DOĞRUYA
DOĞRU...

Nail Güreli (Milliyet):
•Belki siz de yeter artık diyorsunuzdur; her hafta adalet, nedir bu! Başka konu mu yok? Haklısınız, konudan bol ne var; ama hemen her konunun ucu adalete dayanıyor.

Yaşanan adaletsizlikler, yalnız mağdurların ve yakınlarının değil, yargıçların bile yüreğini yakıyor. Şu sözler, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’na ait:

“Bu karardan hoşnut değiliz. Yasaları uyguluyoruz. Ceza yasasında düzenleme çalışmaları bulunuyor. İnşallah lehte düzenleme olur.” (Cumhuriyet, 2 Şubat)

Söz konusu dava konusu ne, biliyor musunuz? Malatya’da Grup Yorum’un konserine bilet satmak ve 8 Mart etkinliğine katılmak suretiyle terör örgütü propagandası yapmak!

Polis bu; yakaladığına (terör örgütü üyeliği bile değil) propagandası yaftasını yapıştırdı mı, işlem tamam! Ondan sonra mahkeme uğraşsın dursun. İşte bu nedenle üniversite öğrencisi 6 genç, bir ila 13 yıl arasında değişen hapse mahkûm oluyor.

Aileler isyanda, mahkeme hoşnut değil. Gel de çık işin içinden! Bir başka örnek:
Ölüm orucunda ölen kızı Feride Harman’ın fotoğrafını, ölüm yıldönümünde, Kadınlar Günü etkinliğinde taşıdığı için anne Hatice Harman yargılandı. Neyse ki yargılama sonunda aklandı. Ama etkinliğe katılan öteki kişilerin tutuklu olarak yargılanmaları sürüyor. Avukatlar itiraz ediyor, tutukluluk süresinden hemen herkes şikâyet ediyor, ama değişen bir şey yok.

Ey 10 yıllık iktidar, nerdesin? Adalet seni ırgalamaz mı?

Güngör Uras (Milliyet):
•AB’nin dikte ettiği tedbirlere tepki olarak Yunanistan’da süre gelen sokak gösterileri giderek şiddetlendi. Son gösterilerde çok sayıda işyeri ve kamu tesisi tahrip edildi. Yakıldı. Yıkıldı. İşyerleri yakılan yıkılanlar, onarım yapma imkânına sahip değil. Yakılan yıkılan kamu tesislerini onaracak para bütçede yok. AB’nin “Kurtarıcı Takımı” bütün bu gelişmeleri umursamıyor.

Çünkü onların hedefi:
- Yunanistan’ı “oldurmak”, kurtarmak değil, AB‘nin tedbirlerinin tek bir amacı var: Euro’yu kurtarmak. Euro sisteminin devamlılığını sağlamak. Avrupalılar ve Batılılar genelde Yunanlıların hayranıdır. Yunan medeniyetinin Batı medeniyetinin temelini oluşturduğuna inanırlar. Bugüne kadar Yunanistan’a verilen desteğin, Yunanistan’ın çizgi dışına çıkmasına izin verilmesinin arkasında da bu hayranlık vardır.

Geliniz görünüz ki şimdi “Önce Can... Sonra Canan...” durumu var.

EĞRİYE
EĞRİ...

Engin Ardıç (Sabah):
•Hani ne denilmiştir, "adam suyun üstünde yürüse bu sefer de yüzme bilmiyor diyecekler"...
Şimdi de beklenen oldu, "yeni Taksim Meydanı projesi" sırf AKP'li belediye eliyle hazırlandığı için on beş-yirmi kişi tarafından protesto edildi. (Amigo basın "çok sayıda aydın" diyor, inanmayın, yalan.)
Protesto kimsenin umurunda değil, proje çatır çatır uygulanacak ama "sanatçı arkadaşların" isimleri basında bir kere daha geçmiş oldu.

Tülay ve sanatçı arkadaşı Açılay
gibi!...
Başka türlü geçeceği de pek yoktu, çünkü bu isimler uzun süredir "gündemden düşmüş" isimler. Artık "12 Eylül filmleriyle" de ilgi uyandıramıyorlar, yaptıkları "kıl müziğiyle" de... Tövbe, "hem özürlü hem CHP'li" olduğu için amigo basının çok sevdiği Şafak Pavey hanım kızımız hariç.
Fosladıkları nokta şu: Projenin altında, İstanbul'un CHP'li belediye meclisi üyelerinin de onayı var! Kültür Varlıklarını Koruma Kurumu da olur demiş.

Ama ne diyor bu, kendi kendine "Taksim platformu" adını
takan topluluk?
"Taksim hepimizin" diyor (yani bu demektir ki AKP seçmeni vatandaşların da!)
Bir postalcı gazeteci de "Taksim'i vermeyelim" yazdı. Öyle ya, Taksim'i düşman kuvvetleri ele geçirmek üzereler, belki adını da Sindaghma yaparlar.
"Bu projeden çok daha başarılı alternatifler vardır" diyorlar, bunları bugüne kadar gören işiten yok. Hangi protestocu şehirci ve mimar hangi alternatif projeyi ortaya koymuş da biz duymadık?
Sırf, uyuzluk olsun, torba dolsun.

(...) Sanatçı arkadaşların bir sonraki eylemlerinde çakmak çakıp gitar eşliğinde "protest müzik" falan yapmalarını da bekleriz (Joan Baez, Zülfü Livaneli ve Victor Jara söylesinler... Dinleyici isteği kabul ediyorlarsa benim ricam "Venceremos" şarkısı.)

Fakat yumurtalar nerede yahu, yumurtalar? Yumurtasız entellik mi olurmuş?
(İktidarı rüyasında bile savunan Ardıç, "sanat ve sanatçıya" yine haddini bildirmeye çalışmış. Yumurtaların hedefi olma korkusunu ise hâlâ aşamamış.)