştirme kararı ardından Ankara’ya direnişe geçen Aslantaş “Bizim oradaki özelleştirmelere karşıydı. İşçi sınıfının soğuk ve zorlu şartlara rağmen nasıl direnebileceğini göstermiş olduk” dedi. Aslantaş “Direniş iyiydi fakat toplum buna çok hazır değildi. O süreç şu an yaşansaydı daha farklı şeyler olabilirdi. Genelde sol örgütlerin destekleri bizi ayakta tuttu. Çok büyük dayanışma vardı. Orada her gün büyük bir kalabalık toplanırdı. Türkiye’nin her tarafından yardımlar geldi. Bize yalnız olmadığımızı hissettirdiler” ifadelerini kullandı.

ÖRGÜTLÜLÜK DİRENME GÜCÜ VERİYOR

Direnişin hem kendisinde hem de işçi sınıfı mücadelesinde büyük bir etki uyandırdığını dile getiren Aslantaş, “O dönemki direniş bu zamana kadar olan süreçte örnek teşkil etti. Bunları ben kazanım olarak görüyorum. O özelleştirmeler bu döneme denk gelseydi kafalarına göre yapamazlardı. Tekel Direnişi, Türkiye işçi sınıfı tarihine yazıldı. Hafızalar tazelenirse herkes bu direnişin ne ifade ettiğini görecektir. Bugünlerde ve önümüzdeki süreçlerde bizim haklı olduğumuz herkesçe görülecektir. Dayanışma ve mücadele etmeden hiçbir şeyin kazanılmayacağını bu direnişle bir kez daha gördüm. İşçi sınıfı örgütlü ve istekli olunca direnişi gerçekleştirebildiğini gördük” ifadelerini kullandı.

TÜM İŞÇİLER UMUTLU VE KARARLIYDI

TEKEL Direnişi’nde direnenler arasında Kenan Aslantaş’ın oğlu Kemal de bulunuyor. O dönem 15 yaşında olan Kemal, sömestr tatilinde 2 hafta alanda direnmiş. Direniş döneminde yaşadıklarını anlatan Kemal, “Direnişte olduğum süre beni çok etkiledi. 2 hafta babamla beraber Ankara’da çadırdaydım. Okulum olduğu için o direnişin başından sonuna kadar kalamadım ama direnişte olduğum süre inanılmazdı. İlk kez Ankara’ya gitmiştim. İlk hissettiğim tüm işçiler umutluydu ve kararlıydı. Bunu babamda görüyordum ama diğer işçileri de görünce dedim ki ‘babamlar ne olursa olsun kazanacak.’ Müthiş bir dayanışma vardı. Ankara çok soğuktu ama bir süre sonra direnişin havasından mıdır bilemiyorum soğuğu hissetmedim.”

Kemal sözlerine şöyle devam etti: “Ankara’dan döndükten sonra babamlara polisin saldırısı olmuştu. Evde annemle öğrendiğimizde çok korktuk. Bir süre sonra babamlardan haber alınca içimiz rahatlamıştı ama o dönem uyuyamaz olmuştum. Babam ve diğer işçileri düşünmeye başladım. Ama orada bulunmamdan kaynaklı inancım tamdı… İşçilerin birliğini görmüştüm. O zamanlar bir histi benim için. Şimdi tabi okuduğum, öğrendiğim için bunun ne olduğunu daha iyi anlıyorum ama o zaman işçilerin inancı bir his olarak bana geçmişti.”

Kemal son olarak şunları dile getirdi: “Şimdi geriye dönüp baktığımda keşke o zaman daha büyük olsaydım ve ben de babam ve diğer işçi abi-ablalarımla mücadele etseydim. Ülkemizin geleceği için o dönem mücadele etmemiz gerektiğini bugün geldiğimiz noktada bir kez daha anlıyorum. Tekel Direnişi bu döneme önemli ışık tutuyor. O dönem bazı insanlar anlamıyordu ama şimdi anladıklarını düşünüyorum.”

DİRENİŞ DOĞRU VE YERİNDE BİR KARARDI

Sevim Yoleri Ulaş ise İstanbul tütün fabrikası işçisi. TEKEL’de 10 bin işçinin işten çıkarılması söz konusu olunca Tek Gıda İş’in harekete geçtiğini belirterek, “Tek Gıda İş’in aldığı en iyi karardı. 14 Aralık’ta bir daha dönmemek üzere AKP Genel Merkezi önünde toplanıyoruz diye basına ve kamuoyuna haber verdiler. Kararın daha önce alınması gerektiğini düşünüyorduk. 14 Aralık günü AKP Genel Merkezi önünde gidildi, geceyi orada geçirdik. Sabah polis o bölgeyi çember altına aldı ve girişi yasakladı” diye konuştu.

direnis-iradesi-iscideydi-960333-1.
Sevim Yoleri Ulaş eylemler sırasında gözaltına alınan işçiler arasındaydı.



EYLEM KARARI İŞÇİNİN İRADESİYDİ

Ankara sürecinden bahseden Ulaş, “Tüm şehirlerde AKP il binalarının önüne yürüyüşler ve basın açıklamaları yaptık. Nitekim 14 Aralık akşamı Ankara’ya gitmek için yola çıkarken sendikanın temin ettiği araçlar dolmamış birçoğu geri gönderilmişti ve sadece İzmir’den ilk gün eyleme iki otobüs ancak gitmiştik. Ankara’da diğer illerden gelenlerle sayımız çok fazlaydı. AKP Genel Merkezi önündeki ilk toplanma yerimizde ve muazzam bir kalabalık toplanmıştı. Sendika eylem kararı alırken basına ve sendikalara gönderdiği yazıda, ‘Bir daha dönmemek üzere’ yazmıştı. Oysa gelseler de bu kadar kalmazlar, pes ederler, üç gün de biter, soğuğa dayanamazlar kendi aralarında söylemişlerdi. Çünkü eylem kararı zorlamalarımızla alınmıştı” dedi.

Ulaş sözlerine şöyle devam etti: “Direnişin başladığı ilk gün AKP genel merkezi önünde toplanmıştık. Bütün illerden gelen işçilerin katılımı ile çok güzel ve önemli sayıya ulaşmıştık. Heyecan, coşku, korkusuzluk üst düzeydeydi. En önemlisi de kararlı olmamızdı. Eylemin ikinci gününde AKP Genel Merkezi önünde yapılması engellenip Abdi İpekçi Parkı’na yönlendiren Ankara Emniyeti ile eylemciler arasında büyük sıkıntı yaşandı. Çünkü ilk gün akşamı hepimiz başka yerlerde sabahlamıştık. İkinci gün sabah buluşma adresi AKP Genel Merkezi olmasına rağmen spor salonunda olan arkadaşlar, otobüslerle Abdi İpekçi Parkı’na götürüldü. Bazılarımız da AKP Genel Merkezi önünde toplanınca emniyet bizi parka gitmemiz için baskı altına aldı. O da yetmedi saldırarak bizi zorla otobüslerle Abdi İpekçi Parkına gönderdiler. Parkta bütün isçiler birleşirken, ilk günden ülke gündemine oturan eylemimiz, Ankara ya gelmeyen diğer işçiler içinde cesaret verdi.”

direnis-iradesi-iscideydi-960332-1.
Eylemlerin 3’üncü gününde Abdi İpekçi Parkı’ndaki işçilere polis sert müdahalede bulunmuştu.



Tekel Direnişi’ne toplumun her kesimden destek geldiğini vurgulayan Ulaş, “Parkta birçok siyasi parti temsilcileri başkanları milletvekilleri, sivil toplum örgütleri, diğer sendikalar desteğe geldi. Bizler direniyorduk ve gitmeyecektik. Ve beklenen saldırı başlayınca o an ülke gündemine oturdu. Bu saldırılar sonrası Ankara halkı, sendikalar, siyasi partiler bir anda kenetlenmiş ve tüm illerde işçilere destek, AKP’yi protesto eylemleri başlamıştı. Bu müthiş dayanışma duygusu eylemcilere güç vermiş moral olmuş ve kararlılığı arttırmıştır” diye konuştu.

KADINLAR DİRENİŞTE EN ÖNDEYDİ

“Tekel Direnişi ezber bozdu” diyen Ulaş, sözlerine şunları ekledi: “Direnişimiz başka direniş modelleri yarattı. Eylemimizle korku sınırları aşıldı. Türk-İş binasını basarak sendika ezberini bozduk. Kadınlar direnişte en öndeydi. Kadın işçiye bakış ezberi de bozuldu. Sloganlar ve dövizler güncel, esprili, politik ve yerel ağızlar olunca eylem ve direnişte klasiğin dışına çıkılmıştı. Direnişin ilk gününden son güne kadar gençten yaşlıya, öğrenciden emekliye herkes desteğe geliyordu. Emekli maaşı ile çorap alan teyzeden, yurtdışında para toplayıp gönderen derneklere kadar, kooperatiflerden çorba yapıp sabah sıcak içilsin diye getirenlere kadar.”

Son olarak Ulaş şunları dile getirdi: “Dayanışma o kadar güçlüydü ve önemliydi ki sendika da, eylemciler de bu samimiyet ve bu dayanışmanın olduğu yerde pes etme veya benden bu kadar diyemezdi. Bu kadar direnebildiysek, gücümüzü desteğimizi bu dayanışmadan alıyorduk. Politik kimliğim zaten vardı, hep büyüklerimizden 80’ler öncesini dinlerdik. Görevdi diye bakıyordum bu direnişe. Direniş ilk gün itibariyle sadece ülkemizde değil, dünya işçi sınıfı tarihinde yerini almıştır. Bu tarihi yazdığımız için ve bu direnişte ön saflarda olduğum için de ayrıca mutluyum.”


Direnişin kronolojisi

AKP iktidara geldiği andan itibaren çok sayıda devlet zenginliğini sermayeye satmaya yönelik politikalar üretti. Bu politikalardan 1925’te millileştiren tütün, tuz ve alkol üretimi yapan TEKEL’de etkilendi. AKP, 2008 yılında TEKEL’in sigara ve tütün bölümü için özelleştirme ihalesine çıktı. İhaleyle TEKEL’e ait Adana, Ballıca, Bitlis, Samsun, Malatya ve Tokat sigara fabrikaları İngiltere merkezli British American Tobacco şirketine 1 milyar 720 miyon dolara satıldı. Şirket bu satışla TEKEL’in isim hakkını da aldı.

10 binden fazla çalışanı olan fabrikaları satın alan İngiliz şirketi 2009 yılının aralık ayında işçi çıkartacağını. İktidar işçilerin diğer kamu kuruluşlarına aktarılmasını reddetti. Bunun yerine iş güvencesi ortadan kaldıran 10 ay sürelik sözleşmelerle aldıkları ücretin yarı fiyatına çalışmalarını öngören 4/C maddesini önererek işlerine devam edebileceklerini belirtti. AKP 10 bin işçinin 31 Ocak 2010 tarihi itibariyle işten çıkarılarak 4/C statüsüne geçirilmesini istedi.

15 Aralık: 6 bin TEKEL işçisi Ankara’da bir araya gelerek AKP merkezine yürümek istedi. Yürüyüşe izin verilmezken işçiler Abdi İpekçi Parkı’na yönlendirildi. İşçiler eylemden vazgeçmek yerine direnişe devam etmeye karar verdi.

► 16 Aralık: 6 bin TEKEL işçisi parkta bekleyişlerine devam ederken diğer illerden gelen işçiler, AKP önüne yürüdü. Polis sert müdahale edince işçiler AKP merkezi önünden ayrılarak parkta direnen arkadaşlarının yanına geçti. Ankara’da hava 0 derecinin altındaydı.

► 18 Aralık: Direnişin 3’üncü gününde polis parkta bekleyen işçilere gaz bombaları ve coplarla sert müdahalede bulundu. İşçiler direnişten vazgeçmedi. 29 işçi gözaltına alındı. Sosyalistler de işçilerle direnişe katıldı.

► 22 Aralık: Ankara ayazında polisin sert müdahaleleri üzerine işçiler sağlık sorunları yaşıyordu. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri ve Ankara Tabip Odası (ATO) üyesi hekimler Türk-İş binası önüne revir kurarak işçilerin sağlık ihtiyaçlarını karşıladı. Sağlıkçılar dayanışmayı büyüttü. Çadırlar kuruldu. Direniş büyüdü. Sosyalistler de alanda işçilerle yatmaya başladı.

► 25 Aralık: Sendikalar ve konfederasyonlar bir saatlik iş bırakma eylemi yaptı. Sosyalistler işçilerle dayanışmayı büyüterek ihtiyaç alanları yarattı. İlaç, gıda, ısınma gibi ihtiyaçların giderilmesi için seferber olundu.

► 28 Aralık: 8 ay boyunca toplanamayan Türk-İş Başkanlar Kurulu nihayet bir araya geldikten sonra Güvenpark’tan TBMM’ye yürüdü. 30 Aralık’ta miting kararı alındı.

► 1 Ocak: İşçiler yeni yıla direnişle girdi. Dönemin Başbakanı AKP’li Erdoğan direniş çadırında yatan 10 bin işçi ve onlara destek veren sosyalistler için “Bunlar 300-500 kişi” şeklinde ifade kullandı.

► 8 Ocak: 42 TEKEL işçisi AKP merkezi önünde kendilerini zincirleyerek eylem yaptı. İşçiler gözaltına alındı.

► 15 Ocak: İşçiler 3 günlük oturma eylemi başlattı.

► 17 Ocak: Sıhhiye Meydanı’nda 100 bin kişilik miting yapıldı.

► 18 Ocak: 100 işçi açlık grevine başladı.

► 4 Şubat: 1980 faşist darbesinden sonraki en büyük iş bırakma eylemi TEKEL işçiyle dayanışmak için gerçekleştirildi. 1 günlük genel grev yapıldı.

► 5 Şubat: 170 işçi süresiz açlık grevine başladı.

► 11 Şubat: Açlık grevi sonlandırılsa da 17 işçi devam kararı aldı.

► 14 Şubat: Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Halkevleri ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) dayanışma mitingi gerçekleştirdi.

► 25 Şubat: Direnişçi işçilerden Hamdullah Uysal trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. İşçinin cenazesinin direniş alanına getirilmesine izin verilmedi.

► 1 Mart: Danıştay 12. Dairesi’nin TEKEL işçilerinin de aralarında bulunduğu geçici personelin 4/C'ye geçiş için 30 günlük süre içinde ilgili kurumlara başvurmasını öngören hükmünün yürütmesini durdurdu.

► 2 Mart: Tekgıda-İş Sendikası Başkanı Mustafa Türkel, direnişe 15-20 gün mola vereceklerini ve çadırların söküleceğini duyurdu. İşçiler 1 Nisan’da tekrar eyleme başlayacaklarını duyurdu.

► 1 Nisan: İşçilerin eylemine izin verilmedi. Polis çok sert müdahalede bulundu.

► 26 Mayıs: Yapılması planlanan genel grev gerçekleştirilmedi.