Berkin’i vuran polis 16 yıl, Berkin’in avukatı Can 18 yıl ceza aldı. Berkin’in katili hâlâ dışarıda, avukatları hapiste. Annesi babası yargılanıyor. Gülsüm annenin dediği gibi “Adalet yedi kat yerin dibinde.” Gerekirse dişimizle tırnağımızla kazıyacağız yine de zulme boyun eğmeyeceğiz.

Dışarıdan içeriye mektuplar: Haysiyetli olmanın bedelini ödüyoruz
Fotoğraf: BirGün

Besna Tosun - İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu Üyesi

Canım Çidoş’um, 

Sessiz bir yas gecesinden sonra biraz hüzünlü, çokça umutlu yazıyorum size. 

Canımız Berkinimiz katledileli tam 10 yıl oldu. O'nu andığımız gecede; aklımızda, yüreğimizde, zaman zaman gülümseyen yüzlerinizle sahnede sizler de vardınız. 

Mezarsızlığın kahreden acısını yaşayanlar, katledilen, kaybedilen sevdiklerinin yasını tutamayanlar olarak hepimiz ertelenmiş bir yasın etrafında buluştuk. Sonsuz bir işkenceye dönen bu yas aynı zamanda zulme karşı direnişimizin de hikâyesiydi. 

Annenle baban , Can'ın, Mine'nin ailesi oradaydı. Cumartesi Anneleri, Hrant Dink'in, Aziz Güler'in, Savaş Buldan'ın, Metin Göktepe'nin, Zeki Tekiner'in ailesi de oradaydı. Senin de anmaya yolladığın mesajda söylediğin gibi "Bizi acılarda akraba edenlere inat, o akrabalığa sarıldık." Daha sıkı sarılıyoruz. 

***

Salondaki çoğu kişi ilk kez Berkin'in sesini duydu. Bu hayat dolu sesi duyup ağlayanları, “Bakın Berkin Elvan ağzına kaç tane erik sığdıracak?" deyip ağzına yedi tane erik sığdırmaya çalıştığı videosuyla güldürdü. Herkes oturduğu yerde hıçkırarak ağlarken Berkin her seferinde bizi gülümseten neşesiyle sahnede belirdi. 

Sadece kendi çocukları için değil, bu ülkenin bütün evlatları için mücadele eden annelerin etrafında kenetlenerek, Berkin'e adanmış bu gecede katledilen, kaybedilen bütün çocukların yasını tuttuk. Ceylan'ın, Uğur'un, Cemile'nin, Davut'un, Seyhan’ın, Dilek Serin’in, adını sayamadığım yüzlerce çocuğun yasını...  

Bütün gün Berkin’le buluşacakmışız gibi garip bir heyecanla koşturduktan sonra akşama doğru Gülsüm anne de salona geldi. Hepimize tek tek sımsıkı sarıldı. “İyi misin?” diye sorduğumuzda, “Çok iyiyim, Berkin sizin gibi kardeşleri olduğu için çok şanslı. Ben de sizinle gurur duyuyorum" dedi. 

Ben de bütün gece Gamze ve Özge’ye aynı gururla baktım. 10 yıl önce karakaşlı o küçücük çocuğun ablalarına sarılmıştım. Şimdi; başka çocukların da yaşam hakkı ihlal edilmesin diye hakikat ve adalet mücadelesi veren, onu katledenlerden hesap sorarken, o küçücük çocuğu da yaşatan büyüten iki cesur kadına, mücadele arkadaşlarıma sarılıyorum. 29 yıl önce senin bana sarıldığın gibi. 

***

Babam kaybedildikten hemen sonra İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ne başvuru yapmıştık. Böylelikle Cumartesi Anneleri’nden haberdar olup dâhil olmuştuk. 170. haftaya kadar annemle beraber sessizce gelip dönerdim. O zamanlar çok içine kapanık utangaç bir çocuktum, belki de yaşadığım travmaların sonucu bilemiyorum ama şimdilerde maşallah çan çan hiç susmuyorum. 

Cumartesi Anneleri’ne ilk müdahaleler başlayınca annem bizi dernekte bırakıp meydana gitmişti… Müdahale olduğunu da bilmiyordum o yüzden annemler dönmeyince endişelenip sürekli sormaya başladım. Nadire abla bizi oyalamak için dışarı çıkardı, biraz dolaştıktan sonra da sen geldin. “Tanıyorsun değil mi bu benim kızım Çiğdem” dedi. Bizi oyalama görevini sana devretti. Üzerinde mavi jean bir ceket vardı. Kulağında birden fazla gümüş halka küpe. 26 yıl sonra bu kadar detayı neden hatırladığımı biliyorum. Tuhaf olabilir ama saçma değil. 

Babam kaybedilmeden birkaç hafta önce bana altın küpe almıştı. O gün de kulağımda o küpeler vardı. Bütün gün senin küpelerini incelediğimi görmüş olmalısın ki kulağından çıkarıp bana verdin. Uzun yıllar da severek kullandım. Sonra kaybettim, şimdi hatırlayınca tekrar üzüldüm. İlk altın küpelerimi babamdan, ilk gümüş küpelerimi de senden aldım. 

90’ların o korkunç günlerinde devletin her türlü şiddetine maruz kalırken çocuk olduğumu da unutmuştum. Unutturmuşlardı. Elinde iki poşet oyuncakla bize geldiğin gün yeniden hatırladım. Yani ilk oyuncak bebeğimi de senden aldım. Hâlâ o anı hatırlayınca çok mutlu oluyorum. Ama itiraf edeyim hiç kutusundan çıkartıp oynamadım. Çocuk olduğumun farkında olan tek kişi sendin galiba. Kimse dokunsun, o büyü bozulsun istemedim. 

29 yıldır sadece benim için değil annem için de yerin hep başkaydı. Annemin üçüncü kızı Çiğdem’di. Cezaevine girdiğinden beri bundan daha çok emin oldum. Önceden yapıp benim eve getirdiği sarmaları, şimdi her görüş günü yapıp cezaevinin kapısına getiriyor. Seni göremeyeceğini bile bile o kapıya geliyor. Buradayım, yanı başındayım demek istiyor. Çünkü sen hep yanı başımızdaydın. 

***

Temeli adaletsizlikle örülen bu ülkede haysiyetli olmanın bedelini ödüyoruz. Sokakta, okulda, sürgünde, hapiste; yaptığımız haberlerle, çekmediğimiz filmlerle, gitmediğimiz toplantılarla ama hepimiz bir şekilde payımıza düşeni sabırla dövüyoruz. 

Berkin'i vuran polis 16 yıl, Berkin'in avukatı Can Atalay 18 yıl ceza aldı. Berkin'in katili hâlâ dışarıda, avukatları hapiste. Annesi babası yargılanıyor. Kısacası Gülsüm annenin dediği gibi “Adalet yedi kat yerin dibinde.” Gerekirse dişimizle tırnağımızla kazıyacağız yine de bu zulme boyun eğmeyeceğiz. 

Beton duvarlara çarpmadan, kilometrelerce yürüyebileceğimiz çiçekli yollar dileyerek; hayatımıza kattığın bütün güzelliklere sımsıkı sarılarak öperim çok…