Ekolojik sömürü sağlığımızı bozuyor

SU ÇİFÇİ

Nar Kadın Dayanışması’nın geçen haftalarda düzenlediği kampta, sayfamıza bir haber ya da yazı yazılmasına dair bir atölye yapacağımızı sizlere söylemiştik. Şimdi de sizlerle kamptan çıkan bu yazıyı paylaşıyoruz:

“İşsizlik oranının bir hayli yüksek olduğu şu günlerde enflasyonun tek hanelere inmesini müjdeleyen haykırışlara kulak kabartıyoruz fakat elimizi cebimize attığımızda gördüğümüz manzara: cebimizdeki para tek haneye inmiş. Günlerce ‘ekonomik durumumuz konuşuluyor’. Peki, ekolojik durum? Enerji döngüsünün bir parçası olduğumuz şu gezegende yaşamaya muhtaç olduğumuz bir doğa düzeni var. Bu düzen, öyle tekerine çomak sokulması gereken bir sömürü düzeni değil. Bilakis, o tekerleğin taşa takılmaması uğruna kucaklamamız gereken bir düzen.

Sık sık haberlerde karşımıza çıkan, ‘çıt çıt’ diyerek geçiştirdiğimiz Hidroelektirik Santralı (HES), Jeotermal Enerji Santralı (JES), Nükleer Santral ile Termik Santral projelerinin sistematik bir şekilde işleyen ve bizim hayatta kalmamız açısından son derece önemli olan ekolojik dengeye rant uğruna çomak sokuyor. Bu durumun farkında olmamız gerekirken o sırada istatistik gelişmişlik açısından üst sıralarda olan devletlerin de bu enerji sistemlerinden arınmaya çalıştıklarını bilmeliyiz.

İnsan neslinin devamını sağlaması açısından doğayla savaş halinde olmaması, geri dönülemez hastalıklara davet çağrısı yapılmaması için doğal yaşam alanlarında yapılmak istenen rantsal projelerin çocuklar ile kadınlar açısından büyük bir tehlike arz ettiğinin farkında olmamız gerekiyor. Güncelliğini koruyan enerji santrallerinin ne gibi geri döndürülmesi imkansız hastalıklara vesile olacağı aşikar, fakat siyasal iktidarın hala rant uğruna bunları göz ardı etmesine tanık oluyoruz.

Doğa talanı kadında akciğer hastalıklarına, kısırlık, üreme sistemi kanserleri ve meme kanseri gibi ciddi sonuçlara yol açıyor doğum ve gebelik sorunlarını artırıyor. Kadınların maruz kaldığı etkilerin yanı sıra anne karnında gelişen bebeği de olumsuz etkiliyor. Doğa talanı tüm canlıları etkileyen bir süreç olsa da kadınlar üzerindeki etkisi orantısız. Kadınların fiziksel, ekonomik, sosyal ve doğal kaynaklara erişim kısıtlılıkları çevre değişikliğine bağlı uyum kapasitelerini de azaltır. Çevre değişikliğinin doğrudan ya da dolaylı etkileri kadınların beklenen yaşam süreleri dahil birçok değişkeni olumsuz yönde etkiliyor. Kadınlar üzerindeki etkisi bir yana çocuklarda akciğer fonksiyonunu olumsuz etkiliyor, solunum ve kalp rahatsızlıkları görülüyor ve uzun vadede çocuk ölümlerine sebebiyet veriyor.

Son 10 yılda kanser vakalarında büyük bir artış var. Onkoloji merkezleri tıklım tıklım dolu. Havaya, suya ve toprağa karıştırılan zehirli kimyasalların uzay boşluğunda ya da suyun derinliklerinde kaybolmayacakları bir gerçek. Doğa ise tüm bu tahribatı elbet bizlere hastalık olarak geri veriyor.”