Önce hatalarımızdan, yapacağız deyip de wyapamadiklanmizdan söz edelim son iki hafta boyunca. Birincisi; geçen hafta içinde cumartesi günü vereceğimizi...

Önce hatalarımızdan, yapacağız deyip de wyapamadiklanmizdan söz edelim son iki hafta boyunca. Birincisi; geçen hafta içinde cumartesi günü vereceğimizi anons edip de henüz veremediğimiz 2008 BirGün Takvimi. İnanın, bizim dışımızda o kadar çok engel çıkıyor ki bazen önümüze. Takvim baskıya hazır, ama farklı bir gramaj ve türde kağıda basılacak olan bu takvimi matbaada bir türlü araya sokamadık geçen hafta. Ama bu hafta BirGün takvimi gazetemizle birlikte okurlarımıza ulaşacak. Sizlerden de, imkanı olanlardan dileğimiz bu takvimi biraz da afiş gibi kullanmaları. Zaten okurlarımızdan da böyle bir talep gelmesi üzerine takvimin tasarımını bir tür afiş gibi yaptık.

Bir gazetenin kendi matbaası olmayınca başka sorunlarla da karşılaşıyor tabii. Şu hayatta kendi üretim araçlarına sahip olacaksın, üretim araçları toplumsallaşana kadar. 0 da olacak, bir gün kendi matbaamız da olacak ama işte şimdiki durumda şöyle şeyler olabiliyor: Bazen gazeteyi, zaten erken olan baskı saatinden beş dakika geç gönderiyorsun, gazeteye girmemesini ka-bullenemediğimiz bir gelişme oluyor, onu gazeteye son anda koymak için telaş içinde bir şeyler yapıyorsun, sadece beş dakikalık bir gecikme, ardından gelen zincirleme reaksiyonlar, ve ne oluyor: "Geçen iki hafta içinde birkaç kez Karadeniz bölgesindeki okurlarımız BirGün'le gecikmeli, ertesi gün buluşabildiler. Ve bu da elbette tirajımıza yansıyor. Bir türlü gerçek tirajımızı yansıtamıyoruz tiraj raporlarına.

Şunu da söyleyelim ki, bazen de matbaadaki beş dakikalık bir arıza aynı sonuca yol açıyor. Uçaklar kaçıyor, kamyonlara gazete zamanında yüklenemiyor ve yine bir yerlerde bulamıyor okurlarımız BirGün'ü.

Şimdi artık yakınmayı bırakıp sevindirici şeylerden söz edelim biraz da: Geçen yılın sonunda kimi geri dönecek , kimi yeni başlayacak yazarlarımızı duyurmuştuk. İşte birbiri ardına geliyorlar. Kemal Ulusaler, Ha-mid Dabashi, Ercan Karakaş birbiri ardına yerleştiler sayfalarına, günlerine. Her yazar yeni bir heyecandır bir gazete için. Ama özellikle Dabashi'nin niçin bizi tercih ettiğini bilmek, bunu kendisinin açık açık yazmış olması bir gurur vesilesi olmalı hepimiz için. Bazen gazetemizin değeri uluslararası plat-fomda daha iyi kavranıyor. Çünkü maalesef Türkiye'de geniş bir gazete okuru kesimi kitle kültürü gazetelerinin dejenerasyon tezgahından geçmiş durumda.

Neyse, işte Haydar Ergülen de gazetemizin bugünkü nüshasında başladı yazılarına. Daha katılanlar olacak.

Ve okurlarımızın sık sık bizi cesaretlendiren mesajlarında söyledikleri gibi gazetenin haber sayısı da arttıkça, yakında bir sayfa sayısı artırımının elzem olduğu da anlaşılır bir şey.

Türkiye'de yayınlanan 'eleştirel, muhalif iddialı gazeteler arasında BirGün'ün yeri farklı. Bağımsızlığımızdan aldığımız güçle ve kimseye de müdanamız olmayınca birkaç cephede birden özgürlükçü ve etik yayın çizgimizi sürdürmekte zorlanmıyor, birkaç cepheye birden manşetlerimizi haykırabiliyoruz.

Manşetlerimize ve haber çeşitliliğimize bakıldığında bu hemen fark ediliyor olmalı.

Kiminin, liberal demokratik söylemleri manşetten verirken, sanki bu ülkede grev yokmuş gibi davrandığı, kiminin ise eğer bir manşetinde kendince biraz ileri gitmişse ertesi gün bunu toparlamak için iktidar odaklarına yaranmaya çalıştığı 'muhalif gazetelerden farklı olarak BirGün, her nüshasında bazen toplu, bazen de tekil iktidar odaklarını karşısına alıyor.

Üç nüshayı çekelim mesela 15 günlük gazete yığınının arasından:

23 Aralık 2007: "Tekel işçileri özelleştirmeye karşı fabrikalarına siper oluyor. Özelleştirmeye işçi barikatı." (Bu, bizim Türkiye kapitalizminden tam bağımsız ve AKP hükümetine karşı gerçek muhalefetin sesi olmamızın bir işareti daha işte.)

26 Aralık 2007:" TSK operasyonu silah tacirlerinin iştahını açtı. Tacirler kuyrukta." (Bu da barış gazeteciliğinin bir gereği olan gerçekleri saptama, ortaya çıkarma ve oto-sansüre kaptırmadan lafını söyleme gereğine bir örnek.)

Ve 2007'nin son günü: "Üç yılbaşı kadın tacizi olaylarıyla toplumu utandıran meydan kutlamalarını bu yıl da savaş havası engelledi. Ne acı! Bir yılbaşı bile kutlayamı-yoruz." (Olacakları eğer tahmin ediyorsa bir gazeteci, önceden bir uyarı sistemi işlevi de görmelidir. Bu da böyle bir tavır manşetiydi işte.)

BirGün 2008'de de özgürlükçü, bağımsız ve halktan yana yayın çizgisini sürdürecek, ülkenin içinden geçtiği bu dönemde barış gazeteciliğinin gereğini yerine getirecektir.