Eğitim sendikalarından Eğitim-İş ve Eğitim Sen, yaptıkları açıklamalarda darbe girişimine karşı yapılan mücadelenin hukuk içinde yürütülmesi gerektiğinin altını çizdiler.

Eğitim sendikaları: Mücadele hukuki olmalı

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nda binlerce kişinin görevinden uzaklaştırılması ve YÖK’ün tüm dekanların istifasını istemesi üzerine Eğitim-İş ve Eğitim Sen, yaptıkları açıklamada darbe girişimine karşı yürütülen mücadelenin hukuk içinde olması gerektiğini belirtti.

Eğitim-İş:''İş güvencesini ortadan kaldırmamalı''

Eğitim-İş Merkez Yönetim Kurulu tarafından “Antidemokratik ve hukuk dışı uygulamalar kabul edilemez” başlığıyla yaptığı açıklama şöyle:

Milli Eğitim Bakanlığı, FETÖ-PDY bağlantılı olduğu gerekçesiyle 15 bin 200 personelin açığa alındığını duyurmuş, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ise devlet ve vakıf üniversitelerinde 1577 dekanın istifasını istediği basına yansımıştır.

Demokratik düzene karşı yapılacak her türlü girişimin, her türlü darbenin tereddütsüz karşısında olduğumuzu her fırsatta dile getirdik. Devletin içine sızan cemaat ve tarikatlar dahil tüm paralel yapıların, devletin tüm kılcal damarlarından kökünün kazınması zorunluluğu konusunda da şüphemiz yoktur.

Bugün 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişimi fırsat görülerek cadı avının başlatıldığı izlenmektedir. Siyasi hesaplarla ve paralel yapıyı temizleme bahanesiyle girişilen bu uygulamaların, muhalifleri yok etme girişimlerine dönüşeceği görülmektedir.

15 Temmuz darbe girişiminin, AKP tarafından polis devleti uygulamalarına, ideolojik tasfiye aracına ve kamu çalışanlarının iş güvencesini ortadan kaldırmaya yönelik bir fırsata çevrilmesi kabul edilemez.

Bütün soruşturmalar hukuk kuralları içerisinde yürütülmeli, darbe girişimiyle bağlantılı olduğu düşünülen kamu çalışanlarıyla ilgili somut delillerden yola çıkılarak işlem yapılmalıdır. Duyum ve dedikodu mahiyetindeki subjektif değerlendirmelerle bütün kamu çalışanları üzerinde korku imparatorluğu kurma uygulamalarına gidilmemelidir.

Özellikle paralel örgütle ilişkisi olmayan ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken ifadelerden hareketle kamu çalışanlarına yönelik olarak sosyal medya paylaşımları nedeniyle uygulanan görevden almalar kesinlikle kabul edilemez.

Çok iyi bilinmelidir ki bu ülkenin, Atatürkçüleri, yurtseverleri, devrimcileri, demokratları dün nasıl ülkenin talan edilmesine, askeri darbelere, antidemokratik yönetimlere karşı olmaları nedeniyle bedel ödedilerse, boyun eğmedilerse bugün de boyun eğmeyeceklerdir.

Eğitim-İş olarak, darbelerin ne kadar karşısındaysak, siyasi iktidarın demokrasiyi hedef alan, her geçen gün daha da artan baskıcı uygulamalarının da her zaman karşısında olacağımızı belirtiyoruz. Hiçbir koşulda olağan hukuk düzeninden ayrılınmaması gerektiğini, olağanüstü hal, sıkı yönetim tasarruflarının çözüm olmayacağını ifade ediyoruz.

Eğitim Sen: “Mücadele hukuk içinde yürütülmeli”

Eğitim Sen’in ise “Darbe Girişimine Karşı Mücadele Hukuk İçerisinde Yürütülmelidir” başlığıyla yaptığı açıklama şöyle:

Mücadele tarihi boyunca darbelerin, baskıların ve anti demokratik uygulamaların hedefi olan Eğitim Sen, kurulduğu günden bugüne darbelerin asıl hedefinin emek ve demokrasi mücadelesi olduğunu savunmuş, 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye'nin darbeler tarihine bir yenisinin eklenmesi girişimine karşı açık bir tutum almıştır.

Bilindiği üzere darbeler, hukuku askıya almanın ve gücü elinde tutanın kudretine herkesin itaat etmesini sağlamanın temel aracıdır. Bu nedenle hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi, temel hak ve özgürlüklerin korunması darbecilerden temel ayrışma noktaları olmaktadır.

Ancak, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin engellenmesi sonrasında kamu kurumlarında yürütülen “açığa alma” dalgasında, fişleme gibi antidemokratik yöntemlere başvurulduğu, ön soruşturma dahi yürütülmeden doğrudan açığa alma yönteminin devreye sokulduğu, dolayısıyla on binlerce kamu emekçisinin hukuksuzca işten atılarak cezalandırma yoluna gidileceği görülmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın açıkladığı rakama göre 15 bin 200 öğretmen ve yönetici hakkında açığa alma kararı verilmiştir. Basında yer alan bilgilere göre ise 21 bin öğretmenin lisansı iptal edilmiştir. YÖK'ün ise kayyum atanmış olan üniversiteler çıkarıldığında Türkiye'deki tüm dekanları, yani 1176'sı devlet, 401'i vakıf üniversitelerinden olmak üzere toplam 1577 dekanın istifasını istediği, 4 bin akademisyenin ise görevden uzaklaştırılacağı bilgisi basında yer almaktadır. Bilinmelidir ki dekanların istifasının istenmesi, başta üniversitelerin kurumsal özerkliği olmak üzere doğrudan anayasayı yok saymaktadır! Binlerce kişinin bir anda hiçbir somut, hukuki gerekçe ileri sürülmeden, hukukun en temel ilkeleri yok sayılarak açığa alınması kabul edilemez!

Üstelik İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü tarafından 20 Temmuz'da yapılacak “Demokrasi Yürüyüşü” için akademisyenlere SMS ile çağrı yapıldığı ve yürüyüşe cübbeleriyle katılmalarının talep edildiği de elimize geçen bilgiler arasındadır. Bu siyasal iklim değerlendirildiğinde, hükümetin darbecilerle mücadele görüntüsü altında, kendisine itaat etmeyen herkesi fişlediği ve bu kişileri “darbeci ithamlarına” maruz bırakarak hukuksuzca işten atma yönelimi taşıdığı görülmektedir!

Eğitim Sen olarak, başta hükümet olmak üzere TBMM'deki siyasi partileri, darbe girişimine karşı yürütülen sürecin siyasi bir cadı avına dönmesinin engellenmesini, herkesin temel hak ve hukukun korunmasını ve soruşturmaların evrensel hukuk ilkeleri içerisinde kalınarak yürütülmesini sağlamaya çağırıyoruz.