Neoliberalizmin saldırıları altındaki işçi sınıfı, mücadelesini sürdürüyor. Belçikalı sendikacı Debroey, aşırı sağ tehlikesine dikkat çekerken Hollanda’dan Yağmur “Gençleri mücadeleye katmalıyız” dedi.

Dünya değişse de mücadele sürecek
Avrupa’da emekçiler son yıllarda düşen alım gücüne karşı kitlesel eylemler düzenledi. (Fotoğraf: AA)

 Umut Can FIRTINA - Dilan ESEN

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) kuruluşunun 57’nci yıl dönümünde İstanbul Barosu’nda düzenlenen Uluslararası Sendikalar Konferansı dünyanın birçok ülkesinden sendika temsilcisini bir araya getirdi.

Hollanda’dan İngiltere’ye, Belçika’dan İtalya’ya, Belarus’tan Irak ve Filistin’e birçok sendikacı, konferansta yerel ve küresel mücadeleleri hakkında konuşmalar gerçekleştirdi. Özellikle Avrupa’da Kovid pandemisi ve Ukrayna Savaşı sonrası neoliberal politikalar altında ezilen işçi sınıfının mücadelesine ilişkin sendikacılar, BirGün’ün sorularını yanıtladı.

Belçika’nın en büyük konfederasyonu olan CSC-ACV’nin Genel Sekreter Yardımcısı ve Avrupa ve Uluslararası İlişkiler Departmanı Başkanı Karin Debroey ile Avrupa’daki gelişmeleri konuştuk. Debroey’e göre Belçika’daki hayat pahalılığı, ülkedeki güçlü toplu sözleşme sistemi sayesinde görece daha az hissedilse de Avrupa’da yükselişini sürdüren aşırı sağ, aynı oranda tehlike teşkil ediyor.

Karin Debroey
CSC-ACV Genel Sekreter Yardımcısı

Avrupa’da yüksek enflasyonla ve hükümetlerin ekonomi politikalarıyla birlikte alım gücünde gözle görülür bir düşüş var. Avrupa’da ve özellikle Belçika’da bununla nasıl mücadele ediliyor?

Tüm Avrupa’da pandemi sonrası Ukrayna Savaşı’yla birlikte enflasyon çok yükseldi. Bu durum Belçika için de geçerli. Halkın alım gücü düştü, özellikle Rusya’ya yönelik yaptırımlar sonucu oradan tedarikin kesilmesiyle özellikle gıda ve yakıt fiyatları çok yükseldi.

Öncelikle, Belçika’da “otomatik endeksleme” adında bir sistem var. Bu, fiyatlar yükseldiğinde toplu sözleşme vasıtasıyla maaşların otomatik olarak yükselmesi anlamına geliyor. Yani yüzde 10 enflasyon varsa ülkedeki emekçilerin tamamına yüzde 10 maaş artışı yapılıyor. Belçika bu sistemin hâlâ uygulanmaya devam ettiği nadir ülkelerden birisi. Belçika, Avrupa’ya göre biraz istisnai bir durumda. Bu sistem sayesinde Avrupa’daki fiyat artışlarından görece daha az etkilendik.

Peki, bu sistem nasıl işliyor?

Dünyanın her yerinde gördüğümüz şey şu ki, özellikle düşük ücretlileri korumanın yolu, toplu sözleşmeden geçiyor. Bu toplu sözleşme, Belçika’da sendikalar ve işverenlerin katılımıyla gerçekleşiyor. Türkiye’dekinden farklı olarak, Belçika’daki “genişletme” sistemiyle toplu sözleşmede alınan kararlar, kanunların koruması altında ülkedeki tüm işçiler ve işverenler için geçerli olacak şekilde genişletiliyor.

Avrupa’da yükselen bir aşırı sağ dalgası var. Belçika’daki durum nasıl?

Belçika’da haziran ayında seçim yapılacak. Avrupa geneline benzer şekilde burada da oy oranı yüzde 25-30’lara dayanan aşırı sağcı Vlaams Belang partisi var. Aşırı sağ partiler sık sık işçi sınıfı partisiymiş gibi davranıyor, onların adına konuşuyormuş gibi yapıyor. Dolayısıyla biz de onları bu duruma karşı uyarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Onlara kimlere oy vereceklerini göstermeye çalışıyoruz. Vlaams Belang işçi sınıfının sosyal haklarını savunmuyor, Avrupa Parlamentosu’nda Avrupa’da genel asgari ücret, cinsiyet eşitliğini sağlayacak maaş şeffaflığı gibi konularda karşı oy kullandılar. “İşçinin yanındayız” diyenlerin yaptıklarına bir bakın. İşçilerin yararına olacak oylar kullanmak yerine şirketlere asgari yüzde 50 vergi uygulamasına karşı oy veriyorlar. Yani özetle bu partiler işverenin yanında ve işçileri de kandırılmamaları için uyarmaya çalışıyoruz.

Aşırı sağcılar ayrıca çevrenin korunmasına karşı da harekete geçtiler. Avrupa Yeşil Mutabakatı’na karşı çıkıyorlar. İklim değişiminin bir “mit” olduğunu söylüyorlar ancak bu durum gerçek ve tüm gezegen için büyük bir tehdit. İklim değişikliği yokmuş gibi davranamazsınız çünkü bu yaşanıyor ve yeşil dönüşüme ihtiyacımız var. Biz de işçilerin sorunlarının göz önünde bulundurulduğu, sosyal olarak adaletli bir dönüşüm için çalışıyoruz.

GERÇEKLİKTEN UZAK

Ayrıca tüm Avrupa’da olduğu gibi göçmenlere de karşılar. Bir hayalet gibi göçmen sorunu yaratıyorlar. Yaptığımız bir hesaplamaya göre önümüzdeki birkaç sene içinde sağlık hizmetlerinde, sadece bakım ve hemşirelik alanlarında 4 milyon kişiye ihtiyacımız olacak. Yani göçe ihtiyacımız var. Çünkü sosyal hizmetleri kendi başımıza sürdüremeyeceğiz. Ancak aşırı sağcılar bu göç mevzusundan bir “hayalet sorun” yarattı ve bu gerçekliğin çok dışında. Irkçılık, cinsiyetçilik, bilinmezin korkusu üzerinden yükseliyorlar.

Ancak bunların hiçbiri aşırı sağ partilerin güçlenmesini yeteri kadar açıklamıyor. Çok kısa bir süre içerisinde Avrupa halkı bölündü. Bugünlerde Belçika’da iki kişiden biri göçmenlerin sınır dışı edilmesini istiyor. Ancak göç konusu da iklim gibi bir gerçeklik ve bunu değiştiremezsiniz. Ancak birçok insan 50 yıl öncesinde “herkesin beyaz olduğu” zamanların nostaljisini yaşıyor, “O zaman dünya daha iyiydi” diyor. Hayır, o günler daha iyi değildi.

Son olarak, Avrupa genelinde çiftçilerin haftalardır süren protestolarına ilişkin ne söylersiniz?

Şunu söyleyebilirim ki, çiftçilerin de tüm işçiler gibi düzgün bir hayata, düzgün gelire ihtiyacı var ve bu konuda sorunlar yaşıyorlar. Ancak sendikacı gözünden bakınca bu protestolarda bazı sorunlar var. Bazen iyi bir şekilde organize olamıyorlar. Birkaç çiftçi veya girişimci, fiyatları belirleyen üç ya da dört tane büyük perakendeciye karşı duruyorlar. Çiftçilerin bunlara karşı organize bir şekilde durması gerekiyor.

Ayrıca çiftçiler de Avrupa Yeşil Mutabakatı’na karşılar. Evet, bu konuda biraz daha yavaş ilerleyebiliriz ancak yine de bu yönde ilerlemeliyiz. Öte yandan bu çiftçilerin bir kısmı aynı zamanda işveren. Yani çalıştırdıkları işçilerin de haklarını gözetmemiz gerekiyor.

∗∗

GENÇ KUŞAK ÖRGÜTLENMELİ

Emekçilerin hayat pahalılığı altında ezildiği Hollanda, Avrupa’da yükselen aşırı sağ tehdidi en yakından hisseden ülkelerden birisi. Hollanda Sendikalar Konfederasyonu (FNV) Yönetim Kurulu Üyesi Merdan Yağmur, ülkedeki sendikal mücadeleyi ve aşırı sağ tehlikesini BirGün’e değerlendirdi. Eğer aşırı sağın yükselişi böyle devam ederse sadece Avrupa için değil dünya için de bir tehlike. Aşırı sağın sunduğu perspektifler çok dar. Ne inovasyonda, ne teknolojide, ne sağlıkta ne de eğitimde katkıları çok az. Zaten geçmişte de insanlığı nereye götürdüklerini çok iyi biliyoruz.

Merdan Yağmur
Hollanda Sendikalar Konfederasyonu (FNV) 
Yönetim Kurulu Üyesi

GELECEĞE YATIRIM

Bu emekçi sınıf için büyük bir tehlike. İşçi sınıfının dayanışması, kadın-erkek eşitliği ve uluslararası sınıf dayanışması bizi ileriye götürecek olan şey. Ancak Hollanda’da da, Avrupa’da da sendikalar olarak mücadelede pek başarılı olamadığımız, bizi bekleyen tehlikelerin en başında yeni kuşakları kendimize bağlamak geliyor. Yeni kuşaklar toplumdan, gerçeklikten çok uzak, apayrı bir dünyada yaşıyorlar. Genç kuşakların örgütlenmesi çok önemli çünkü örgütlenmedikçe vahşi kapitalizm onları yutmaya devam edecek. Bunu sağlıkta, eğitimde görecekler. Sermaye ve teknoloji her zaman kendini yeniler. Ama bunların da kaynağı insandır. Bu yüzden insana örgütlü sendikal yatırım o ülkenin oksijenidir.

Şu anda işçi sınıfı orada yoksullukla mücadele ediyor. Öte yandan Ukranya’dan, Polonya’dan, Ortadoğu’dan gelenlerle birlikte büyüyen bir ucuz işgücü problemi var. Bunun temel sebeplerinden birisi de yaşlanan nüfus. Öte yandan konut sorunu da giderek büyüyor. Sağlık ve eğitimde de büyük bir gerileme var, en büyük mücadele de bunlara karşı veriliyor.