YazInIn başlığı, Başbakan Erdoğan’ın “Diyarbakır’ı istiyorum” demesinin ardından başlayan “kale” tartışmasından alıntıdır...

YazInIn başlığı, Başbakan Erdoğan’ın “Diyarbakır’ı istiyorum” demesinin ardından başlayan “kale” tartışmasından alıntıdır efendim. Sloganı da “Amed kaledir, kale yıkılmaz” biçiminde düzenlenmiştir. Osman Baydemir görüldüğü vakit bu slogan atılır.
Hal böyleyken, yani Başbakan Erdoğan Diyarbakır’a gelip de ortalık yıkılmışken başladı herkeste bir ziyadesiyle adrenalin salgısı. Rekabet iyidir, heyecan yaratır. Heyecansız seçim olmaz… İşte böyle rekabet havasına girince, Başbakan da “Tek tevlet, tek millet” şeklinde açıklamalar yapınca, Diyarbakır daha bir hareketlendi. Ne oldu?.. Genel seçimlerde AKP’den milletvekili olan Kutbettin Arzu evvela kısaca “Qutto” diye anılmaya başladı. Qut, Kürtçede kesik anlamına gelir. Haşa sizlerden, benim değil halkın tanımı, boyu da kısa olunca Arzu’nun böyle “kısadan, kesilmiş” gibi bir manaya ulaştı. Başladı tabi muhabbet, Qutto aşağı, Qutto yukarı…
Bu seçimlerde, “Oyumuzu AKP’ye emaneten vermiştik” diyenler tekrar DTP’ye döndü. Döndü de ne oldu? Oy kullanımı daha bitmeden DTP’nin önünde millet toplanmaya başladı. Davulcuların, sandıklar açılana kadar kenarda bekleyeceğini tahmin ediyordum. Ama durmadılar, vurdular davula, millet oynamaya başladı. İşte garanti…
Saatler ilerliyor… DTP yöneticileri de artık biliyor işi. Binaya kocaman bir bez gerilmiş. Herkes bezin önünde toplanmış, boş perdeye bakıyor. Ve perdeye yansıyan ilk sonuç. Pasta diliminin dörtte üçü DTP… Gerisini beklenmese de olur. Başlıyor halaylar, zılgıtlar… Parti binasının önünde seçim otobüsü duruyor. Hoparlörler dışarı yerleştirilmiş. Diyarbakır’da kimin kime eyvallahı olsun ki? En radikalinden marşlar çalınmaya başlıyor. Perdeye yansıyan pasta dilimleri, coşkuyu daha da artırıyor. Kürtler lastik yakmadan durur mu? Newrozlardan kalma bir alışkanlık. Kocaman bir teker yanıyor, al sana is, duman… Sonra DTP’ye bakan binaların balkonlarındakiler coşup halay çekmeye başlıyorlar, ışıkları açıp kapatıyorlar. Dayanamayıp peçeceler atıyorlar aşağı. İs, peçete, kağıt parçaları derken, kafamıza biraz daha sert ve minik bir şeylerin düştüğünü hissediyoruz. Karanlık. Gelinle damadın kafasına leblebi ile üzüm atılması türünden bir şey, avuç avuç… Biri elime düşüyor. O da ne? Makarna… AKP’nin makarna dağıtmasına istinaden, bir seçmen doldurmuş kucağına makarnaları, savurup duruyor millete, herkes kahkahayı basıyor.
Gerisini nasıl anlatayım bilmiyorum? Yollar kapalı, hareket etmek mümkün değil, halay çekecek genişlik bile yok. Millet durduğu yerde oynuyor. Marşlara bağırarak eşlik ediyor. Abdullah Öcalan’ın fotoğrafları açılıyor. Ve diğer iller de açıklandıkça, Öcalan lehine sloganlar yükseliyor. Ve tabi Tayip Erdoğan’ı Öcalan’a “kurban” eden Kürtçe sloganlar atılıyor. Görülüyor ki Diyarbakır’da merkez ilçelerin yanında daha önce DTP’nin olmayan uzak ilçeler de alınmış. Vur patlasın çal oynasın… “Herrrreeee Qutttoooo” diyor bir adam, yanında çocukları, karısı… Yani “Yürrrüüüü Qutttooo!” Sonra bir grup küçük kız “Qutto papucu yarım, çık dışarıya oynayalım” diyorlar. Ardından Diyarbakır semalarında bir yolcu uçağı görünüyor. Gitmekte… “Walla Quttto kaçıyor” deyip gülüşüyor millet.
Saat gecenin 12.00’sine geliyor. Yollar kapanmış. Arabalar tur halinde. AKP binasının önünde polislerden başka kimse yok. Kamyonetlere binen gençler –ki oy kullanma yaşında değiller- açmışlar bayrakları, sloganlarla geziyorlar. Arabalar birbirinden bayrak çalıyor. Gece yarısına kadar şehirde korna sesleri dinmiyor. Herkes birbirini “Her biji”, yani “çok yaşa, her zaman yaşa” diye selamlıyor.
İşte Diyarbakır… DTP’nin kalesi… Yüzde 66’lık oyla, epeyce süre daha istenecek bir şehir…