Diyarbakır’da ‘barış buluşması’ gerçekleştiren ve HDP’lilerle temaslarda bulunan CHP heyeti, bölge konusunda  “Meclis’te de daha yüksek ses” dedi

Diyarbakır'da yaşlı bir adam: ‘Ne olur bizi kurtarın’

ERK ACARER- erkacarer@birgun.net

Diyarbakır Belediyesi avlusunda duvara asılmış küçük karton üzerindeki yazının yakın bir gelecekte utançla hatırlanacağına şüphe yok: “İnsan ölülerini gömen tek canlıdır!”

CHP, bölgede yaşananları yakından izlemek için, yüz kişiyi geçen bir heyetle birlikte İstanbul’dan Diyarbakır’a ‘barış buluşması’ gerçekleştiriyor. İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat’la beraber 22 ilçe başkanı ve 19 İl yöneticisinin olduğu heyette, CHP’li vekiller Selina Doğan, Mahmut Tanal, Onursal Adıgüzel ve Gürsel Erol’un yanı sıra 5 PM üyesi de bulunuyor.

Henüz iki ay önce öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin Yeniköy Asri Mezarlığı’ndaki kabrine karanfiller bırakılmasıyla başlanan ‘Diyarbakır ziyaretini’ ve bölgede yaşananları biraz daha gerçekçi tanımlayabilmek için hale hazırda bölgeden çarpıcı izlenimleriyle dikkat çeken Celal Başlangıç’ın son yazılarından birini okumak yetiyor. Başlangıç, AKP tipi kamu düzeni; daha çok Kasaplar Deresi başlığıyla yayımlanan yazısında Devletin, 1984 yılında, Siirt komando tugayının çöplüğüne attığı cansız insan bedenlerine vurgu yapıyor… Yazıda, “Kasaplar deresine atılan cesetleri köpekler parçalıyordu. Ağzındaki bir insan kemiğini, bir eli bir kolu Siirt’in sokak içlerine sürüklüyordu köpekler zaman zaman…” deniyor. Çok sert olan bu satırların üzerine, çarpıcı bir gerçeği anlatan başka satırlar yansıyor. Başlangıç, sözü AKP iktidarının sözüm ona sağladığı kamu düzenin Kasaplar Deresi’nden farklı olmadığına götürüyor. Yazı üzerinde konuşuyoruz. Sözleri yazının ötesinde tatsız bir gerçeğin ifşası: “Galiba bu günler daha kötü!”
Diyarbakır Barosu’nda Tahir Elçi yok. Ancak dört bir tarafa asılan fotoğrafları ve bitmeyen taziyelerle anısı çok canlı. Baro’dan aldığımız bilgilerde yeni bir şey yok. ‘Elçi soruşturmasında’ bir arpa boyu bile yol alınmadığı ortada. Diyarbakır Barosu’nda söz dönüp dolaşıp bir kez daha ‘90’lar’ ve ‘şimdi’ meselesine geliyor. Baro yönetimi çarpıcı ve acı örnekler veriyor: “Eskiden faili meçhuller vardı. Şimdi açık açık öldürülüyor.”

Terapiye ihtiyacımız var
CHP heyetiyle birlikte Baro’nun ardından, Diyarbakır Belediyesi’ne hareket ediyoruz. Belediyede bizi Eşbaşkan Gülten Kışanak karşılıyor; “Hala barışın, savaştan daha büyük cesaret olduğu inancını taşıyoruz” diyerek anlatıyor. Belediyeden çıkarken, 7 Haziran seçimlerinin hemen öncesinde kendisiyle yaptığımız röportajı anımsatıp soruyoruz: “HDP barajı farklı bir şekilde geçecek demiştiniz… Hayat, birlikte yaşam ve barış için büyük bir umut taşıyordunuz. Şimdi hissettikleriniz ne, hâlâ umuttan söz edilebilir mi?”

Buruk bir tebessüm kalıyor yüzünde: “İki aydır bomba ve silah seslerinin altında, daha fazla ölüm yaşanacak endişesiyle yaşıyoruz. Sağlığımız bozuk hepimizin terapiye ihtiyacı var.”


Heyetin ve gazetecilerin Sur’a girişine izin yok. Abluka altındaki bölgeye yola çıkmadan önce patlama sesleri duyuluyor.
Diyarbakır’da halktan, esnaftan duyduğumuz cümleler aslında sadece bizim değil, bir ülkenin ruhunu incitiyor. Yaşlı bir adam, “Ne olur bizi kurtarın” diye bağırıyor. Yolumuzu kesenler oluyor: “Ne olur, sesimizi duyurun. Aylardır, üzerimizde aynı kıyafetler, evlerimize gidemiyoruz, ekmek yok, elektrik yok bulgurla yaşıyoruz. Ne olur bize sahip çıkın. Çocuklar karne aldı ama evlerine götüremedi. Siz geldiniz, içerilere girmeyin diye bombalar patladı.”

‘Reklam arası bitti’
CHP’nin bölgede yaptığı incelemenin çok olumlu bir hava yarattığını belirtelim. Barış çağrısını yükseltmek için neler yapılacağı konuşuldu. İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, Tahir Elçi’nin yolunda ilerleneceğini ve barış söylemlerinin güçleneceğini belirtti. Öte yandan CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın çarpıcı bir açıklamada bulunarak; “Uzun bir reklam arası vermiştik. Şimdi barış için, üzerimize düşeni yerine getirmek için ne gerekirse yapacağız” dedi.