DOĞRUYA DOĞRU... EĞRİYE EĞRİ...

DOĞRUYA
DOĞRU...

Okay Gönensin (Vatan):
•Batı medyasında ve kamuoylarında iktidardaki AKP ile algı bir kez daha değişmiş görünüyor. Batı medyasında yer alan tahlil ve yorumlarda bu kez ortaya konulan kuşku, AKP’nin daha otoriter bir siyasi çizgiye yöneldiğine ilişkin. Böyle durumlarda klasik refleks “içimizdeki İrlandalılar” tarzı suçlamalarla eleştirileri atlatma girişimidir. Fazla yüksek perdeden olmasa da AKP sözcülerinin de buna benzer çabaları oldu.
Batı medyasının bakış açısındaki temel kavram “demokrasi”dir. Ve Batı medyası şu anda iki konuda kuşkusunu açık olarak belirtmeye devam ediyor:
1- Kürt meselesini de kapsayan demokratik süreçte, reform niteliğindeki adımlar ve hukuki düzenlemelerde uzun süredir bir gelişme görülmüyor.
2- Ergenekon davaları sürerken, bu soruşturmalar kapsamına farklı nitelikte siyasi faaliyette bulunmuş kişiler dâhil ediliyor.
3- Teröre karşı yürütülen operasyonlara ve tutuklamalara, terörle ilişkisi olmadığı ayan beyan ortada olan kişiler ve gazeteciler de katılıyor.
Batı medyasında, Türkiye’deki demokratik süreci yakından izleyen başka birçok kurumda aynı eleştiriler ve kuşkular dile getiriliyor. Bunlar zaten içerde de yoğun şekilde ortaya konulan eleştirilerdir. Bu eleştirilerin tümündeki kaygı aynıdır: Türkiye’de demokratik sürecin yara almaması, bu sürecin önemli unsuru olan davaların başka amaçlarla kullanılmaması.
Şu andaki manzaradan çıkarılması gereken bir tek sonuç var: AKP hükümetinin politikalarını gözden geçirerek acil bir “demokrasi ayarı” için düğmeye basması gerektiği.

Ahmet Hakan (Hürriyet):
•Düşünsenize...
Bir atama ile...
- Gazetecilik denilen meslek Yiğit Bulut’un elinden kurtarılmış oluyor.
- Gazetecilik adına yapılan yüz kızartıcı övgülerin, “başdanışman” sıfatıyla yapılmasına imkân sağlanıyor.
- “Emperyal Türkiye” özlemine dair fikirler, sadece Başbakan ile danışmanı arasında teati ediliyor.
- Televizyon ekranından “Sayın Başbakanım, bu kadar güzel işi nasıl yapıyorsunuz?” şeklinde şahane sorulara maruz kalınmıyor.
Daha ne olsun!
Başbakan Erdoğan’a bu şahane ataması nedeniyle ne kadar teşekkür etsek azdır.


EĞRİYE
EĞRİ...

Hüseyin Gülerce (Zaman):
•Demokratikleşme ile vesayet arasında siyaset, yargı ve medya cephelerindeki mücadele kıyasıya devam ediyor.
Vesayet cephesi, değişen Türkiye'yi ve dünyayı doğru okuyamamanın, hazırlıksız yakalanmanın şaşkınlığını üzerinden bir türlü atamıyor. Kendilerini çok güçlü zannettikleri bir sırada, yuvarlandıkları çaresizliğin girdabında, nafile direnmeye çalışıyorlar. Fakat yargılandıkları davalarda deliller çok güçlü. Yargı yoluyla bir netice almaları asla mümkün değil. Bu çaresizlikle bir taktik geliştirdiler. Ben buna, Ergenekoncuların en büyük numarası diyorum. Hâkimlere değil, kamuoyuna konuşuyorlar. Hedef kitleleri de, AK Parti'ye ve Gülen hareketine (buldukları tabirle cemaate) hasım olanlar... Çünkü Türkiye'de, belli medyanın organize çalışmasıyla ve CHP ile MHP'nin, Ergenekon sanıklarını milletvekili seçtirmeye kadar varan sahiplenmeleriyle, manipüle edilmiş bir kamuoyu var. AK Parti ve Gülen hareketi hakkında, söylenen her şeye sorgulamadan inanan bir geniş kitle var. Bu kitle Cumhuriyet, laiklik ve yaşam tarzları konusunda, sürekli korkutuluyor ve her türlü dezenformasyona inanmaya hazır hale getiriliyor. Bunun son örneği, önceki dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasında görüldü. Başbuğ tutuklanma öncesi yaptığı konuşmada; "Takdir yüce Türk milletinindir." dedi. Kastettiği, o korkutulan, endişeleri ve kaygıları sürekli beslenen kitleydi. Yoksa "millet", referandumda yüzde 58 evet demiş, Ergenekon davalarını destekleyen bir irade ortaya koymuştu... Şunu da belirtmeliyiz ki, Başbuğ'un ve Ergenekon dostlarının bütün çabalarına rağmen, artık o kitle de vicdanındaki tereddüdü tavırlarına yansıtmaya başladı. 26. Genelkurmay Başkanı tutuklandı, yüz binler sokağa dökülmedi. İzmir'de bile yüz tane İşçi Partili bir araya ancak gelebildi. Hele 17. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in yargı önüne çıkacağı şu günlerde, "26. Genelkurmay Başkanıyım" demenin bir kıymeti harbiyesinin olmadığı da ortada...
(Bir dönemi darbe-demokrasi ikilemiyle geçiştirenler Cemaat demokrasisinin ne kadar “ileri” olduğunu vaaz etmeye kaldıkları yerden devam ediyorlar. Başbuğ’ un yargılanma süreciyle birlikte anlaşılan o ki mağdur edebiyatının ekmeğini yemeye devam edecekler.)Hüseyin Gülerce (Zaman):
•Demokratikleşme ile vesayet arasında siyaset, yargı ve medya cephelerindeki mücadele kıyasıya devam ediyor.
Vesayet cephesi, değişen Türkiye'yi ve dünyayı doğru okuyamamanın, hazırlıksız yakalanmanın şaşkınlığını üzerinden bir türlü atamıyor. Kendilerini çok güçlü zannettikleri bir sırada, yuvarlandıkları çaresizliğin girdabında, nafile direnmeye çalışıyorlar. Fakat yargılandıkları davalarda deliller çok güçlü. Yargı yoluyla bir netice almaları asla mümkün değil. Bu çaresizlikle bir taktik geliştirdiler. Ben buna, Ergenekoncuların en büyük numarası diyorum. Hâkimlere değil, kamuoyuna konuşuyorlar. Hedef kitleleri de, AK Parti'ye ve Gülen hareketine (buldukları tabirle cemaate) hasım olanlar... Çünkü Türkiye'de, belli medyanın organize çalışmasıyla ve CHP ile MHP'nin, Ergenekon sanıklarını milletvekili seçtirmeye kadar varan sahiplenmeleriyle, manipüle edilmiş bir kamuoyu var. AK Parti ve Gülen hareketi hakkında, söylenen her şeye sorgulamadan inanan bir geniş kitle var. Bu kitle Cumhuriyet, laiklik ve yaşam tarzları konusunda, sürekli korkutuluyor ve her türlü dezenformasyona inanmaya hazır hale getiriliyor. Bunun son örneği, önceki dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasında görüldü. Başbuğ tutuklanma öncesi yaptığı konuşmada; "Takdir yüce Türk milletinindir." dedi. Kastettiği, o korkutulan, endişeleri ve kaygıları sürekli beslenen kitleydi. Yoksa "millet", referandumda yüzde 58 evet demiş, Ergenekon davalarını destekleyen bir irade ortaya koymuştu... Şunu da belirtmeliyiz ki, Başbuğ'un ve Ergenekon dostlarının bütün çabalarına rağmen, artık o kitle de vicdanındaki tereddüdü tavırlarına yansıtmaya başladı. 26. Genelkurmay Başkanı tutuklandı, yüz binler sokağa dökülmedi. İzmir'de bile yüz tane İşçi Partili bir araya ancak gelebildi. Hele 17. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in yargı önüne çıkacağı şu günlerde, "26. Genelkurmay Başkanıyım" demenin bir kıymeti harbiyesinin olmadığı da ortada...
(Bir dönemi darbe-demokrasi ikilemiyle geçiştirenler Cemaat demokrasisinin ne kadar “ileri” olduğunu vaaz etmeye kaldıkları yerden devam ediyorlar. Başbuğ’ un yargılanma süreciyle birlikte anlaşılan o ki mağdur edebiyatının ekmeğini yemeye devam edecekler.)