Doğduğu coğrafyanın üstüne sinmiş değerlerini şiirinin temel ögelerinden birine dönüştüren Faris Kuseyri, yer yer altını çizdiği itiraz motifinin yanına onu bütünleyecek diğer ifade olarak toplumsal bellek sorunsalını karşımıza çıkarıyor

Doğu Duvarı ısınıyor

İSMAİL CEM DOĞRU

Faris Kuseyri’nin ikinci şiir kitabı Doğu Duvarı okuruyla buluşurken, bazı ezberlerin bozulmasına da vesile oldu. Tematik açıdan doğru tasarlanmış, biçim ve biçem bütünlüğünün de başarıyla uygulandığı Orontes Mensurları’nda tartışmaya açık içerik tercihlerinde bulunan Kuseyri, bir coğrafyayla özdeşleşmiş unsurları yeniden üreterek şiirin temel yapısı içinde yer bulabileceğini göstermişti. Doğu Duvarı’nda ise şiire ait tüm formların yeniden üretilerek sayfaların sahneye dönüşmesine tanıklık ediyoruz.

Modern Türk şiirinde Turgut Uyar’dan Lale Müldür’e, Enis Batur’dan Enver Topaloğlu’na dek pek çok şairin üstünde durduğu divan şiirine ait nazım biçimlerinden yararlanan Faris Kuseyri’nin güncel kullanımını yitirmiş sözcüklere düşkünlüğü dikkat çekiyor. Bu durum masa başında üretilmiş sözcüklere inançsızlığından kaynaklıyor olabilir. Sebebi ne olursa olsun mukaddime demek yerine başlangıcı anlatan başka bir sözcük tercih etmiyor. İşin aslı bu sözcüğü tam olarak karşılayan bir sözcük bulmak da oldukça güç… Çünkü bu sözcük bir şairi anlamak isteyen okuruna bilmesi gereken her şeyi söyleyecek ifadeyi takdim ediyor: Bilin ki ilhamın perisine teslim etmedim kalemimi… Tam olarak bu kısa dizeyle başlıyor doğu duvarı ısınmaya.

LİRİK SÖYLEME YOĞUNLAŞMA

Güncel dilin teknik açıdan divan şiiri formlarında uygulanmasını olanaksız hale getiren en önemli ayrıntı, Osmanlıcanın sözcük yapısıyla biçimlenmiş aruz veznini içeriyor olması. Divan şiirleri dil, sözcük yapısı, vezinler ve sanatsal gösteriş açısından tek bir tuğlanın bile yerinden sökülemeyeceği bir bütünlük oluşturuyor. Zaten divan şiirinin sonunu getirmeye de bir tuğlanın sökülmesi yetmişti. Modern şiir içinde divan formlarının uygulama örneklerinde böyle bir tutarlılık arayışına girmenin mümkün olmaması, şairlerin bir bütünsel çevrim için ellerindeki birim ögeleri daha titiz bir çalışmayla yerleştirmelerini zorunlu kılıyordu. Sözcük tercihleri açısından avantajlı gibi görünse de Faris Kuseyri‘nin, özellikle görsel uyak tutkusuna kapılmayıp lirik söyleme yoğunlaşarak bu gereksinimi yerine getirdiğini görüyoruz. İçinde divan sözcüğünün geçtiği isim konusuna saplanıp kalmadan red, sevda ve umut ögelerini de aşarak Doğu Duvarı imgesiyle şiirde yeni bir başlık açma girişiminde bulunuyor. Çünkü şiirde sürdürülebilirlik kadar bir sonraki üretimin bir öncekini geride bırakması gereksinime inanan Kuseyri, daha ilk dizelerinde hedefini ortaya koyuyor: Sağır kapılar açıldı, yetişti şiir çağı / kollarını açıyor ey demek için / çok ustanın bir çırağı… Ancak bu hedefin alt yapısındaki derin niyetleri de gizleme ihtiyacı hissetmiyor: ey duvarsız odalarda susan çocuklar / şaşırtmak istiyorum sizi / tuzda gülümseyen deniz kadar…

TUTARLI BİR DUYARLILIK

Şairin zaman zaman dörtlüklerden ve bentlerden yararlandığını görsek de kitabın divan çağrışımlarını güçlendiren nazım biriminin beyit olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Ancak bunu yaparken şair, daraltılmış bir biçim algısıyla kitabı incelemeye başlayan okuru ilk şiirden itibaren kurduğu dil ve tercih ettiği içerikle bir biçim saplantısına sıkışma durumunun dışına çıkarmayı başarıyor: adını başkası fısıldıyor kulağına, müstearlardan geçerek. Bu yargıları yıkmanın bir gereksinimi olarak şairin aynı beyitte tonlamayı devamlı değiştirmek durumunda kaldığını da atlamamak durumundayız: küllerine sarılmış, ellerinde tutuyor kalbini / bakmadan kaldırımlara ölen çocuklardan geçerek… Şair geleneksel formu güncellerken izlekleri, sesi, ritmi ve sözcük seçimlerini tutarlı bir duyarlılıkla örgütlüyor. Örneğin Çirkin çiçeğe naat şiirinde geleneksel şiirde sıklıkla kullanılan çiçek imgesi üzerinden yaşamın tüm çelişkileri, dönüşümleri ve estirilen karamsar havayı umuda bağlayan bir duygu dönüşümü görüyoruz. Sözcük seçimlerindeki elit tutum şairi söylem derinliğinden ve hedeflerinden uzaklaştırmıyor: ekseninden çıkar ilk çember / sonra gülün kokusu değişir / yokuşu tırmanır gecikmiş haber / ne bir patika bulur ne de alışır / ağrıyan bir diş gibi insanı izler…

SOMUT ODAK

Faris Kuseyri şiirlerinin ortak özelikleri içinde öne çıkan ayrıntılardan biri de somut bir odağın altının çiziliyor olması… Sözcükleri boşluktan bırakınca onlara yerin çekim hızına direnecek bir enerji yükleyen şairin şiirleri alegoriyi ve sürdürülebilir ritimlerle yaşamın tüm renklerini kucaklayabiliyor. Şu ana dek yayımlanmış iki şiiri çalışması da bize Kuseyri’nin kitaplarını, okurun üzerinde yaratmış olduğu atmosferin izlerini ve yoğun etkisi hissettiren, yanı sıra bu durumun yarattığı tansiyonu ayarlayan bir mimariyle kurulduğunu gösteriyor. Zaman zaman okuru rahatlatan sezgisel vurgulardan sonra çağrışım gücü yüksek ifadelerle ve dingin sözcüklerle bir iç ses gerilimi yarattığını söylemek mümkün. Bu anlamda tek dizeden oluşan şiirlerin okuru her defasında sonraki süreçlere hazırlamak gibi bir görevi başarıyla yerine getirdiğine kuşku yok. Bir hedefe odaklanma hazırlığının adresi belirlenmiş yönergelere doğru yolculuğu işaret ediyor.

Doğduğu coğrafyanın üstüne sinmiş değerlerini şiirinin temel ögelerinden birine dönüştüren Faris Kuseyri, yer yer altını çizdiği itiraz motifinin yanına onu bütünleyecek diğer ifade olarak toplumsal bellek sorunsalını karşımıza çıkarıyor. Bu haliyle Doğu Duvarı, aynı Orontes Mensurları gibi unutmama eyleminin imgesel evrimini de tanımlamış oluyor. Bunu yaparken yitirilmiş çocukların ağıtlarıyla unutmaya yüksek bir sesle itiraz edilmesinin de tanığı oluyoruz. Çünkü Kuseyri, temel olarak “an”ın şiirlerini yazıyor. Onlar “şimdi”nin şiirleridir. Bir geçmişle hesaplaşma şiiri değildir. Daha ziyade geçmişle bugün arasında bir geçiş alanıdır. Geçmişi bugüne bağlar ve gecenin ışığına şerhini bırakır: kapıları örtüyorlar oysa mevsimler bitmedi daha / senin kandilin yanıyorsa odamız bana cihan olur.

Temel olarak her kitabında farklı bir biçimsel özellik üzerinde duran şairin, bu yöntemle şiir için bu ayrıntının hiçbir anlam taşımadığını düşüncesinin altını çizmek istediğini görmekteyiz. İyi bir şiiri şairin birikimi, donanımı, sezgisi, bilgisi ve yeteneğinde arayan Kuseyri’nin, gelecekte çok daha farklı formları da deneyimleyeceği ve yeni önermelerle okurunun karşısına çıkacağı sunucuna varabiliyoruz.