Amerika ile Rusya’nın karşı çıkması nedeniyle Türkiye gözünü diktiği Kobanê ve çevresine fiili operasyon yapamadığı takdirde, savaş tecrübesi olan HTŞ silahlı birimlerinin SDG-YPG ile çatışmasına yol açacak taktikleri devreye sokacaktır.

El Nusra Cephesi, Türkiye’nin kâhyası mı olacak?-II
Fotoğraf: AA

Konuk Yazar
Faik BULUT, Ortadoğu Uzmanı/Yazar

Suriye merkezli resmi olmayan bir bakıma bağımsız sayılan El Vatan gazetesinin bazı köşe yazarlarının birkaç makalesine de göz gezdirdim. Dikkatimi çeken bir yorum, Rezzuk El Ğavi tarafından kaleme alınmıştı: “ABD ile Türkiye, kendileriyle işbirliği yapan yerel yapıları/oluşumları himaye etmek adına ve işgal altındaki Suriye topraklarında daha fazla kalabilmek uğruna, birbirine zıt konumdaki örgütleri sürekli çatıştırma yoluna gitmektedirler.”

“El Nusra, kaynaşma ve dolaşıma sokulma arasında” başlığı ile 9 Kasım 2022 tarihinde yayınlanan Munzır Ayd imzalı bir diğer yoruma bakalım: “Suriye’nin kuzeyinde stratejik hedeflerini gerçekleştirmek maksadıyla SDG (Suriye Demokratik Güçleri) milisleri, Rusya ile işbirliği halindedir. Türkiye ise taktiksel ilişkiler geliştirmeye gayret ederken, El Nusra Cephesi sözde başkanı Ebu Muhammed El Colani Afrin’e doğru hareketlendi. Militanlarıyla birlikte Afrin’den sonra Ras’ul Ayn (Serê Kaniyê) mıntıkasına göz dikmiş durumdadır. Ancak neyin mümkün neyin imkânsız olduğunu yeni dengeler belirleyecektir. Mesela Türkiye himayesinde ‘Suriye Milli Ordusu(SMO)’ bayrağı altına toplanmış farklı örgütlerin kendi aralarında silahlı çatışma sürecine girmeleri üzerine harekete geçen El Nusra militanları, önce Afrin ardından Halep kırsalındaki Azez şehrini alarak ilerlediler. Türkiye’nin devreye girip uyarısı üzerine geri çekildiler.

Pratikte tam öyle olmadı; El Nusra militanlarını tam çekilmediler. SMO çatısı altında bulunan El Hamza Tümeni ile Süleyman Şah Tugayı’nın üniformalarını giyerek yerlerinde kalmış oldular. Türk istihbaratı da bu gelişmeden razıydı. Zira çok amaçlıdır bu hareketlenme. Mesela farklı muhalif örgüt ve yapıların İdlib merkezli karargâh ile Halep’in kuzeybatı mıntıkalarındaki merkezinde toplanması isteniyor.

Maksat, El Nusra (şimdiki adı Heyet’ül Tahrir’il Şam-HTŞ) kontrolünde birleşik silahlı-sivil yapıların oluşturulmasıdır.

Üçüncü aşamada tüm silahlı ve sivil muhaliflerin lideri konumuna gelecek olan ‘başkomutan’ El Colani’nin yerli ve yabancı kamuoyu nezdindeki imajının parlatılması tasavvur ediliyor. Plan uyarınca El Colani, diyalog kurulması gereken ‘ılımlı ve dirayetli önder’ diye takdim edilecektir. Nihai hedef ise, muhtemel bir çözüm masasında onun da müzakereci sıfatıyla bulunmasının sağlanmasıdır.

Türkiye’deki rejiminin siyasi hatalarının Suriye topraklarında yol açtığı kaos, işleri her an kendi kontrolünden çıkma noktasına kadar getirmiştir. Bu yüzden El Nusra’nın devreye sokularak dağınık, kontrolden çıkmış, merkezkaç ve başına buyruk grupların yeniden zapturapt altına alınması murat edilmektedir. Türkiye, Gaziantep toplantısında şartlarını dayatmıştır.

Uygulayıp yerine getirilmesi gayet zor olan bu şartlar şunlardır: ‘Bölgedeki faaliyetlerin gereği’ olarak yerel düzeydeki yönetim hizmetleri, genel asayiş ve kontrol noktalarındaki denetim El Nusra’ya bağlanmalıdır.

Türk istihbaratçıları, bu kapalı devre konuşmanın dışarıya sızdırılmasında sakınca görmediler. Sızan haberlere göre; toplantıya katılan Türk görevlilerin şartlarına uymayan ve yerine getirmeyen yapılar (oluşum, bileşen, örgüt, fraksiyon, grup vs) devre dışı bırakılacak; güvenlik, sosyal ve ekonomik problemleri çözmek için yerlerine El Nusra yönetimi ikame edilecektir.

Bölgeden ulaşan haberlere bakılırsa; El Nusra, Türkiye ile birlikte ortak planı uygulamaya başladı. Mesela Ankara ile işbirliği halindeki yapıların çizginin dışına çıkması halinde onların yerini alabilecek yeni kadroları devreye sokmaya hazırlanmaktadır. Sözgelimi Türkiye’nin askeri denetimindeki Serê Kaniyê (Ras’ül Ayn) bölgesindeki asayişi, El Nusra (HTŞ) güvenlik birimleri temin edecektir.

Bu birimler, günlük rutin operasyonlar yapabilecekler. Daha önce bunun bir tatbikatı da yapılmış; HTŞ silahlı milisleri, Ahrar’ül Şam sancağı altında Doğu Halep’in kuzeyinde yer alan Mumbiç’e bağlı el Yaşli ile el Hamran bölgelerinde görevlendirilmişlerdi.

Türkiye, her ne kadar El Nusra ile liderini dünya kamuoyuna ‘cici’ gösterip tanıtmaya kalksa da, madalyonun diğer yüzünde Suriye ile Rusya var. Her ikisinin de gözünde, bu örgüt teröristtir. Dolayısıyla dolaşıma sokulması da terör eylemleri üretmekten başka bir sonuç vermez. Dahası var: Rusya ile Suriye’nin İdlib meselesinin çözümüne ilişkin görüşü, Türkiye’den farklıdır. Rusya, defalarca tekrar etmiştir: Suriye’deki terör odakları ve garnizonlarına asla müsaade edilmeyecektir. Onların er yahut geç imha edilmesi elzemdir. Suriye ise varlığı son buluncaya kadar teröre karşı mücadelesinde kararlıdır.”

“Kuzey Suriye haritasında muhtemel değişiklikler” başlıklı ve 7 Kasım 2022 tarihli aşağıdaki yorum ise Abdulmuneem Ami İsa’ya ait: “Ekim ayında Afrin’e müdahale etmesinden sonra silahlı milislerini geri çeken El Nusra’nın (Heyet-ü Tahrir’il Şam-HTŞ) bu operasyonunu onaylamış görünen Türkiye’nin asıl maksadı şudur: Şam yönetimi ile olası bir müzakere masasına oturduğunda, denetimindeki silahlı muhalif güçlerin bayrağı altında toplanacağı güçlü bir merkezin oluşturulması. ABD ve Rusya’nın El Nusra merkezli bir birleşmeye itirazı üzerine, Türkiye geri adım atmıştır…

Gelgelelim yeni gelişmeler ışığında, bölge haritasının değişmesine yol açabilecek değişik faaliyetlerin başlaması kuvvetle muhtemeldir. Örneğin Suriye ordusu ile muhalif Suriye Milli Ordusu mensupları arasında çatışmalar tekrar başlamıştır.

Bu arada Rusya ile Suriye, kara ve havadan operasyon yaptılar. Böylece Türkiye’nin yeni planı yeterince tatbik edilmedi. Ayrıca SDG (Suriye Demokratik Güçleri) milisleri, Türkiye’nin muhalefeti tek bayrak altında toplayıp HTŞ birimlerinin önünü açma planına karşı direnmektedir. Türkiye’nin önünü tıkayan bu direnme, aralarında belli bir koordinasyon ve anlaşma bulunmayan Suriye, Rusya ve Amerika’nın zımni desteğine mazhar olmaktadır.

Bu arada Ukrayna’daki savaş sonrasında bozulan dengeyi lehine kullanmak isteyen Türkiye’nin hedefi (Kürtlerin yaşadıkları) Suriye’deki topraklara yani Fırat’ın doğusunda bulunan Kobani, Qamişlo, Haseke gibi topraklara karadan-havadan askeri operasyon yapmaktır. Buna karşılık SGD, Suriye-Rusya-Amerika dengesine oynayarak Afrin bölgesini Türkiye denetiminden ve işbirlikçisi çetelerden kurtarmanın yollarını aramaktadır. Bu amaçla SGD, kimi zaman Afrin ile Halep kuzeybatısındaki bölgelerde konuşlanmış birbirine rakip cihatçı örgütlerin mevzilerini bombalayarak kendi aralarındaki çatışmaları körüklemektedir. SGD’nin hesabı biraz risklidir ve kumar oynamak gibidir. Şubat 2022’den bu yana uluslararası alanda ve bölgesel ölçekte önemli bir aktör oluveren Türkiye’nin hesabı ise iç gelişme ve dinamiklerine bağlıdır. Suriye’nin hesabına gelince, o da şöyledir: Bırakalım tencere kaynama noktasına gelsin, biz ona göre davranırız. Bizce hemen her şey, Haziran 2023 tarihli Türkiye seçimlerine ayarlanmıştır.”

Kanaatim odur ki; Türkiye’deki siyasi iradenin gizli veya açık onayıyla TSK ile MSO denetimindeki topraklarda denetim ve istikrar sağlaması maksadıyla HTŞ’nin kâhya/vekil tayin edilmesinin bir amacı daha var. Şöyle ki: Amerika ile Rusya’nın karşı çıkması nedeniyle Türkiye gözünü diktiği Kobanê ve çevresine fiili operasyon yapamadığı takdirde, savaş tecrübesi olan HTŞ silahlı birimlerinin SDG-YPG ile çatışmasına yol açacak taktikleri devreye sokacaktır. Bir başka deyimle HTŞ Türkiye adına vekâleten operasyon yapacak, çok yönlü desteği Ankara’dan alacaktır.

Diğer yorumlar öngörüden ibaret sayılsa da şu haber oldukça dikkat çekicidir: “Taksim’deki patlama vesilesiyle Erdoğan, Türkiye dışında operasyon yapma ihtimaline işaret ediyor.”