Mevzubahis Türk futbolu olunca eleştirmek, kızmak, üzülmek kolay. Çünkü alışkınız. Ama sanıyorum bu sıralar umuda ve aydınlık günlere dair de bir iki kelam etmeli. Başarabiliriz. Deneyelim.

Duyuyorum, görüyorum, biliyorum

Anıl Güler

Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız

Çok değil, geçtiğimiz 2-3 yılı, içimizde umutsuzluk hissiyle dolu, başımız yerde, kara bulutlarla, kara düşüncelerle geçirdik. Son Dünya Kupası’na katılmamızın ardından 16 yıl geçmiş, son Avrupa Şampiyonası’na katılmış ama dilimiz bir hayli yanarak, yara alarak geri dönmüştük. Halk, milli takımın hocasına, federasyona ve büyük bir oyuncu grubuna tepkili. Çoğu kişinin içinden maçları izlemek bile gelmiyor. Çıkış yolu var gibi ama o yolu yürüyebileceğimiz inancı yitip gitmiş…

Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor

O inancın sabun köpüğü gibi kaybolup gittiği günlerden çok kısa süre içinde bu konuma nasıl geldiğimizi anlatan taktik ve teknik yazıları ben yazamayabilirim ama şahit olduğum gelişime hayran olduğumu söylemeliyim. Son dakika golüyle, son saniye çabasıyla olmayınca şaşırıp kalıyoruz ama böyle nispeten rahat şekilde bir turnuvaya gitmeye hak kazanmak da çok güzelmiş doğrusu. Buna ister Şenol Güneş dokunuşu deyin, ister harika bir jenerasyon yakaladık deyin, ne derseniz deyin. Grupta son Dünya Şampiyonu’ndan hakkımızla aldığımız puanlar, tarihi savunma performansımız, en önemlisi aydınlık yüzlü genç çocuklarımız bizi Euro 2020 için oldukça heyecanlandırıyor.

Kupkuru bir ağacın dalıyım yapayalnız

Zorlandığımız zamanlar olmadı mı? Tabii ki oldu. Güç bela gol atabildiğimiz, üretkenliğimizin sıfır çizgisine yaklaştığı maçları geçirdik. Harika bir atmosfer yarattık ama golcü bir takım kimliğimizin oturduğunu da söyleyemeyiz. Önümüzdeki bir yıl içerisinde, Türk futbolunun çıkaracağı taze golcüleri ve hücum oyuncularını, evlat yolu gözleyen bir anne baba gibi bekliyoruz. Aman Cenk’e bir şey olmasın, ya Cengiz sakatlanırsa, ah Burak ah Burak…

Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor

Tarihe geçen savunma… Grup maçlarımızın coşkulu hikâyesi işte burada yatıyor. Tüm maçlarda oynayan 21 yaşındaki Merih, kayarak rakibinden top kaptığında gol atmışçasına sevinen Merih, grup maçlarının ardından en iyi 11’e seçilen Merih, özlediğimiz milli takım aidiyetini gösteren Merih. Kendisi için başka bir zaman apayrı bir parantez açıp sayfalarca yazı yazılabilir. Şimdi partnerleri Kaan ve Çağlar’ı es geçemeyiz. Zeki ve Umut’u atlayamayız. İç sahada hiç gol yemeyen, grup elemeleri genelinde 10 maçın 8’inde gol yemeyen milli takım savunmasını biz çok sevdik. Uzak geleceklere dair umutlarımızı yeşerttiler.

Çatlamış dudağımda ne bir ses ne bir nefes

12 Haziran’da açılış maçını oynayacağımız turnuva 12 Temmuz’da bitecek. Bu 1 ay içerisinde takımlar 12 ayrı Avrupa şehrinde oradan oraya koşturacaklar. Biz ilk maçımızı Roma’da İtalya ile oynayacağız. Grubunda 10 maçın 10’unu kazanan, dosta düşmana sıkıntı veren İtalya ile. Ardından kardeş komşuya gidip 2 maçımızı Bakü’de oynayacağız. Ben büyük maçlarda, büyük oyuncuların taraftar kitlelerinden etkilendiğine inanan biri değilim. Bakü’deki maçlarımızı avantaj olarak değil az da olsa millilerimize moral desteği olarak düşünüyorum. Diğer iki rakibimiz golf sevdalısı Bale ve saz arkadaşlarından oluşan Galler - tarihlerinde turnuva yüzü göremeyen ülke son 2 Avrupa Kupası’na gitmeye hak kazandı, oldukça sağlam bir takım- ve turnuva belalımız, fırtınalı aşkımız İsviçre. Grup aşamalarının başında ne hissediyorsam yine aynı hislere sahibim. Ne yüzde yüz emin ne de yüzde yüz şüpheli.

Uzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyor

Avrupa Kupaları orta düzey takımların daha dişine göre. 92’de kazanan Danimarka, 2004’te kazanan Yunanistan, 2016’da kazanan Portekiz… 2008’deki Türkiye performansını da unutmamak lazım tabii. Şenol Güneş kura çekimi sonrası “Ben mesela Almanya, Fransa grubunda olmak isterdim” dedi. Hoca istiyor, hoca oyuncularına güveniyor bunu hissedebiliyoruz. Yine kura çekimi sonrası bir televizyon yayınında, 2008 maceramızın kahramanlarından Nihat Kahveci, büyük turnuva oynamanın o platformda yer almanın önemini anlattı. Bunu en iyi bilenlerden birinin Şenol Güneş olduğunu ve oyunculara çok iyi aktaracağını söyledi. Bu arada Euro 2020 jenerik videosu da Nihat’ın Çek Cumhuriyeti’ne attığı o enfes golle başlıyordu belirteyim.

Hücum aksiyonlarımızı geliştirdiğimizde iyi bir turnuva geçirebiliriz. Bu yaz olmasa da, bu yaz beceremesek de bu genç jenerasyona olan inancımız esasında kısa vadeli değil.

Bir gün bu ülkeye şampiyonluk kupası getirecekler. Biliyoruz.

Kalpleri, sırtlarındaki formaya sıkıca bağlı. Görüyoruz.

Üstat Barış Manço’nun umudu anlatan Dönence’nin hikâyesini paylaşırken söylediği gibi: “İnsanın doğasında da iki zıt kutup vardır. Bu kendisinde olmayanı arama içgüdüsüdür. Devamlı bir beklenti ve umut içinde yaşayıp duruyoruz. Bu beklenti ve umudun da bir sonu yok, dönüp duruyor.”

Bizim futbolda umudumuz da bu gençlikte. Duyuyoruz. Bir gün gelecek dönence. Biliyoruz.

cukurda-defineci-avi-540867-1.