“Cahide/Melekler Yeryüzünde Yaşayamaz” isimli romanıyla oyuncu, yönetmen ve yapımcı Cahide Sonku’nun yaşamına ışık tutan Eyüphan Erkul, “Cahide Hanım’ın varoluşundaki eksiklik hiç bitmedi. Hayatı boyunca kendini tamamlamaya çalışarak bir hikâye kurdu” diyor.

Eksik hissettiği duygu peşinde

Kadir İNCESU

Sinemamızın starı, ilk kadın yönetmen ve yapımcısı, “On beş milyonun Cahidesi” Cahide Sonku’nun yaşamı şimdi satırlarda. Yazar Eyüphan Erkul’un, Sonku’nun bilinmeyenlerini mercek altına aldığı romanı “Cahide / Melekler Yeryüzünde Yaşayamaz” Artemis Yayınları tarafından yayımlandı.

Romanı yazmadan önce Sonku ile ilgili uzun dönem araştırmalar yaptığını anlatan Erkul, Sonku’nun yaşamını kitapta 6 bölüme ayırmış. Erkul, kitabı yazma sürecini şöyle özetliyor: “Dönemin dergilerini, gazetelerini tek tek taradım. Filmlerini izledim. Hikâyesi ilk başta çok karmaşık gibi duruyordu. Birden onun hayatına giren erkekler dikkatimi çekti. Hep birilerine âşık olmuş ve onların hayatına dâhil olmuştu. İşte o anda Cahide Hanım’ın ruhundaki eksikliği anladım. Babasız büyümüş bir kız çocuğuydu ve yakınlarını erken denebilecek bir yaşta kaybetmişti.” Biyografik romanı üzerine yazar senarist Eyüphan Erkul ile konuştuk.

Cahide Sonku’nun yaşamında sizi çeken neydi?

Daha önce hakkıyla anlatılmamış gerçek hikâyeler çok ilgimi çekiyor. Cahide Hanım’ın dramatik yapıya çok uygun bir hayatı vardı ama bunu roman biçiminde kimse anlatmamıştı. Fikir aklıma gelip de böyle bir kitap var mı diye Google’a yazdığımda daha önce akıl edilmemiş olmasına çok şaşırdım. Evet, hakkında çok yazılar yazılmış, çok fazla şehir efsanesi üretilmişti ama tüm hayatı hakkıyla anlatılmamıştı. Çoğunluğu gazetelerde yazılmış hüzünlü ve özensiz hikâyeleriydi. Çok arabesk bir şekilde onun nasıl düşkünleştiğini aktarıp durmuşlardı yıllardır. Oysa karşımızda çok kudretli bir kadın vardı. Türkiye’nin ilk sinema starıydı, ilk kadın yönetmenimiz ve yapımcımızdı.

eksik-hissettigi-duygu-pesinde-873589-1.
Eyüphan Erkul

ONDAN ÖNCE SİNEMADA STAR YOKTU

“Hiç kuşkusuz Türk sinemasının en büyük oyuncusu Cahide Sonku’ydu” saptamanız çok iddialı değil mi?

Neden iddialı olsun… En büyük oydu. Bir defa ondan önce sinemamızda “star” hiç yoktu. O ilk olduğundan en sevileniydi. Ondan sonra gelenler onun kadar sevilmedi. Evet, elimizde bunu ölçecek gerekli veri yok ama dönemin avantajıydı diyebiliriz. O zamanlar tüketim şimdiki kadar hızlı değildi. Bu kadar çok film, dizi çekilmiyordu. Oyuncular şimdiki kadar göz önünde değildi o yüzden daha çok saygı duyuluyor daha çok özleniyorlardı.

Cahide Sonku’yu yakın çevresindeki insanlarla anlatmayı tercih etmenizin nedeni nedir?

Cahide Sonku’nun hayatının romanını yazmadan önce uzun dönem araştırmalar yaptım. Dönemin dergilerini, gazetelerini tek tek taradım. Filmlerini izledim. Hakkında çıkan her satırı okuduktan sonra 50 sayfalık bir özet yazdım. Hikâyesi ilk başta çok karmaşık gibi duruyordu. Bunu belirli bir çerçeve içine oturtursam ve belirli bir tema üzerinden yürürsem romanı bitirebilirdim. Yoksa detaylarda boğulup kalabilirdim. Birden onun hayatına giren erkekler dikkatimi çekti. Hep birilerine âşık olmuş ve onların hayatına dâhil olmuştu. İşte o anda Cahide Hanım’ın ruhundaki eksikliği anladım. Babasız büyümüş bir kız çocuğuydu ve yakınlarını erken denebilecek bir yaşta kaybetmişti. O nedenle Cahide Hanım’ın hayatını altı bölümü ayırdım. İlk yıllar ve son yılları dışında dört aşkını birer bölüm halinde yazdım.

Cahide’nin yaşamına yön veren neydi? Hırsı mı, eksikliğini hissettiği duygular mı?

Kesinlikle eksikliğini hissettiği duyguların esiriydi. Zaten insan da öyle değil midir? Fransız varoluşçuların söylediklerine katılırım. İnsan dünyaya eksik fırlatılmış bir varlıktır. Kendini tamamlaması gereken bir canlıdır. Ama ruhumuzdaki eksiklik hiçbir zaman geçmez. Bazılarında bu kadar derinlerde kalıyor olabilir. Cahide Hanım da böyleydi ve varoluşundaki eksiklik hiç bitmedi. Hayatı boyunca kendini tamamlamaya çalışarak bir hikâye kurdu.

HAYAT MÜKEMMEL OLSAYDI SANAT OLMAZDI

Cahide Sonku bütün ömrünce hissettiği eksikliği çok çalışıp mesleğinde başarılı olarak, tanınarak, sevilerek olumlu olarak da kullandı diyebilir miyiz?

Evet diyebiliriz. Belki de siz de ruhunuzdaki eksiklikleler nedeniyle bu röportajı yapıyorsunuz belki ben de aynı durumdayım. Zaten hayat mükemmel bir yer olsa sanat olmazdı, roman dediğimiz idealize edilmiş hikâyelere ihtiyaç duymazdık. Dünya manasız, kasvetli ve kötücül bir yer insanlar ise eksik varlıklar. Bu nedenle dünyayı çekilir yer kılmaya çalışıyoruz. Bence Cahide Hanım da aynı duygular içindeydi ve kendini sanatına vermişti.

Cahide Sonku’nun yaptığı hangi işler hangi açıdan önemli?

Yaptığı tüm işlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Bir defa ilk başlarda Türk sineması daha emekleme döneminde. Bir yönetmen, bir görüntü yönetmeni ve iki film şirketi var. Cahide Hanım oyuncu olarak Türk Sineması’nın kurucu kişileri arasında denebilir. Daha sonra şirketler çoğalınca bu işle ilgilenenler de arttı Cahide Hanım da bunlardan biriydi. İlk kadın yönetmenimiz, ilk kadın yapımcımız olması önemli. Tiyatromuzda Batılı tarzda teatral anlayışın yerleşmesinde çok büyük katkıları var. İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndaki Shakespeare oyunlarının neredeyse tamamı sahnelermiş ve Cahide Sonku buralarda hep başrollerde oynamış. Ama bence onun sanata en büyük katkısının başka bir alanda olduğunu düşünüyorum. Yeşilçam’ın efsanevi bir senaristi vardı; Sadık Şendil. Onun yazdığı filmleri bir hatırlayalım; Sev Kardeşim (1972), Canım Kardeşim (1973), Şiribim Şiribom (1974), Mavi Boncuk (1974), Köyden İndim Şehre (1974), Salako (1974), Süt Kardeşler, Neşeli Günler (1978) bunlardan bazıları. Yeşilçam’a yön veren şahane işlerdi. Bugün ana akım Türk sinemasından bahsedeceksek merkezinde Sadık Şendil ve birkaç kişi vardı demek yanlış olmaz. Bursa’da tütün eksperliği yaparken Sadık Bey’i keşfeden Cahide Hanım idi. Onun ilk yazdığı senaryo Beklenen Şarkı’nın (1953) hem oyuncusu hem yönetmenlerinden biri, hem de yapımcısıydı Cahide Sonku. Dolayısıyla sinemamıza yön veren şahsı oyuna alan kişiydi. İşte bu katkısı çok önemlidir.