Liseyi bitirdim, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdim. Avukat oldum sonra. Gün geldi, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi oldum. İşte orada karşıma ikinci bir Şerafettin 'Can' Atalay çıktı…

Dışarıdan içeriye mektuplar: İki Şerafettin 'Can' Atalay tanıdım

Kemal Aytaç - Avukat, Adalet Nöbetçisi

Yıl 1971.

Amasya Atatürk İlkokulu’nda beşinci sınıf öğrencisiyim.

Aynı sınıfta okuduğumuz amcaoğlum Ali Aytaç bizde kalıyor. Beraber okula gidip geliyoruz Ali’yle. Sokakta oyun oynuyoruz, beraber yiyip içiyoruz…
Yaz geldi, okul bitti, tatil başladı.


Amcam, oğlu Ali’yi yaz tatilinde muhasebeci bir arkadaşının yanına yerleştirdi. Ali, Amasya’nın merkezindeki Dünya Sineması’nın üst katındaki muhasebe bürosuna gidip gelmeye başladı. Ve dolayısıyla zaman zaman ben de…

İşte o muhasebe bürosunun sahibi, aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi Amasya İl Başkanı Şerafettin Atalay’dı. Bu sayede tanıdım kendisini.
Şerafettin ağabey son derece müşfik ve samimi biriydi. Tanıyanlar bilir ki, bir insanın onu bilip de sevmemesi pek mümkünü olan bir durum değildi.

***

Yüz Evler Mahallesi vardı bizim okulumuzun hemen yakınında. Şerafettin ağabeyin oturduğu mahalleydi orası.

Ocak ayının soğuk bir günü Yüz Evler Mahallesi’nden bir haber aldık; o müşfik, samimi insan Şerafettin Atalay, evinin önünde katledilmişti.

Okuldan çıkıp koştuk hemen. Vardığımızda Şerafettin ağabey orada, öylece yerde yatıyordu; üzerinde gazete kâğıtları…

Benim bir ölümle bu kadar yakından ilk tanışıklığım işte böyle oldu.

Sonra Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edildiğini duyduk. Çok gelişmiş bir siyasal bilincimiz yoktu, neyin ne olduğunu da tam da anlayamıyorduk. Belki siyasal anlamda pek anlamıyorduk bu olan bitenleri ama bazen anlamak da gerekmiyormuş bir şeyin haksızlık olduğunu görmek için.

***

Aradan yıllar geçti. Babam öğretmen; tayini çıktı, peşinden İstanbul’a geldik.

Liseyi bitirdim, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdim. Avukat oldum sonra. Gün geldi, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi oldum.

İşte orada karşıma ikinci bir Şerafettin “Can” Atalay çıktı…

Şerafettin ağabeyin ölümünden sonra kardeşi Mustafa Atalay oğluna Şerafettin Can Atalay ismini vermişti. Yıllar sonra adeta eski bir dostla karşılaştım, ona kavuştum.

***

Şerafettin Can Atalay meslektaşımdı. O da amcasının ismine yaraşır bir şekilde her zaman toplumsal mücadelenin içinde oldu. Çoğu zaman omuz omuza, birlikte yürüdük.

Gezi Direnişi sürecinde Taksim Dayanışması’nın bir parçası olarak mücadelenin içinde yer aldı. Bir yandan da Mimarlar Odası’nın avukatlığını yapıyordu.

Siyasal iktidar onu da hedefine koydu. Süreci uzun uzadıya anlatmaya çok gerek yok sanırım; aklın almadığı kararı ‘hukuk’ aldı…
Can şimdi Silivri’de!

***

Geçen 27 Ocak’ta Şerafettin Atalay’ın 50’nci ölüm yıldönümüydü. Amasya’da, Şerafettin ağabeyin mezarı başında bir anma yapıldı.

Dileğim ve umudum odur ki Avukat Can Atalay, Şerafettin ağabeyin 51’inci yıl anmasında amcasını anmak için Amasya’da mezarı başında olacak.

***

Ailemle Atalay ailesi kardeş ailelerdir; duruşları, mücadeleleri aynıdır. Amasya’dan başlayıp İstanbul’a uzanan bu yolculukta bir şekilde yan yana durabilme şansımız oldu.

Ve ben bu vesileyle iki Şerafettin “Can” Atalay tanıdım. İkisi de candı, ikisi de insandı, ikisi de yoldaştı.

İyi ki varlar, var oldular ve var olmaya devam edecekler. Onlar bizi hiç yalnız bırakmadı ve biliyorum ki bırakmayacak. Biz de onları hiç yalnız bırakmayacağız.

Başta Avukat Şerafettin Can Atalay olmak üzere tüm Gezi tutuklularına sevgilerimle ve saygılarımla...