Ayrıntı Yayın Grubu’nun yeni markası Düşbaz Kitaplar okurlarla buluştu. Yayın Yönetmeni Cansu Canseven, “Düşlemekten ve düşünmekten vazgeçmeyen herkesi kitaplarımızla buluşturmak istiyoruz” diyor.

Düşlemekten hiç vazgeçmeyeceğiz

Işıl ÇALIŞKAN

Farklı kültürlerin edebiyatlarından önemli kalemleri ve kurmaca dışı yazınının önemli isimlerini okur kitlesiyle buluşturmayı hedefleyen Düşbaz Kitaplar, yayın hayatına başladı. Adını eski Türkçedeki “düş” kelimesi ve Farsçadan gelen “baz” kelimesinin birleşiminden alan ve “düşlerle oynayan kişi” anlamını taşıyan Düşbaz, listesinde edebi ve çok satar romanlardan popüler bilim, kişisel gelişim, ebeveynlik, popüler kültür ve sanat, popüler felsefe ve sosyal bilimler olmak üzere hem kurmaca hem kurmaca dışından farklı türlerdeki kitaplara yer vermek amacıyla yola çıktı.


2021 yılının güz sezonunun ilk ayında Lili Sohn’un Annelik ve Monika Helfer’in Yük kitaplarıyla yayın hayatına başlayan Düşbaz’ın listesinde Hervé le Tellier, Joe Dunthorne, Michael Brooks, Elizabeth Day, Natasha Brown, Nadiya Hussain, Polly Samson, Thomas Savage, Andrew Knoll, Chuck Palahniuk, Marge Piercy gibi isimler yer alıyor. Düşbaz Kitaplar’ın yayın yönetmeni Cansu Canseven, Ayrıntı Yayın Grubu Direktörü Gökçe Alper ile konuştuk.

Düşbaz Kitaplar nasıl bir ihtiyaçtan yayın hayatına doğdu?
Cansu Canseven
: Bir ihtiyaçtan değil belki ama büyük bir heyecandan doğdu diyebiliriz. Bu heyecanını da sınırsızlığından aldığını söyleyebiliriz. Biz Düşbaz Kitaplar’ın okur kitlesinin de içeriğinin de yayımlayacağı türlerin de sınırlarını çizmiyoruz; düşlemekten ve düşünmekten vazgeçmeyen herkesi kitaplarımızla buluşturmak istiyoruz. Dilde ve içerikte sansüre, ayrımcılığa yer vermeyen bütün iyi hikâyelerin peşindeyiz; bir meselesi olan, içeriğiyle bizi heyecanlandıran ve merak ettiren tüm kitapların takipçisiyiz. Yeri geldiğinde popüler olanı da yakalayacağız, yeri geldiğinde edebiyatta yapılmayanı yapacağız, yenilikçi olacağız ama yeri gelecek, bir modern klasiği öne çıkaracağız, bazen de basıl(a)mayanı basacağız.

Gökçe Alper: Kitaptan başka bir şeyden anlamıyoruz. En iyi bildiğimiz işin de daha geniş kitlelere ulaşmasını istemekten daha mantıklı bir sebep bulamıyorum. İlk kitabı yayımlamadan önce Cansu ile saatlerce konuşup listemize bakıp mutluluk çığlıkları atıyorduk. Belki bu satırları okuyanlar deli olduğumuzu düşünebilir ama yayıncılık asgari delilik ve tutku barındırır. Bize iyi bir kitabı keşfetmenin verdiği hazzı başka hiçbir şey veremiyor.

Düşbaz Kitaplar yolculuğunda ne amaçlıyor?
C.C.:
Bizler merak ettiren, sorgulamamızı sağlayan, hayal kurduran, düşündüren, öğreten, ruhumuza dokunan, yol gösteren metinleri okurlarımızla buluşturmayı amaçlıyoruz; dilde, içerikte, üslupta farklı olanı, iyi olanı, güzel olanı önceliyoruz. Düşbaz Kitaplar bir atölye mantığıyla hareket ediyor; redaksiyon ve son okuma çalışmalarında, grafik ve tasarım ekibiyle işbirliğinde, editörlerin yazarlarla ve çevirmenlerle metin üzerindeki çalışmalarında daima bir iş birliğini önemsiyor, ortak bir gayede buluşmayı hedefliyor: İyi metin üretmek. Bu uğurda yapılacak her düzenlemeyi, her eleştiriyi, her yorumu öğrenci refleksiyle değerlendirip metne uygulayarak atölyenin üretimlerini okurlarıyla buluşturmak için çalışıyor. Düşbaz Kitaplar büyük bir heyecanla ve enerjiyle çıktığı bu yolda, atölyeye dâhil ettiği her yeni ismi kolektif üretime ortak ediyor.

Ne tür kitapları okurla buluşturacak?
C.C.:
Düşbaz Kitaplar her ay bir kurmaca ve bir kurmaca dışı kitabı okurlarla buluşturacak. Kurmaca türünde çağdaş yazarların romanlarını, modern klasikleri, hikâyesiyle ve karakteriyle, meselesiyle bizi etkileyen metinleri okurlarımızla buluşturacağız. İlk romanlar da olabilir, yıllar önce yayımlanmış ama hiç basılmamış romanlar da; yeter ki biz anlatımına, üslubuna, diline ve karakterlerin inşasına kaptıralım kendimizi. Kurmaca dışındaysa farklı türlerden, sosyal bilimlerin neredeyse her alanından, günceli yakalayan kitapları yayımlayacağız.

G.A.: Evet, bu alanların içinde popüler felsefe, popüler bilim, popüler tarih, çağdaş sanat, edebiyat, eleştiri de var; popüler psikoloji, kişisel gelişim, ebeveynlik, anı-anlatı da. Yemek kitapları da yayımlayacağız; bitki bakımı, annelik, babalık, gökbilim, matematik konularını işleyen kitaplar da.

YENİ HİKÂYELERİN PEŞİNDEYİZ

Kur artışlarından dolayı yayıncılık zor zamanlardan geçiyor. Böyle bir dönemde yeni bir girişimi riskli bulmadınız mı?
C.C.:
Kur artışlarından dolayı şu an bütün sektörler zor zamanlardan geçiyor; çok haklısınız ve ne yazık ki yayıncılık bundan en çok etkilenen alanlardan biri. Ama üretmeden, direnmeden de olmuyor. Yeni yazarların, yeni kitapların, yeni hikâyelerin peşinden gitmeye devam ediyoruz.

Düşbaz Kitaplar, yayın hayatına Lili Sohn’un Annelik adlı çizgi romanı ve Monika Helfer’in Yük adlı romanıyla başladı. Bu kitapların ilk olması özel bir anlam ifade ediyor mu?
C.C.:
Aslında tesadüfle açıklamanın zor olacağı, belki tevafuk demenin daha uygun düşeceği bir kitap seçimi oldu ilk iki kitabımız. Yük de Annelik de gücünü gerçekliklerinden, (oto)biyografik hikâyelerden beslenmelerinden alıyor. İkisi de kadınlık meselesini dert ediniyor, ikisi de okuruna ayna tutuyor, ikisi de toplumsal eleştiri yapıyor; biri 1920’lerde, Avusturya’nın küçücük bir köyünde yaşayan güzeller güzeli bir kadının toplumsal önyargılarla mücadelesi üzerinden, bir diğeri Fransa’daki günümüz kadınının anne olmak ya da olmamak meselesi üzerinden yapıyor bunu. İkisi de başka kültürlerden olmasına rağmen çok içeriden, bizden hikâyeleri anlatıyorlar, kadınların dertlerini kadınların dilinden anlatıp sorgulatıyorlar, güç veriyorlar, ilham oluyorlar. Daha ne olsun?

G.A.: Lili Sohn’un kitaplarıyla Frankfurt kitap fuarında tanıştım. İlk görüşte aşk denebilirdi. Ancak Ayrıntı’nın listesine oturmuyordu. Düşbaz’ın listesini oluştururken aklıma gelen ilk yazar Lili Sohn oldu. Cansu da aynı heyecanı benimle paylaşınca ilk kitabımızın Annelik olması kaçınılmazdı. Yük ise pandemi dönemindeki çevirimiçi toplantılardan birinde karşıma çıktı.