DOĞRUYA
DOĞRU...

Ezgi Başaran (Radikal):
•Ayrıca… Beyhude bir nefes tüketmek adına şunları da söylemeden edemeyeceğim:
Niye dindar gençlik yetiştiriyorsunuz? Bir insanın Allah korkusu olmadan iyi ve ahlaklı olamayacağını düşünmek, insanın doğasını –en hafif deyimiyle- küçümsemektir. Sadece Allah’tan, kitaptan korktuğu için düz duran bir insan, -en amiyane deyimiyle- yamuktur.

İyi kalpli insanlar veya ahlaklı bir nesil yetiştirmek için aslında öğretilecek tek bir ayet, kural, cümle, (adına ne derseniz deyin) vardır. O da Altın Kural: Kendine yapılmasını istemediğin şeyi kimseye yapma!
Ve tabii… Madem 9 yaşında çocuk seviyesinde tartışıyoruz meseleyi… Öyleyse o minvalde ben de şu soruyla sonlandırayım mevzuyu; Bugüne kadar inançsızlığını dayatmak için başkalarına zarar veren, katliam yapan, savaş ilan eden, aydınları öldüren ateist gördünüz mü de, ateizmi dünyanın en kötü ihtimali olarak sunuyorsunuz?
İnançsızlığı hangi mantıkla tinercilikle nasıl bir tutuyorsunuz?

Nuray Mert (Hürriyet):
•Modern hukuk çerçevesinde, kamunun çocuk üzerinde müdahale hakkının sınırları bellidir, ancak bu sınırlar yeni durumlar ile tekrar tartışma konusu olabilir.
Bu tartışmaları, kategorik olarak reddetmek yerine zenginleştirmek mümkün ve önemlidir. Ancak, çocuğun değerler dünyasının oluşmasında ebeveynlerin telkinlerini ‘baskı’, ‘dayatma’ diye niteleyip buna karşı kamunun çocuğun değerlerini şekillendirme teşebbüs ve iddiaları sadece otoriter rejimlerin özelliği olabilir. Nitekim, dünyanın her yerinde, modern tarihin her döneminde, tüm otoriter rejimlerin tasarrufları bu istikamette olmuştur. Cumhuriyet rejiminin eğitim politikaları ve muhafazakârların değer dünyasını baskılama çabaları bu siyasal bakışın en güzel örneklerini teşkil eder. Bu son tartışma üzerine, Cumhuriyet’in tek tip adam yetiştirme anlayışının muhafazakâr olanı ile yer değiştirdiğini yazanlara sonuna kadar katılmamak mümkün değil. Ama daha acıklısı, daha dün ‘kızlar başörtüsünü aile dayatması ile takıyorlar’ tezinin yerini, Alkan’ın kaldığı yerden alıp, “Bir baba, çocuğunu dine karşı lakayt yetiştirmek istiyorsa, çocuğu bu dayatma karşısında himaye edecek bir merci var mıdır?’ sorusuna varmasıdır. Belli ki, eğitim sisteminin tek tip adam yetiştirme misyonu bu kez muhafazakârlık adına devam edeceği gibi, Çağdaş Yaşama Derneği’ ve benzerlerin keskin tavrının yerini artık, Muhafazakâr Yaşama Dernekleri ve benzerleri alacak. Çok hazin bir mukadderatmış bizimki!

EĞRİYE
EĞRİ...

Melih Altınok (Taraf):
•Körpecik solcu gençlerin, Kürtlerin katili kontra şeflerinin, camileri bombalama, azınlıkları katletme planları yapanların yargılandığı davaları sulandırmak için formül arayışları telefon konuşmalarına bile yansıyanlar Dev-Genç’in yumruğunu sahiplenmişler.

Üstelik işi o yumrukla, Hrant’ı katleden zihniyetin açık ve ürkek destekçilerini
eleştiren bir yazarı tehdit etmeye kadar
vardırmışlar.

Aynen öyle, Hrant’ın katillerinin açık destekçileri bunlar. Onu mahkemede tehdit eden Kerinçeklerin, Perinçsizlerin, Erenerolların, Küçüklerin avukatlığına soyundukları yazıları, yayınları ortada.

Dertleri Hrant olsa, Nedim Şener gibi, bir devlet operasyonu olan Dink suikastını cemaatçi polislere oradan da AK Parti’ye bağlama, yani topu taca atma çabalarının bayraktarı bir isim üzerinden 19 Ocak’ta sokağa çıkarlar mıydı?
Oluyor işte, Eğinler, Akinanlar Dev-Genç diyor, onun yumruğundan bahsediyor.

Bakıyorum, Dev-Genç’i bizler gibi eleştirmeden hâlâ sahiplenenlerden çıt çıkmıyor. Hatta hoşnutlar darbe muhiplerinin, Ergenekon taraftarlarının bu desteğinden.

Tanıdılar sevdiler demek, içlerindeki frankeştaynı ve ruh ikizlerini.

(Altınok’un sol histerisi yine depreşmişe benziyor. Bir dönemini sola küfretmekle geçiren ve cv’sini buna uygun olarak hazırlayan Altınok’un yine cv telaşına düştüğü gözleniyor. Devrimci Gençlere akıl vermeye soyunan Altınok zorlamasın kendisini Gençlerin onun fikrine ihtiyacı yok. Kendisi Ak Parti’li ağabeylerinin yanında kalmaya onlara danış-manlık yapmaya devam etsin hem ücreti de “dolgun”dur hem de sevilen bir “karakter”dir onların nezdinde.)