Şanslı doğanlar ve şanssız doğanlar. Doğanın tüm canlıları için geçerli olan bu zinciri kırmak için bakış açısını değiştirsek yeterli belki de. Aynı Küçük Siyah Köpek Lucky’nin sahipleri gibi.

Dostlarımız, yaşam ortaklarımız

NİL CİHAN

Onlar bizim en yakın dostlarımız. Onları korumalıyız. Onları sevmeli, ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Bunların hepsi tamam. Hepsini yapmalıyız. Bu cümleleri satır satır yazmak bile saçma geliyor, tabii ki böyle olmalı, başka ne olacaktı ki! Ama unuttuğumuz bir şey var. Onlar yani hayvanlar bizden bağımsız, biz olmadan da sürdürebilecekleri bir yaşantıya, kendinden menkul bir değere, varlığa sahipler. Bunu en başa yazıp hep hatırlarsak belki de onlara verdiğimiz yemekte, bakımda, sevgide ve ilgide onların muhtaçlığı üzerinden tahakküm kurmayız. Evrenin küçücük bir noktasında beraber yaşıyoruz hepsi bu. Farklı türden olmamız bize fazladan hiçbir hak tanımıyor doğrusu. Yaşam haklarına, onlar için koşulları artık oldukça zor olan dünyada sürdürmeye çalıştıkları yaşantılarına saygı duyalım yeter. Yaşam hakkı eşit olan iki evren varlığı… Bu kadar basit olabilir mi?

Evet olabilir. Ama hiç kolay değil. Geçenlerde engelli hayvanlarla ilgili destek çalışmaları yapan birinden duydum. Hayvanların da yaşlanınca kireçlenme, felç gibi sorunları olabileceğini, yürüyememe durumlarında ‘uyutma’ yoluna değil de fizik tedaviye yönelinmesi gerektiğini ya da yürümelerine destek olacak aparatlara bağlanabileceklerini belirtti. Hiç düşündünüz mü ilerde yaşlandığınızda kireçlenme ya da felçten dolayı doktorun size ‘uyutalım’ dediğini? Ben düşünemiyorum. Hiçbir canlı için düşünemiyorum doğrusu. İşte bu nedenle eşit yaşam hakkını savunmak değerli.

KÜÇÜK SİYAH KÖPEK LUCKY

Neyse ki şanslı hayvanlar da var. Bir ailenin bireyi olan, hastalıkta ve sağlıkta yanı başında onu seven ve ona ona değer veren insanlarla yaşayan. Bu hayvanlardan biri yakın zaman önce tanıştığım Lucky isimli köpekti. Onu çok seven şahane annesi Filiz Shine Edizer Lucky’nin hayatını çocuklar için kaleme aldı. Filiz hanım zamanlama konusunda öyle mükemmeldi ki, Lucky’yi kitabın basılmasından birkaç ay sonra kaybettik. Beynindeki tümörle onu uzun süre yaşatmaya çalıştılar ama ne yazık ki gitti. Neyse ki Lucky’nin kocaman ailesiyle çok mutlu bir hayatı oldu.

BİR KÖPEĞİN MUTLU HAYATI

Kendini ailenin bir bireyi olarak gören, yaşantısında ve düşüncesinde buna dair en ufak bir şüphesi bile olmayan bir köpektir Lucky. Öyle ki herkes sofrada yemek yerken kendisinin yerde mama tabağından yemesini henüz masada oturamayacak kadar kısa boylu olmasına bağlar. Annesinin en küçük çocuğu olduğundan onun en çok kendisini sevdiğine inanır. Evde bulunan diğer köpeğin de evin evcil hayvanı olduğuna... Öyle alışmıştır ki kendini insan gibi hissetmeye, veterinere gittiğinde bile duvarda asılı köpek fotoğraflarını görünce şaşırır ve ‘çocuk’ doktorunun çok ciddi bir köpek sevgisi olduğunu düşünür. Lucky’nin bu hali kitabı okuyan minik okurlar için aslında hiç de şaşırtıcı değil. Evdeki pelüş hayvanlar çokça doğum günlerinin, arkadaşça oyunların, evciliklerin başrolünü oynarlar. Çocuklar için oyuncak hayvanları evlerinin, hayatlarının bir parçası; kişilikleri olan, küsen, kızan, ağlayan birer birey. Bu yönleriyle küçük siyah köpek Lucky, çocukların dünyasına çok yakın ve maceraları da bir o kadar ilgi çekici.

Müjde Başkale’nin çizimleriyle ölümsüzleşen Lucky’nin ilk kitabında onu ve ailesini tanıyoruz. Nelerden hoşlandığını, planlarını ve renkli kişiliğini. Amerika’da doğan ve ailesiyle orada buluşan Lucky’nin Türkiye’ye taşınma hikâyesi de ikinci kitap olarak çocuklarla buluşacak. Bu kitapta da Lucky kendine şahane arkadaşlar edinecek ve tabii ki şirin, tatlı bir köpek olduğu fikri hiçbir zaman aklından geçmeyecek.