1- “Bir insana nereden vurursan o onun kimliği olur,” demiş Kant.

1- “Bir insana nereden vurursan o onun kimliği olur,” demiş Kant. Devlet bize dilimizden vurdu, dilimiz kültürümüzün sembolü haline geldi.

2- Kültür, hatırlanması değil yaşanması gereken bir şeydir. Eğer hep hatırımızdaysa, bu doğru dürüst yaşanmadığı içindir.

3- Kültür, diş ağrısı gibidir. Dişimiz ağrıdığı için onu hatırlarız. Bu acıdan kurtulmak istiyorsak, ağrının dinmesi gerekir. Bizim acımızın dermanı, Kürtlüğümüzün kabulüdür.

4- Sartre, ulusları bir arada tutan şeyin ortak düşmana karşı birlik olduğunu söyler. Ama Kürtlerin tarihini şekillendiren bu olmadı.

5- Ali Şeriati ise, ulusları bir araya getiren şeyin yaşadıkları ortak acı olduğunu belirtir. Evet, Kürtlerin tarihi, ortak acıların tarihi oldu.

6- Batı’da kullanılan bir tabir varmış: “Onlara kültürünü ver ki, ulus olmasın.” Memleketimizde, eksik ulus sürecine sahip Kürtlerin önüne devlet set çekti. Kürtlere ya tükeniş ya da ulus bilincine yükselme dışında tercih bırakılmadı. Kürtler ikinciyi tercih etti.

7-Bir evre tamamlandı. Şimdi herkesle aynı yerdeyiz. Demokratik yasal haklara tam ulaşılmış değilse bile, sesi çıkan uluslar pazarında artık Kürtlerin de sesi var.

8- Dişimizin ağrısı geçsin. Kürtlüğümüz canımızı acıtmasın artık. Böylece rahat ekmek yiyebilelim.

9- Acılar teraziye gelmez. Ama ekmek acısı, diş ağrısından daha büyük olabilir.

10- Dişi ağrıyan kişi, yiyeceği ekmeği değil, dişini düşünür, onu dert eder. Ama şimdilerde dişimizin ağrısı dinmeye yakın dururken, önümüzdeki sofrada ekmeklerin eksildiğini daha rahat görmeye başlarız.

11- Kürt sorununda yeni evre denen kalıcı barış sürecine geçilirken, artık Kürt toplumundaki ve hareketindeki farklı sınıfsal ve toplumsal tercihlerin daha net ifade edileceği bir dönem öne çıkacak.

12- Bugün neoliberal siyasetlerin ve cemaatçi yerel çalışmaların güç kazandığı Kürt illerinde, artık sadece kültürel kimlikle örgütlenerek geleceği garanti altına almak mümkün değil.

13- Kürtler barış yapacak ve ister istemez ekmek kavgasına bakacak. Bu olmazsa, hakka, adalete ve insanca yaşamaya ihtiyaç duyanlar, kurtlar sofrasına yem olur.

14- Kapitalizmin şiarı olan “pazarın birliği” ilkesi, “ulusun birliği”nden daha üstündür. Ulus, halkın birliğine değil, sermayenin birliğine kurban edilir.

15- Kürtler şimdi pazarın birliğine karşı, “halkın birliği”ni sosyal ve ekonomik temelde dert etmek tercihiyle daha çıplak yüz yüzedir. Yeni süreç ve devletin yeni muhafazakar güçleri, buna mecbur eder.

16- Kürt sorununda denenmeyen tek yolun barış olduğunu söylüyoruz. Barış yapmak, diş ağrısına derman olmak ve acımızı dindirmektir.

17- Ama devlet geleneğinin unutmadığı başka bir yol daha var: Acı veren dişi sökmek.

18- Son dönemlerde çözüm yolları daha çok konuşulurken, devlete dair geleneksel kaygılar silinmiş değil. Kürt kimliğini gönülsüzce kabul edenlerin, imhaya ve inkara olan hevesleri varlığını sürdürüyor.

19- Karanlığın en koyu olduğu yer sabahın en yakın olduğu yerdir, ama aynı zamanda sabahın en yakın olduğu yer de karanlığın en koyu olduğu yerdir.

20- Bu yüzden Kürtler, kurtlarla ilgili atasözlerini hafızalarından silemez. Devletin tarihi, kuzuları parçalayan kurtların tarihidir.

21- Topraklarımız kana doydu. Masallarda dendiği gibi, hayatlarımız, “gizemli bir gözyaşı ülkesine döndü.”

22- Bursaspor taraftarları Diyarbakırlılara hakaret ettiğinde, ertesi hafta Diyarbakırlılar tek bir pankart açmıştı tribünde: “Akan gözyaşlarımızın rengi aynıdır.”

23- Ama, karşı tribünler de aynı pankartı, bu sefer Kürt kardeşlerinin diliyle asmadıkça, toplumsal barışı garanti altına alamayız: “Rengê hêsîrên çavê me yan dihêrikê mîna hevin.”

24- Umut oradadır.

25- “Savaşa neden mi karşıyız? Her birimizin içindeki gizli katil dehşet saçmasın diye,” demişti Che.

 
Not: Yazının başlığı, “Biz Buradayız” demektir Kürtçe. Bu hafta başlayan KCK davasında, sanıklar kimlik yoklamasında “buradayım” anlamında “Ez livirim” demişlerdi (i harfi ı olarak okunur).