Annem, arkandan tek kelime kötü söz söylemedi, biliyor musun? Bilmediğin gibi önemsemiyorsun da

Dönüşüm

MELİKE İNCİ

Sabah sabah yola çıktım. İstikamet amcam. Amcamı hiç sevmem. Mecburiyetten gitmeliyim. Okulun harcını o ödüyor ya… Kim bilir neler zırvalayacak?
Otobüste sıkıldım bile. Amcamın ilk lafı: “Deli baban ne yapıyor? Haber var mı?” olacak.

Ne haber olacak ki... Köye yerleşti. Orada başka bir adam olarak yaşlanıyor. Peki amcacığım babam deli de sen çok mu akıllısın? Babam deli olmak ister miydi?

Babam. Yorgun babam. Her şeye yetişeceğim derken kafayı üşüten babam. Beni bu koca şehirde, nefret ettiğim amcama emanet ederek çekip giden babam. Başka bir adam mı oldun şimdi? Adam mı oldun?
Hava orada nasıl acaba? Orası neresi kim bilir? Köy, dedin ya; o köy nerede? Orada da soğuk insanın iliklerine işler mi? Orada amcam gibi insanlar var mı acaba?

Ben sana anlatayım buranın nasıl bir yer olduğunu. Sen gittikten sonra annem de gitti sanki. Evde mi, gökte mi, belli değil. Dalıp gidiyor senin her zaman eve döndüğün saatte. Pencereden izlediği sokakta, sanki gölgeni kolluyor. Bir zaman sonra, “Dersine çalışıyorsun, değil mi, oğlum?” deyip masanın üstünden senin için çıkardığı tabağı rafa kaldırıyor. Evin masrafını karşılamak için merdiven silmeye başladı o bez bilmez elleri. Beli incinmiş; hesapta bana belli etmiyor. Zor kalkıyor duvara dayalı divandan. Kırk yılın bir başı kapı çalındığında gözleri ışıldıyor, belki sen gelmişsindir yine dâhiyane bir fikirle, diye. Sonra yine sis kaplıyor tüm yüzünü. Ben de çekip gitsem, diyorum bazen içimden. Gitmiyorum.

Trafik de ilerlemiyor. Amcamla buluşma işkencesi uzadıkça uzuyor. Etraftaki diğer insanlar da amcamla buluşacak gibi: yüzleri asık. Herkes yaşadığına pişman. Hepsi sana kızgın. Hepsinin annesi üzgün.

Annem, arkandan tek kelime kötü söz söylemedi, biliyor musun? Bilmediğin gibi önemsemiyorsun da. Köyde keyfin yerinde tabii. Hava temiz. İnsanlar mütevazı. Amcam gibi sana tepeden bakmıyordur kimse o köyde.

Otobüsün şoförü de birinin amcası olsa gerek. Sanırsın adam ulaştırma bakanı. Nasıl da azarlıyor insanları! Neyse ki annem otobüse binmiyor. Amcama da gitmiyor. “Annen delirtti babanı, bitmek tükenmek bilmeyen istekleriyle,” diyor da ben de yanıt vermiyorum. “Babana borcum olmasa senin okul paranı da vermezdim. Derslerini aksatırsan aynen babanın yanına…”

Ben de sana bayılmıyorum, amca. Ama babamın yanına da gidemiyorum. Son senem olmasa okulu da yakardım ya. Hep aynı cümlelere aynı kayıtsızlığım. Olasılıklarım şartlı. Elim kolum bağlı.

Beni bağlayan annem değil. Nasılsa, eninde sonunda gideceğim. Hem o tükenmişliği kabul etmiş görünüyor. Gitmeden önce bizi yerleştirdiğin evdeki odayı bana verdi. Salon, mutfak, çalışma odası, oturma odası, yatak odası, giriş olarak kullandığı alanda bir gün geri gelebilme ihtimalinle yaşıyor. Olanları kabullenişi beni korkutuyor. Sanki aniden cinnet geçirecek ve her yeri birbirine katıp önüne gelene saldıracak. O denli sessiz.

Karşı koltuktaki kadın da birinin terk ettiği eşi, birinin annesi. Camdan dışarı bakışı hasret dolu. Sen de uzaklara bakarken dalıp gidiyor musun, baba?

Dalıyorsundur tabii. O derinliklerden getirdiğin fikirlerle tüketmedin mi elinde avucunda olan her şeyi? Gitme kararını da bize bir dalışın sonucunda açıklamadın mı? Köye yerleşeceğini söylemenle eşyalarını toplayıp evden çıkman bir oldu. Nereye gittiğini sormaya fırsatımız olamadı. Sanki bu şehre başka bir yerden göç etmiştin de memleketine dönüyordun. Ben şimdi amcama ne yanıt vereceğim, baba? İyi misin gerçekten? Başka bir adam olarak mı yaşlanıyorsun?

Otobüsten inmek için hazırlanan şu yaşlı adam da köyüne mi dönmüş? O da geride ailesini bırakıp başka bir adam olarak yaşlanmak için bu şehri mi seçmiş? O da mı oğlunda nasıl bir iz bırakacağını düşünmeden çekip gitmiş?

Ben de bir gün her şeyi tüketip, bir köye mi gideceğim, bilmiyorum. Okula başladığımda ne hayallerim vardı. Şimdi rüya bile görmez oldum. Arkadaşım kalmadı. Bir tek Mina duruyor. Annem gibi bekliyor, bir gün kendime dönerim, diye. Çok beklemez. Beklemesin de. Ben başka birine dönüşüyorum. Kendime dönemem bundan böyle.

Şu çocuk da mı başkasına dönüşüyor. Camın hemen dışındaki. Yok! Yok! O, benim aksim! Benden başka kimse başkasına dönüşmüyor. En azından gerçek hayatta. Hepsi gündüz düşlerinde başkalaşıyorlar ve sonra kendilerine dönüyorlar. Ben başkalaşıyorum gerçekten! Aksime yağmur yağıyor, o da başkalaşıyor.

Bir sonraki durakta ineceğim. Yüz metre, üç kat, on adım sonra amcamla karşılaşacağım. Sorarsa ne diyeyim, baba?