Bir gözlemevinin kurulumunda yer seçim araştırmalarına katılmak istediğimde “kadın halinle ayağımıza dolanırsın, bizi yavaşlatırsın” diyerek ekibe alınmadığım olmuştu.

Dünya Uzay Haftası ve uzaydaki kadınlar

H. Tuğça Şener

4 Ekim, uzaya çıkan ilk insan yapımı cisim olan Sputnik-1’in fırlatıldığı tarih; 10 Ekim ise Ay ve diğer gök cisimlerini kapsayan “Dış Uzay Antlaşması”nın imzalandığı tarih. Bu nedenle Birleşmiş Milletler, 4-10 Ekim haftasını Dünya Uzay Haftası olarak ilan etmiş. 1999’dan bu yana her yıl 4-10 Ekim tarihlerinde tüm dünyada uzay temalı etkinlikler, astronomik gözlemler yapılıyor. Bu yıl tüm dünyada 5 bin 300’den fazla etkinlik gerçekleştirildi. Her ne kadar bunların sadece 19’u Türkiye’de olsa da, kayıtlı olmayan daha onlarca etkinlik olduğuna eminim. Her yıl farklı bir temayı ele alan Dünya Uzay Haftası organizatörlerinin bu yıl için seçtiği konu “Uzayda Kadın” oldu. Konu dahilinde ilk akla gelen kadın astronotlar olsa da kapsamında kadın astronomlar ve astrofizikçiler de var tabii ki.


Bu yılki etkinlikler arasında Türkiye Uzay Ajansı’nın konuyla ilgili bir etkinliğini göremedim, sadece bir kutlama mesajı vardı sosyal medyada. Türk Astronomi Derneği’nin de doğrudan konuyla ilgili bir etkinliğini bulamadım ama dernek üyelerinin çeşitli röportajları oldu gerek gazetelerde gerekse radyo ve televizyonlarda. Sorun şu ki “Uzayda Kadın” temasının işlendiği etkinliklerde bile karşımızda hep erkekler var. TAD’ın desteklediği AstroBilgi Evde oluşumu konuyla ilgili güzel bir seri yayın başlatmış, toplam 4 bölümden oluşan bu serinin 2 konuşmacısı kadın, ikisi erkek. İlk etkinlik 7 Ekim’de gerçekleşti, Dr. Ayşegül Yelkenci’nin “Uzayda Kadınlar” adlı sunumunu YouTube kanalında bulabilirsiniz. Ayşegül hocamıza eşlik eden diğer 8 katılımcının hepsinin neden erkek olduğunun sebebini bulabilir misiniz, işte onu bilmiyorum. Keza 14 Ekim’deki “Dünyada Kadın Astronomlar” sunumu da AstroBilgi’nin kanalında mevcut ama böyle bir sunum yapacak hiç mi kadın astronom yok ülkede derseniz, onu da bilmiyorum.

Sahi, Türkiye’de hiç kadın akademisyen, kadın astronom yok mu? Varsa nerede bu kadınlar? Hepsi mi evde çocuk bakıyor? Hiç sanmam öyle olduğunu ama öyle ise, neden? Nerede bu çocukların babaları? Nerede bu kadınların meslektaşları? Neden bu erkeklerden biri olsun “Teması kadınlar olan bu etkinlikte benim yerime bir kadınla görüşmeniz daha uygun olur. Dilerseniz kadın meslektaşlarıma ulaşmanız için yardımcı olabilirim” diyemiyor? Neden kız çocuklarını temel bilimlere teşvik etmek için etkinlikler düzenlemek çok keyifli de büyüyüp bilim insanı olan, meslektaş olan bu akademisyenlere yer açmak, onları görmek bu kadar korkutucu? Aynı anda tüm mecralarda olmayı, etkinlik üstüne etkinlik kovalayıp “Ay hiç vaktim yok” diye mağdura yatmayı pek seviyorlar tamam da, gelen yeni tekliflerin bir ikisini olsun genç meslektaşlarına paslamayı neden beceremiyor bu erkekler? Ben artık medyaya suç bulmaktan vazgeçtim. Suçlu medya olsa bile çaresi hepimizde ve bu çareye ortak olmayan herkesin suçta payı olduğunu düşünüyorum.

dunya-uzay-haftasi-ve-uzaydaki-kadinlar-933163-1.



Araya temsilen konulmuş 1-2 kadın ve kadınların “bile” bağlacıyla bir lütuf olarak akademiye dahil edilmesi ise ayrı bir sorun. Cumhurbaşkanı Erdoğan TUA’nın açılışında yaptığı açıklamalarda bir Türk’ün uzaya gideceğini, hayallerin gerçekleşeceğini söyledi ve şöyle ekledi: “Hatta ve hatta bir bayan da aday da olabilir.” Kadınlar 'da' yapabilir, bayanlar 'bile' olabilir türü ayrıştırıcı kalıplar ne yazık ki ülkemizde hâlâ cesaretlendirme güdüsüyle kurulan cümleler. Bir art niyet olduğunu düşünmüyorum ama kültürümüze yer etmiş kadınlara yönelik bu 'da' ve 'bile’lerden kurtulunması gerek. Bunun için özellikle bilim kadınlarına büyük rol düşüyor. Öncelikli olarak yaptığı işle anılmak isteyen birçok meslektaşımın fotoğrafını koymak, kişi olarak görünür olmak istemediğini biliyorum. Tabii ki yapılan çalışmalarda kişiler konunun önüne geçmemeli fakat bu noktada görünürlüğümüz kişisel tatminden öte bir amaca hizmet ediyor. Özellikle, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde küçük yaşlardaki çocukların zihnindeki bilim adamı imgesinin bilim insanına evrilmesi için en az erkekler kadar kadınların da rol model olarak görünür olması çok önemli. 2020 yılında Yıldız Yolu adlı proje ile özellikle bilim kadınlarının görünürlüğünü ve astronominin yaygınlaşmasını hedeflemiştik; Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinin her birinde, üniversite veya gözlemevi barındırmayan en az 5 şehri gezerek 100’den fazla okulu ziyaret edecektik. Ne yazık ki salgın nedeniyle gerçekleştiremedik. Salgın ne zaman biter, bu projeyi hayata geçirme şansını bir daha ne zaman bulabiliriz bilmiyorum ama vazgeçmediğimizi söylemek isterim. İlk fırsatta bagajında teleskop ve direksiyonunda bir bilim kadını olan Yıldız Yolu aracı Türkiye’de yola koyulacak.

Kadın kimliğimle cinsiyetçiliğin vurgulandığı durumlar ben öğrenciyken de oldu, hâlâ da oluyor. Örneğin Türkiye’de bir gözlemevinin kurulum aşamasında yer seçim araştırmalarına katılmak istediğimde “kadın halinle ayağımıza dolanırsın, bizi yavaşlatırsın” diyerek ekibe alınmadığım olmuştu. Şaka yapıyorlar sanmıştım, ciddi olduğunu anladığımda o kadar şaşırmıştım ki kızmam için olayın üstünden bir kaç gün geçmesi gerekmişti. Bu, akademide maruz kaldığım birçok durumdan ilk aklıma geleni. Bunun dışında, bilim toplum etkinliklerinde, kimi zaman ufak çaplı amatör bir teleskobu kurmam, toplamam veya bir sorun olduğu durumda açıp içine bakmam veya ayar yapmam gerektiğinde şaşkın bakışlara maruz kaldığım oluyor ama bu durumlara genelde gülerek geçiyoruz. İnsanlar artık renkli saçlı, kimi zaman mini etekli bir astronomun gece tek başına gözleme çıkabileceğini, gerektiği zaman eline tornavida alıp teknik sorunları çözebileceğini göre göre öğreniyorlar; öğrenecekler, öğreteceğiz.