Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla, “ucube madde” dediğimiz, mantığı ve oluşumu hukuka temelden aykırı olan madde artık iptal edildi. Hukuk devletinin, masumiyet karinesinin, temel hakların sınırlandırılmasına dair ölçütün esas alındığı bir kararla, uygulamada çok insanın canını haksız şekilde yakan bu madde, 9 Mart 2024 itibarıyla yürürlükten tamamen kalkacak.

Dışarıdan içeriye mektuplar: Bataklığın toptan kurutulması gerek
Çizim: Murat Başol

Yiğit ACAR - Avukat

Sevgili Tayfun, 

Kadim dostum. Liseden ağabeyim. Yetiştiğimiz İzmir’in aslında medeniyetlerin beşiği İstanbul’a armağanlarından biri olan kıymetli hocam. 

Şehir plancılığı gibi çok değerli bir mesleğin öneminin ülkemizde halen tam olarak anlaşıldığını düşünmüyorum. Kuşaklar boyu insanların bir arada sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde yaşaması için mücadele eden ve bunun çok yönlü katmanlarını hazırlayan, sorunlara ilk baktıklarında dahi yıllar sonrasını öngörebilen bu kıymetli mesleğin emekçileri, hak ettikleri değeri özellikle son yıllarda hiç göremiyorlar.

Bunun sonuçları da ortada zaten. Rant uğruna siyasetin çirkinleştirdiği kentlere sahip çıkmak isteyen meslek odaları ve mensuplarının yıllardır zulüm görmesi artık ülkemizde sıradan bir olay. Yaşanılabilir kent uğruna mücadele edenlerin ödediği bedeller ise her geçen gün maalesef artıyor. Bu ağır bedelleri ödeyenlerden biri de sensin. Ve biliyorum, bu zor günleri atlattığında, her zaman olduğu gibi hem İstanbul hem de mesleğin için yine yoğun şekilde kalıcı eserler, fikirler üretmeye devam edeceksin. Ama unutma ki şu ana kadar bile olanlara baktığımızda, İstanbul halkı sana minnettardır. Hem oda başkanlığın, hem öğretim üyeliği dönemin, hem de 25 sene sonra haramilerin iktidarının yıkılmasıyla başlayan ve sosyal demokrat belediyeciliğin en güzel örneklerinden biri olan Sayın İmamoğlu dönemindeki unutulmaz katkıların, sadece benim değil İstanbul’da nefes alan herkesin malumdur. Şehri rant için talan eden zihniyete karşı kendini bildin bileli verdiğin mücadelenin aslında hep isimsiz kahramanı oldun. Bir günden bir güne cümleye “Ben” diye başlamadın, “Ben” diye bitirmedin. Sadece İstanbul’un değil, Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlike olan olası İstanbul depremi için yapılabilecek hazırlıkların tamamına emek verdin sen. Ama ne yazık ki, ileride yazılacak kitaplarda bir yargı cinayeti olarak anılacak bu haksız davaların mağdur ettiği isimlerin başında geldin. Tüm hakların yok sayıldığı, Anayasa’nın, kanunların ve tüm kuralların askıya alındığı Gezi davasının mağduru oldun. Silivri’deki tutsaklığının, Anayasa Mahkemesi’nin tespit edeceği hak ihlali kararıyla sonlanacağı günü iple çekiliyorum. O güne dek, ürettiklerine her zaman minnettar kalmış bir kardeşin olarak seni sevgiyle kucaklıyorum. 

Ve Türkiye’nin dört bir yanında örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği iddiasıyla yargılanan sanıklar, kalan satırlarda sözlerim sizlere, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla, “ucube madde” dediğimiz, mantığı ve oluşumu hukuka temelden aykırı olan TCK 220. maddenin 6. fıkrası geçen hafta itibarıyla artık iptal edildi. Özellikle 2014 yılından beri yargılamalarda ‘torba madde’ gibi kullanılan, uygulaması çok kötü yönlere çekilen, herkesin adil yargılanma hakkının zedelenebileceği bu fıkra artık yürürlükte olmayacak. Hatırlatmak gerekir ki, bu noktaya bir anda gelmedik. Belirli ve somut nitelikten uzak olan bu hükme dair AYM, 2021 yılının Ağustos ayında pilot bir ihlal kararı vermişti. Bu pilot nitelikteki ihlal kararı, Anayasa gereğince uygulanması ve adli yargı tarafından bu sınırlar içinde yargılama yapılması gerekirken aradan geçen iki buçuk yıl içinde bir arpa boyu yol alınmamıştı. Ve hatta mesele o kadar büyümüştü ki, bu ‘torba madde’ye dair artık AİHM de ihlal kararları vermeye başlamış ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye ile ilgili inceleme başlatma hazırlığına girmişti. İşte böyle bir ortamda yerel mahkemelerden Yargıtay’a kadar gerekli hukuki değerlendirme ve sağlıklı yargılamaları gerçekleştirmeyen uygulayıcıların yarattığı kaos ancak bu maddenin iptaliyle ortadan kaldırılabilirdi. Öyle de oldu. Hukuk devletinin, masumiyet karinesinin, temel hakların sınırlandırılmasına dair ölçütün esas alındığı bir kararla, uygulamada çok insanın canını haksız şekilde yakan bu madde, 9 Mart 2024 itibarıyla yürürlükten tamamen kalkacak. Bugün anmakta olduğumuz 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne yakışır bir yargılama düzeyi ülkemizde maalesef hâlâ yok. Anayasamızın 2. maddesinde “İnsan haklarına saygılı” bir devlet olduğumuz yazsa da, insan haklarına saygıdan pek bir eser göremiyoruz. Fakat en azından “ucube madde” 220/6’dan dolayı yargılaması devam eden, başta cezaevinde tutuklu sanıklar, yargılaması tutuksuz olarak sürse de aklında hep bir tedirginlikle dışarıda olanların, bir nebze de olsa insan haklarına yaraşır bir şekilde yargılanma ihtimali doğmuş olabilir. Umarım bazı hâkim ve savcılar bu şansı da heba etmezler. Açılan yaraların kapanması çok uzun sürüyor. Bataklıktaki sinekleri yok etmeye çalışarak bir ömür geçmiyor. Bizlerin artık bataklığı toptan kurutması gerekiyor.