HDP’nin İzmir mitinginde yer alacak SYRIZA MK üyesi Bournous, hem Yunanistan hem Türkiye hem de dünyadaki en büyük problemin gücün dengesiz dağılımı olduğunu söyledi.

Ege'nin iki yakasında sorun aynı: Gücün dağılımı

DOĞAN UFUK TANIŞAN- @ufuktanisan

Hayaller Aleksis Çipras; gerçekler Yiannis Bournous HDP’nin bugünkü İzmir mitinginde. Zira, henüz Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmediği için HDP’nin davetini geri çevirmek zorunda kalan Yunanistan Başbakanı’nın yerine İzmir’de SYRIZA Merkez Komitesi Dış İlişkiler Koordinatörü Yiannis Bournous yer alacak. Aslında çok da uzak değil bu topraklara, ailesi Ayvalık’tan göç etmiş; hasta Fenerbahçeli genç bir isim. Gençliğin verdiği dinamizmle SYRIZA içinde birden fazla sorumluluk alan Bournous’la geçen hafta Atina’da görüşme şansı yakaladım. Bournous, iktidardaki 4 aylık dönemden Yunanistan’da yükselen neofaşist saldırılara; göçmen ‘sorunundan’ Avrupa Birliği’nden çıkma ihtimaline kadar birçok konuda net cevapları, kararlı duruşuyla yanıtladı soruları.

Direkt konuya girmek istiyorum. Ocak ayındaki seçimlerden bu yana 4 aydan biraz daha fazla zaman geçti. Süre az ama ne değişti Yunanistan’da?

Her zaman başarılı olamasak da insanlara yeni bir perspektif sunuyoruz. Yolsuzluğa ve vergi kaçırmaya yönelik büyük bir mücadele başlattık. Hatta 1-2 hafta önce Yunanistan’ın köklü ve oligark ailelerinden birinin üyesini 14 milyon avro vergi borcu nedeniyle tutukladık. Bir saat içinde bize 1,8 milyon avroyu nakit bir şekilde getirdi. Şu anda o paranın nereden geldiğini araştırıyoruz. Savaşımız oligarklara karşı. Yunanistan’da banka - medya - iktidar odaklı bir üçgen vardı biz iktidara gelene kadar. Bu üçgenin her köşesi diğerini destekliyordu. Çünkü bankaların ve büyük inşaat şirketlerinin sahipleri halihazırda gazete ve TV’lere de sahip. Bu bankalar, ödeyemeyeceklerini bile bile bu medya kuruluşlarına büyük miktarda krediler açtı. Politikacılar bu bankaları durdurmak için hiçbir şey yapmamış. Bu sistemi yıkıp yeni bir paradigma yaratmaya çalışıyoruz. Orta sınıf kendini kaybeden olarak görüyor. Kendileri vergilerini öderken büyük miktarda vergi kaçıranları görüyorlar. Buna rağmen kimse hapse girmiyordu. İnsanların değişimi görmesi gerekiyor. SYRIZA sadece küçük bir değişim için burada değil.

Batı medyasında hep SYRIZA karşıtı haberler çıktığı gibi erken seçime giderek iktidara tek başınıza sahip olmak gibi bir plandan bahsediliyor..

SYRIZA erken seçim değil, bir anlaşma istiyor. Hem Yunanistan’daki anaakım medya hem de Batı medyası bizi aşağılamak için değişik teknikler kullanıyor. Bizi sorumsuz olarak gösteriyorlar ancak Troyka’nın teklifimizi neden reddettiğine dair mantıklı bir açıklama getiremiyorlar. Hal böyle olunca da siyasi dedikodular yayıyorlar: Varufakis’in atkısı, Varufakis’in eşi, Varufakis’in motosikleti, Çipras’in kravat takmaması gibi… Bu aşağılama Alman Bild gazetesi tarafından başlatıldı, ardından da Yunanistan’a geldi.

Troyka’yla henüz bir anlaşma sağlanamadı. Bunun sonunda birlikten çıkan bir Yunanistan mı göreceğiz?

Amacımız Avrupa Birliği’nden çıkmak değil. Bize oy veren insanlar hem bu tasarruf politikalarına karşı çıkarken hem de birliğin içinde kalmak istiyordu. Avrupa’da hiçbir ülke bizimki kadar küçük bir problem için birliği bozmaya kalkışamaz. Borcumuza bakın; AB’nin gelirinin sadece yüzde 2’si… Yunanistan’ın birlikten çıkışı ülkeye ve yabancı bankalara olduğu kadar birliğe de büyük zarar verir.

Tam bu noktada Rusya’dan BRICS ülkelerinin yeni kuracağı kalkınma bankasına üye olma teklifi geldi…

Önceliğimiz ülkemizi çok boyutlu hale getirmek. Kriz dönemlerinde dostlarımızı maksimize etmeye çalışıyoruz. Türkiye gibi, Çin gibi, Rusya gibi… Başını Rusya ve Çin’in çektiği yeni oluşturulan blok, dünyadaki güç dağılımının tam karşısında duruyor. Putin’le veya Çin’le aynı ideolojileri barındırmıyoruz. Ancak bu bizim için ilginç bir gelişme. Bazı taşları yerinden oynatabilecek, dünyadaki bazı monopolleri yıkabilecek bir yapı oluşturuluyor. Teklifi yakından takip ediyoruz. Bu iş için birini de görevlendirdik. Kendisi Yunanistan’ın eski IMF temsilcisi; bu konularda çok deneyimli. Tam da işinin adamı.

ege-nin-iki-yakasinda-sorun-gucun-dagilimi-47487-1.

Biraz da ülke içine dönelim; seçimlerden üçüncü çıkan Altın Şafak’ın birçok üyesi yargılanıyor? Avrupa’da olduğu gibi Yunanistan’la ırkçılıkla mücadele ne boyutta?

Altın Şafak’ın mahkemelerce yargılanması yeterli değil. Son seçimde, insanlar onların cinayet işlediğini bile bile oy verdi. En azından bir kişiyi öldürürken göçmenlere karşı birçok saldırıda bulundular. Üyeleri daha çok alt sınıftan geliyor, onlara yakın gençlerin de tarih bilgisi yok denecek kadar az. Bizim sosyal kondisyonları tersine çevirmemiz gerekiyor. Altın Şafak, muhafazakarlar gibi korku ve güvensizlikle büyüyor. Ancak son dönemde yapılan anketler seçimlerde aldıkları oy oranından çok daha az destekçilerinin olduğunu gösteriyor.

Yunanistan polis teşkilatının içinde Altın Şafak’a sempati duyan yüzlerce, hatta binlerce polis olduğu söyleniyor…

Ocak ayında yapılan seçimlerde polis merkezlerine yakın polis memurlarının oy kullandığı sandıklarda Altın Şafak neredeyse yüzde 50’ye yakın oy aldı. Evet, bu doğru; polisin içinde Altın Şafak’a sempatiyle bakanlar var. Ordu içinde de bulunuyorlar ama polis teşkilatındaki kadar değil. Sosyal başkaldırı zamanlarında çevik kuvvet ve diğer polis memurlarının şiddete bulaştıklarına bizzat tanık olduk. Bizden sonra bu durum değişti, değişmeye de devam edecek.

Türkiye’de de bir polis şiddetinden rahatlıkla bahsedebiliriz. Bununla hemen hemen her gün karşılaşıyoruz; üzerinden iki yıl geçti ama Gezi İsyanı’nda halka şiddet gösterenler; cana kıyanlar neredeyse hiç ceza almadı. Bunun önüne nasıl geçeceğiz?

Gezi zamanlarında durumu yakından izledim. Gençlik teşkilatımızdan bazı kişiler oradaydı. Oradan bize sık sık bilgi geçiyorlardı. Bu kadar büyük bir ayaklanmayı yerinden izlemek istedik. Evet Türkiye’de birdenbire kaybolan-kaybedilen, öldürülen insanlar var; Berkin Elvan gibi… Bence bu güç dengesiyle alakalı. Her devlette olduğu gibi Türkiye’de de bir sistem var. Ama hükmedenlerin eline bu kadar güç geçmişken suçluları nasıl yargılarsınız ki?

Son dönemde Akdeniz’de üst üste göçmen faciaları yaşandı. Göçmenlerin Avrupa’ya açılan bir kapısı olarak bu ‘soruna’ nasıl bakıyorsunuz?

Açıkça bu Avrupa Birliği’nin problemi, çünkü problemin asıl kaynağı Dublin Sözleşmesi… Burada göçmenliğe bakış açısı işleniyor. Buna göre problem İtalya, Yunanistan ve İspanya’dan başlıyor. Göçmenlerin birçoğu Yunanistan’da veya diğer güney ülkelerinde bulunmak istemiyor. Çünkü buralarda iş bulmak çok zor. Bu nedenle de ya Batı Avrupa’ya ya da Kuzey Avrupa’ya yöneliyorlar. Bir başka biçimi de savaş göçmenleri. Ortadoğu’daki ve özellikle Suriye’deki krizden toplu göçleri engelleyemezsiniz. Hiçbir zaman bu akış durmayacak çünkü bir savaş var.

Yeni operasyon kararı alındı. Etkili olabilir mi?

Fikrimce bu, bölgenin askerileştirmesi anlamına geliyor. Daha fazla trajedi yaratabilir. Bazıları bombardımandan bahsediyor. Daha fazla kişinin ölmesi demek oluyor bu. Çözüm değil.

ege-nin-iki-yakasinda-sorun-gucun-dagilimi-47488-1.

Almanya geçen yıl Avrupa’ya geçen göçmenlerin yarısını, yani 500 binini ülkesine aldı. Şu anda kotalı bir tartışma söz konusu…

Bunu yapan Almanya, Dublin Sözleşmesi’nde ise reforma gitmeyi reddediyor. AB’nin problemi Avrupa yöntemiyle çözülmeli. Bu yönteme göre de göçmenlerin Avrupa çapında dağıtılması gerekiyor. Almanya’nın istediğini anlıyorum, ama sadece problemi değil çözümü de anlamak gerekir. Yunanistan, İspanya ve İtalya sosyal krizler yaşıyor, büyük problemleri var. Bu retorik ırkçılığı da artırıyor.

ege-nin-iki-yakasinda-sorun-gucun-dagilimi-47489-1.

Türkiye, Libya kadar olmasa da göçmenlerın sık kullandığı bir rota. Türkiye hükümetiyle konuyla ilgili bir temasınız var mı?

Türkiye’de çok sayıda insan kaçakçısı barınıyor. Türkiyeli bu kaçakçılar yine Türkiye bayraklı tekneleri kullanıyor. Göçmen başına da 2 bin ila 3 bin dolar arasında para alıyorlar. Göçmenlerin bindikleri bu tekneler Ege’yi geçmek için çok tehlikeli. Türkiye kara sularında hiçbir denetim yok. Ancak bundan önce göçmenlerle ilgili başka bir problem var. Bu insanlar, yasal olmayan yollara başvurmadan önce Avrupa’ya vize için başvuru yapıyorlar. Ancak toplu bir vize reddi yaşanıyor. Uçakla çok daha ucuza ve güvenli bir şekilde gelmek yerine mecburen tehlikeli yolları denemek zorunda kalıyorlar.