Dışarıdan içeriye mektuplar: Bir gün mutlaka
Bugün hiçbir kanıta dayanmadan, hukuksuz ve adaletsiz bir şekilde, hele bazıları yıllardır tutuklu, içeride yatanlar, özgürlükçü bir demokrasi isteyen hepimiz adına hapisteler. Ama eşyanın tabiatı gereği, diyalektik yasası gereği, bugünler değişecektir
Prof. Dr. Öget Öktem Tanör - Nöropsikolog, Anayasa Hukukçusu
Gezi direnişi, benden önce de söylendiği gibi, bu toprakların yaşadığı en demokratik protesto gösterilerinden biriydi. Ama Devlet onu böyle görmedi; Devlet ondan korktu; onu kendisine karşı eylemsel bir kalkışma zannederek korktu; Devletin bu korkusu hâlâ sürüyor. Oysa Gezi, en başında şehrin bir parkının (o şehirde yaşayanların bunu istemediklerini açıkça söylemelerine rağmen) tepeden inme bir kararla, ağaçlarının kesilerek betonlaştırılması kararına karşı şehir sakinlerinin bunu önlemek için ağaçların yanına gidip, hiç ayrılmadan, gece gündüz orayı korumaları şeklinde başladı.
Daha sonra, tepeden inme antidemokratik yönetime bir protesto tavrı olarak genişledi. Gezi direnişi, bütünüyle “düşünce özgürlüğü” sınırları içinde kalan bir protesto gösterisiydi. Devletin onu eylemli bir “kalkışma” gibi algılaması yanlıştı. Ama hâlâ öyle algılıyor ve Gezi’den korku duyuyor. Süleyman Demirel’in “Sokaklar yürümekle aşınmaz” sözünü hatırlıyorum; Demirel döneminde bile demokrasi anlayışı bugüne fark atıyormuş demek ki. Ayrıca Gezi’de “yürümek” bile yoktu. Gezi’nin “Kırmızılı Kadın” ve “Duran Adam” simgelerini hatırlayın. Gezi, Anayasa’nın düşünce ve düşünceyi ifade etme özgürlüğünün hayata bürünmüş haliydi. Halkın isteklerine kulak tıkayan, kendi isteğini dayatan devlete karşı bir “duruş”tu.
***
Bugün hiçbir kanıta dayanmadan, hukuksuz ve adaletsiz bir şekilde, hele bazıları yıllardır tutuklu, içeride yatanlar, özgürlükçü bir demokrasi isteyen hepimiz adına hapisteler. Ama eşyanın tabiatı gereği, diyalektik yasası gereği, bugünler değişecektir. İngiliz şairlerden P. B. Shelley’in dizeleri geliyor aklıma:
“Ey rüzgâr,
Eğer Kış geldiyse
İlkbahar çok uzak
olabilir mi!”
Evet, bizim şairimizin de dediği gibi: “Güzel günler göreceğiz çocuklar.”
Güzel günlerin gelmesi kaçınılmaz.
İçerdeki bütün Gezi tutuklularına sevgiler, selamlar.