DİSK Basın-İş, gazetecilere dönük gözaltı ve baskılara karşı açıklama yaparak "Gazetecilik değil, gazeteciliği engellemek suç" dendi.

Kaynak: Haber Merkezi
DİSK Basın-İş'ten gözaltına alınan gazeteciler için açıklama

Disk Basın-İş, İstanbul ve Ankara'da dün sabah yapılan ev baskınlarında dokuz gazetecinin gözaltına alınmasına ve Belçika’daki medya kuruluşlarına yapılan baskınlara ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi.

İstanbul’daki sendika binasında düzenlenen basın açıklamasında konuşan DİSK Basın-İş Yönetim Kurulu Üyesi İzel Sezer, Türkiye'de neredeyse her gün basını hedef alan yeni baskınlar yapıldığına dikkat çekti.

DİSK Basın-İş Genel Merkezi’nde yapılan açıklamaya çok sayıda gazetecinin yanı sıra DİSK’e bağlı sendikalar Dev Yapı -İş ve Sosyal-İş temsilcileri ve DEM Parti İstanbul milletvekili Özgül Saki katıldı.

Sezer, İstanbul ve Ankara'da yapılan ev baskınları ile gözaltına alınan gazetecilerle ilgili yürütülen soruşturmanın avukatlardan ve basından gizlendiğine, suçlamaların ise saklandığına vurgu yaptı.

Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

"Türkiye'de neredeyse her güne basını hedef alan yeni bir baskınla uyanıyoruz. Bu baskı politikalarının güncel gerekçeleri farklı olsa da değişmeyen tek şeyin iktidarların basını, gazetecilik faaliyetlerini, halkın haber alma hakkını sistematik olarak ihlal etmesi olduğunu görüyoruz.

Dün bir kez daha gazetecilere yönelik bir operasyonla güne uyandık. İstanbul ve Ankara'da evlere yapılan baskınlarla Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Esra Solin Dal ile Mehmet Aslan, MA eski muhabiri Doğan Kaynak, Yeni Yaşam Gazetesi çalışanı Enes Sezgin ile Özgür Basın emekçileri Saliha Aras, Yeşim Alıcı, Beste Argat Balcı, Şirin Ermiş ve Erdoğan Alayumat gözaltına alındı. Yine basını hedef alan her operasyonda olduğu gibi, soruşturma süreci avukatlardan ve basından gizlenerek yürütülmekte, suçlamalar sır gibi saklanmaktadır. Şimdilik öğrenebildiğimiz, gerekçenin 2 yıl öncesine dayanan bir soruşturma olduğu yönünde.

"GAZETECİLİK DEĞİL, GAZETECİLİĞİN ENGELLENMESİ SUÇTUR"

Türkiye'de alışık olduğumuz ancak alışmayacağımız gazetecilere yönelik baskıya Avrupa'nın da eş zamanlı olarak dahil olduğunu görüyoruz. Avrupa'nın başkenti sayılan Belçika'nın Brüksel kentinde Stêrk TV ve Medya Haber TV stüdyolarına da polis gece yarısı baskın yaptı. Türkiye'yi andıran bu baskında yayın materyallerinin tahrip edildiği kamuoyuna yansıdı.

Hem Türkiye'de hem de Avrupa'da basın kurumları ve gazetecilere yönelik baskınların Türkiye'nin Irak ve Suriye'ye yönelik olası askeri operasyonlarına ilişkin diplomatik temasların yoğunlaştığı bir dönemde yaşanması dikkat çekici. Bu da "Savaşta önce gerçekler öldürülür" politikasına işaret etmektedir.

Avrupa'da da Kürt basın kurumlarını hedef alan baskınlar yeni bir tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Şimdiye kadar Türkiye'de gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamalar karşısında basın özgürlüğüne ilişkin endişelerini belirtmekle yetinen Avrupa Birliği ülkeleri tıpkı Türkiye'de olduğu gibi "terör" bahanesiyle medya kurumlarına yönelik baskınları, baskıları artıran bir rol oynamaktadır. Bu, basın ve gazetecilik faaliyetlerine yönelik kısıtlamaların devletler arası pazarlık konusu yapıldığının da bariz bir işaretidir. Dolayısıyla Kürt basın kurumlarını hedef alan bu baskın, Avrupa'nın ifade ve basın özgürlüğü normlarının bizzat Avrupa ülkeleri tarafından ihlal edildiğini göstermektedir. Bu, Türkiye'de halihazırda zor koşullarda yürütülen gazetecilik faaliyetine yeni bir darbedir.

Bir kez daha ifade etmek isteriz ki gazetecilik değil, gazeteciliğin engellenmesi suçtur. Halkın haber alma hakkı, haber üretim süreci suç konusu yapılamaz. Anayasa, yasa ve Avrupa normları, gazetecilik faaliyetlerini değil, engellenmesini suç saymaktadır. Yine ifade etmek isteriz ki hiçbir güç halkın haber alma hakkını engelleyemez, Özgür Basın'ı zapturapt altına alamaz.

Gazeteci arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır."