Dünya Kupası’nın başlamasına 9 gün kaldı. Tartışmalar futbol değil, temel haklar çerçevesinde yapılıyor. Katar’ın kupayı düzenlemeye hak kazandığı 2010’dan beri yaşananlara sessiz kalanlardan hâlâ çıt yok.

Dünya Kupası'ndan kan damlıyor: Masum değilsiniz
Fotoğraf: Depo Photos

Eren TUTEL

Katar’da düzenlenecek 2022 Dünya Kupası’nın başlamasına yalnızca dokuz gün kaldı. Tartışmaların odağındaki kupa öncesi çatlak sesler yükselmeye devam ederken kupanın Katar’a verilmesinin önünü açanlardan itiraf niteliğinde açıklamalar geliyor. 2 Aralık 2010’da Katar’a verilmesi kararlaştıran organizasyon öncesi o dönemin FIFA Başkanı Sepp Blatter yaptığı açıklama yozlaşan kurumda yaşananları özetliyor: “Eski UEFA başkanı olan Fransız Michel Platini beni aradı ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Katar'a oy vermemi istediğini aktardı. 6 ay sonra da Katar Fransa’dan 14.6 milyar dolarlık bir paketle Rafale Jetlerini satın aldı.”

Blatter içinde yer aldığı yolsuzluk ve rüşvet skandalları nedeniyle görevinden uzaklaştı ve sekiz yıl men cezasına çaptırıldı. Ancak ne FIFA ne de futbolu yöneten diğer kurumlar değişmedi. Alınan usulsüz kararların cezasını ise Katar’ın işgücünü oluşturan göçmenler çekti. 2010’da organizasyonu aldıktan sonra başta stat olmak üzere birçok eksiği bulunan Katar, komşu ülkelerdeki (Hindistan, Nepal, Bangladeş, Pakistan Sri Lanka) ucuz iş gücüne başvurdu. The Guardian’ın haberine göre, 2010-2020 yılları arasında stat ve diğer yapıların inşaatlarında çalışan tam 6 bin 750 göçmen işçi yaşamını yitirdi.

Ölenlerin 2 bin 700’e yakını Hindistan, 1641’i Nepal, 1018’i Bangladeş, 824’ü Pakistan, 557’si ise Sri Lanka vatandaşıydı. 10 yıl boyunca ortalama haftada 12 işçi Katar’da yaşamını yitirdi. Katar yöneticileri hayatını kaybedenlerin yüzde 70’nin doğal sebeplerden öldüğünü açıkladı ancak ortalama yaşları 15-45 arasında olan işçilerin doğal sebeplerden öldüğüne inanmak bir hayli güç.

MODERN KÖLELİK

Üstelik göçmenlerin bundan iki üç yıl önceye kadar kefalet sistemi* denilen modern kölelikten hiçbir farkı olmayan bir sistemde çalışması. Orta Çağ’dan kalma bir monarşiyle yönetilen Katar’ın anti demokratik kuralları, kapalı sistemi içinde sefalet içinde yaşayan işçiler hayatta kalmak için büyük mücadele verdi, vermeye devam ediyor. İşçilerinin durumu uluslararası kamuoyunda daha fazla gözükmesiyle Katar, şartları ‘şirin’ gözükmek için biraz daha iyileştirdi. Ancak buna rağmen koşullar hâlâ insanlık dışı. Şartların pek de değişmediğini bu örnek daha iyi anlatıyor:

Geçen yıl Katar merkezli UCC Holding bünyesinde yapımı devam eden inşaatlarda çalışmak için Türkiye’den Katar’a giden işçiler işveren tarafından ödenmeyen maaşlarının yanı sıra yemek, sağlık, barınma ve iş güvenliği gibi en temel insan haklarının karşılanmaması üzerine iş bıraktı. 500 işçi, talepleri karşılanana dek şantiyeyi terk etmeme kararı aldıklarını duyurdu. İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası tarafından yapılan açıklamada, “Günlerdir yönetime başta su olmak üzere sağlık ve barınma gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanması için yönetime başvurduk. İşveren ise bizim taleplerimize karşılık olarak ‘Bu koşullarda çalışan çalışır çalışmayan evine döner’ cevabını verdi. Yönetim bununla kalmayıp var olan mesailerimizi ve birer aylık maaşlarımızı vermedi. Bununla da sınırlı kalmayan yönetim ayakkabı, baret gibi çalışma ekipmanlarımızı vermeyerek bizleri kölelik koşullarında çalıştırmaya zorluyor. Bizler buradan yönetime sesleniyoruz, haklarımızı alana kadar burayı terk etmeyeceğiz! İnşaat işçisi köle değildir” denildi.

Grev Katar’ın şartları ‘çok iyi hale’ getirdiğini açıkladığı tarihten sonra yaşadı. Keza bu süreçte Doha’daki lüks gökdelenlerde çalışan Ugandalı bir işçi izinsiz çalıştığını ve günde 12 saat çalıştığını ifade etti. Günde sadece 1 avro kazanan işçi, sadece hasta olduğunda izin yapabildiğini sözlerine ekledi.

AVRUPA İKİ YÜZLÜ

Hak ihlalleri elbette yukarıdakilerle sınırlı değil. Sports washing** yöntemini kullanarak dünyanın geri kalanına yaptıklarını unutturmaya çalışan Katar yönetimi, futbol dünyasını yıllardır finanslamaya ediyor. Avrupa ise yaşananlara tek tük ve sembolik adımlarla pasif bir tavırla protesto ediyor. Pastadan alacağı payı bırakamayan Avrupa ekipleri, Katar ve diğer körfez ülkelerinin yarattığı ekonomiye mahkûm olmuş durumda.

***

KEFALET SİSTEMİ*

Yakın döneme kadar Katar ve birçok Körfez ülkesinde uygulanan sistem. Bir şirket aracılığıyla Katar’a gelen göçmen işçiler, oturma ve çalışma izinlerini bu şirket aracılığıyla alıyor. Sistemin uyguladığı ülkelere giren işçilerin pasaportuna şirket tarafından el konuyor ve giriş-çıkışları dahil olmak üzere söz konusu kişilerin temel haklarını gasp ediyor.

***

SPORTS WASHİNG**

Temelleri 1936 Berlin Olimpiyatı’na kadar uzanan bir terim. Özellikle insan hakları konusunda notu düşük bir ülkenin imajını artırmak için bir sportif olaya ev sahipliği yapması ve yozlaşmış bir yönetimin veya bir baskı yönetiminin imajını düzeltmek veya iktidarını güçlendirmek için sporu kullanması.

***

KATAR’DAKİ YASAKLAR

Katar’a gideceklerin uyması gereken bazı kurallar şöyle:

•Stada içkiyle gelmek yasak.
•Stat etrafındaki barlar, maçtan sonra 1 saat açık kalacak.
•Taraftarlar sadece otellerde ve belirlenen taraftar alanlarında alkol tüketebilecek. Bunların dışında olan alanlarda alkol tüketimi ve sarhoşluk kesinlikle yasak.
•Kavga ve kamu malına zarar verilirse tutuklamalar yapılacak.
•Toplum içinde flörtleşmek yasak.
•Stada maç izlemeye gelen kadınlar omuzdan dize kadar örtülü kıyafetlerle mütevazi giyinecek.
•Yüksek sesli müzik dinlemek ve küfür etmek yasak.
•Domuz eti yasak.
•Dini mekanlar başta olmak üzere kamusal alanlara saygı gösterilecek.