2022-2023 eğitim-öğretim yılı, eşitsizliklerin kalıcılaştığı, mevcut sorunların ağırlaştığı yıl oldu. Pandemi ve depremle milyonlarca öğrencinin sorunu derinleşti, AKP’nin eğitim politikaları kayıp nesil tehlikesini büyüttü.

Eğitim politikaları bir nesle mâl oldu
Ülkenin dört bir tarafında ÇEDES projesi ile imamların okullara atanması protesto ediliyor. (Fotoğraf: BirGün)

Mustafa BİLDİRCİN

Bugün 2022-2023 eğitim öğretim yılı sona erdi. AKP iktidarında geride kalan hemen her eğitim öğretim dönemi gibi 12 Eylül 2022’de başlayan bu yılki döneme de eğitim alanında kronik hale gelen sorunlar damgasını vurdu.

İktidarın eğitim alanındaki plansızlığı en çok, 6 Şubat’ta Maraş merkezli depremlerden etkilenen 11 kentteki öğrencileri etkiledi. 2019-2020 eğitim öğretim döneminde ilköğretime başlayan bir öğrenci, önce Mart 2020’de başlayan Covid-19 salgını, ardından ise 6 Şubat depremleri nedeniyle aylarca okuldan uzak kaldı. Eğitimdeki plansızlık, adeta bir kayıp nesil yarattı. Ancak eğitimdeki sıkıntılar sadece bununla kalmadı. AKP iktidarında çok az sayıda öğrencinin başladığı sistemle bitirebildiği örgün eğitimdeki sorunlar, 2022-2023 eğitim öğretim yılında daha da büyüdü. Laik ve çağdaş öğretilerden uzaklaştırılan eğitim dinselleştirilmeye çalışılırken bunun etkileri yoğun bir şekilde hissedildi.

PANDEMİ İLE ÇÖKÜŞ

AKP iktidarında vakıf ve derneklerle eğitim alanında imzalanan protokoller ile adeta dini eğitim ağına alınan öğrenciler, Covid-19 salgını ve 6 Şubat depremleri sürecinde büyük öğrenme kayıpları yaşadı. Covid-19 salgının ardından yapılan araştırma kapsamında görüşleri alınan ilkokul öğrencilerinin yüzde 73’ü, lise öğrencilerinin ise yüzde 59’u uzaktan eğitim sırasında televizyon ve internet üzerinden müfredatın işlendiği Eğitim Bilişim Ağı’ndaki (EBA) derslere hiç katılmadığını belirtti. Yine aynı araştırmaya göre, ilkokul öğrencilerinin yüzde 26’sı, ortaöğretim öğrencilerinin ise yüzde 53’ü internete bağlanamama sorunu yaşadığını ifade etti.

MEB’in 23 Mart 2020-23 Nisan 2021 dönemlerine yönelik EBA istatistikleri de dramatik tabloyu gözler önüne serdi. İstatistiklere göre, örgün eğitimde 18 milyon 241 bin 881 öğrencinin olduğu 2020-2021 döneminde Türkiye'de, 4 milyon 247 bin öğrenci EBA’yı aktif kullanamadı. Salgının ardından gerçekleştirilmesi beklenen telafi eğitimleri de istenilen düzeyde olmayınca, milyonlarca öğrenci için eğitimden kopuş sürecine girildi.

Covid-19 salgının ardından bir rapor yayımlayan Dünya Bankası da salgının düşük ve orta gelirli ülkelerdeki öğrencilerin eğitimini aksattığını ve “Kayıp nesil” riskinin artırdığını bildirdi.  Raporda, salgın nedeniyle birçok ülkede okul öncesi eğitim çağındaki çocukların, salgın öncesi gruplarla karşılaştırıldığında, erken konuşma ve okuryazarlık alanında öğrenimlerinin yüzde 34'ünden fazlasını ve matematik öğrenimlerinin yüzde 29'undan fazlasını kaybettiği belirtildi.

Depremlerin ardından öğrenciler eğitime çadırlarda devam etti. (Fotoğraf: Depo Photos)

DEPREMLE KOPUŞ HIZLANDI

6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan ise çocukların Covid-19 salgını sürecinde başlayan öğrenme kaybı sürecini daha da hızlandırdı. Depremlerden etkilenen 11 kentteki öğrenciler, akranlarına göre daha fazla uzaktan eğitim aldı. Deprem bölgelerine yeterli sayıda konteyner okullar kurulamayınca öğrencilerin eğitiminde büyük aksaklıklar yaşandı. Yine deprem nedeniyle ailesi ile birlikte başka bir kente göç etmek zorunda kalan öğrencilerin de düzeni büyük oranda bozuldu. MEB, depremzede öğrenciler için 1 Ağustos-1 Eylül döneminde telafi programı düzenleyeceğini açıklasa da Covid-19’un ardından gerçekleştirilen telafi eğitimlerinin yetersizliğini anımsayan velilerin kaygısı dinmedi.

Yaşananlara rağmen MEB, “Türkiye’de hiçbir şey olmamış” gibi merkezi sınavları yapmaktan dahi geri adım atmadı. Depremden etkilenen 11 kentteki 4 milyon 300 bin öğrencinin büyük bölümünün girmek zorunda kaldığı LGS için MEB, “İkinci dönem konuları yer almayacak” diyerek sorunu etkisiz önlemlerle çözmeye çalıştı. Milyonlarca öğrencinin depremler nedeniyle yaşadığı travmalar adeta yok sayıldı.

EĞİTİMCİLER DE ÇARESİZ

Eğitim İş’in, “Deprem Bölgesindeki Öğrencilerin Yaşadığı Sıkıntılar” başlıklı çalışması da çarpıcı tabloyu gün yüzüne çıkardı. Raporda, özetle şu tespitler sıralandı:

Yetersiz kadro ve yetersiz derslik yüzünden YKS’ye hazırlanan 12’nci sınıflara eşit ağırlık, sayısal, sözel ayrımı da yapılamamaktadır.

Eski Bakan Mahmut Özer’in, "Deprem bölgesinde 8 ve 12'nci sınıflar için 3 bin 205 Destekleme ve Yetiştirme Kursu’nda 129 bini aşkın öğrenciye eğitim veriyoruz” sözleri de gerçeğin sadece küçük bir kısmıdır. Bölgeye gönüllü giden öğretmen sayısı az olduğu için öğrenciler alanlarında ders görememektedir.

Afet sonrası eğitimi için okulların bahçesine çadır/konteyner kurmayı yeterli sayan MEB, öğrencilerin ve öğretmenlerin bu çadır okullara nasıl ulaşacağına yeteri kadar kafa yormamıştır. Şehrin başka bir ucundaki çadırda kalan öğrencinin kendi okulunun bahçesine yapılmaya çalışılan eğitime katılmasının güçlüğü hesap edilmemiştir.

Okulların bahçelerine koyulan çadır ya da konteynerler yetersiz kalmaktadır. Odalara ayrılmamış bu alanlarda aynı anda farklı sınıf öğrencilerine ders vermeye çalışan öğretmenler çoğu yerde çareyi öğrencileri sınıflarına göre arka-orta-ön sıralara oturtmakta ve her birine ders anlatmaya çalışmakta bulmaktadır.

YÜKSEKÖĞRETİM DE AYNI

Eğitimden kopuş yalnızca ilk ve ortaöğretimde değil yükseköğretimde de kendisini gösterdi. Depremzedelere yeterli sayıda çadır ulaştıramayan, barınma sorununa çözüm getiremeyen iktidar, çözümü üniversiteleri uzaktan eğitime geçirerek KYK yurtlarını boşaltmakta buldu. Yükseköğretimde üniversitelere, “Uygun görüldüğü takdirde online eğitim ve sınav” imkanı sağlandı. Model, imkânsızlıklar nedeniyle Türkiye’nin birçok kentinde uygulanabilir olmaktan uzaklaştı. Öte yandan online sınavlar, kopyaya da kapı araladı.

Eğitim Uzmanı Ali Taştan, Eğitimci Özgür Bozdoğan ve Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, geride kalan 2022-2023 eğitim öğretim dönemine yönelik değerlendirmelerde bulundu, yaşanan sorunları aktardı.

EŞİTSİZLİKLER DERİNLEŞTİ

Bu dönem eşitsizliklerin daha da kalıcılaştığı ve sorunların daha da ağırlaştığını belirten Özgür Bozdoğan, şunları söyledi:

“MEB’in sanki hiçbir şey olmamış gibi eğitim öğretimi devam ettirmesi eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Eğitim, sadece küçük bir zümrenin öğrencileri için bir hak diğerleri için ise hakmış gibi görünen bir hizmete dönüştü. Açık lisede okuyan öğrenci sayısı ve okul terkleri giderek artmaya devam etti. Mesleki eğitim adı altında çocukların işçileştirilme süreci de hızlandırıldı. Özellikle merkezi sınavlarda eşitsizliklerin daha da derinleşeceğinin farkındayız. Tek bir kişinin kararı ile uygulamaya konulan 4+4+4 sistemindeki lise eğitiminin fiilen ortadan kalktığı bir dönem yaşıyoruz.”

NİTELİK YOK EDİLDİ

Eğitimin Türkiye'nin en önemli sorunu olduğunu kaydeden Ali Taştan ise şu ifadeleri kullandı:

“Eğitim, AKP iktidarının en başarısız olduğu alan. İktidar, 21 yıldır reform adı altında sayısız değişiklik yaptı. Bu değişiklikler eğitimin var olan sorunlarını çözme yerine yeni sorun alanları oluşturdu. AKP, siyasal hedeflerine ulaşmak için eğitimi, öğretmeni, veli ve öğrencileri feda etti. Çocuklarımız iki yıl uzaktan eğitim almak zorunda kaldı. Deprem Bölgesindeki öğrencilerimiz için bu süre daha da uzadı. O bölgelerde yeteri kadar konteyner okullar bile kurulamadı. Bir yandan salgın, deprem diğer yandan AKP’nin yanlış uygulamaları eğitimin niteliğini yok etti.”

YARALAR SARILMADI

Kadem Özbay da “Bu yıl LGS her zamankinden daha adaletsiz olacak” sözleriyle giderek derinleşen eşitsizliğin altını çizdi. Özbay, pandemide ortaya çıkan öğrenme açığının daha da arttığına dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çözülmeyen kalabalık derslik ve yetersiz okul sayısı, hem ekonomik hem politik tercih haline gelen öğretmen açığı, tepetaklak giden ekonomi yüzünden devlet okulunda okumanın bile ciddi bir maliyete ulaşması gibi yarışı adaletsiz kılan koşullara bir de deprem eklendi. Depremlerde ağır hasar gören, resmi rakamlara göre bile 50 binden fazla yurttaşımızın canını kaybettiği 11 ilimiz, LGS’yi diğer illerle aynı koşullarda beklemekten çok uzaktır. Bu illerdeki yaralar sarılamamış, eğitim bir yana dursun bazı yerlerde hayat bile normale dönememiştir.”

***

CİNSİYETÇİ UYGULAMALAR HIZ KAZANDI

Eğitim Sen, 2022-2023 eğitim öğretim yılına ilişkin durum raporunu paylaştı. Raporda eğitimde yaşanan sorunların bu dönem büyük oranda arttığına dikkat çekildi. Eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamalarının hız kesmeden devam ettiği belirtilen raporda, “Siyasi iktidar ve MEB’in eğitim kurumlarında laik-bilimsel eğitim anlayışını dışlayarak hayata geçirdiği uygulamalar eğitimin niteliğinde yaşanan gerilemenin öncelikli nedeni olmayı sürdürmekte” denildi.

Raporda eğitim sisteminin, toplumsa cinsiyet eşitliğinden de uzak olduğu belirtilirken “Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında okullar gelmekte. Geçtiğimiz dönemde ayrımcı uygulamaların özellikle karma eğitim karşıtı söylemlerin ve uygulamaların devam ettiği görüldü. Karma eğitimi hedef alan uygulamalar okul yönetimleri eliyle hayata geçirildi” ifadelerine yer verildi.