Köşe yazarlığı olgusu tarihi ve bugün aldığı şekilleriyle

Köşe yazarlığı olgusu tarihi ve bugün aldığı şekilleriyle birlikte bir süredir yoğun biçimde tartışılıyor. Bir yanda ayrıntı aktarmanın ötesine geçmeye cesaret edemeyen zayıf haber klipleri, diğer yanda öznellik, ego-canavarlığı ve yüzeyselliğe sürüklenen ve yorumdan ibaret kalan köşe yazarlığı üzerine kurulu bir gazetecilik geleneğinin pek de sağlıklı olmadığı açık. Nitelikli gazetecilik pratiğinin bu iki kutuplu yapıdan kopması ve araştırmaya dayanan, haberi kendisi üretebilen, ve gerektiği yerde metne yön verecek yorumlara başvurma cesaretini gösteren anlayışa kayması gerekiyor. Bunun yanında günün gelişmelerine daha derin bir perspektiften bakılması gerektiğinde uzmanlık sahibi insanlarla dinamik bir bağ kurulması ve ancak gerektiğinde yazı alınması gerekiyor.

Birgün gazetesine yazmaya başladığımda bu yazıların üstünde fotoğrafımın konduğu haftalık köşe yazılarına dönüşeceğini öngörmemiştim. Bir grup arkadaş sol siyasi düşünce ile güncel sanat pratiği arasında o güne kadar eksik kalan bağı güçlendirmek gerektiğini ve kendimize yakın bulduğumuz için Birgün gazetesinin kültür sayfalarının bize böyle bir zemin sunabileceğini düşünmüştük. Diğer gazetelerin kültür ve sanat sayfalarını zamanla iptal etmeleri ya da hızla muhafazakârlaştırmaları sonucunda sanata dair haberlerin yayınlanmasında tekel konumuna yerleşen Radikal’in suya sabuna dokunmayan, belirli çevreleri öne çıkaran yayın anlayışının dışında bir alternatif üretilebilirdi.

Daha önce yazdığım uzun eleştiriler teorik bir dile sahipti. Böylesi bir dili bir gazete sayfasında 3500 karakteri aşmayacak yazılara uyarlamayı sanırım hiç beceremedim. Okunması zor ve gazeteden çok dergilerde olması gereken yazılar kaleme aldığım fısıldandı bana bir süre sonra. Tam o sıralarda uzmanlık saham sayılabilecek güncel sanattan sıkıldığım bir döneme girmiştim ve başka görsel kültür alanlarına kayan yazılar yazmaya başladım. Yine aynı dönemde yazılarım sütun içinde verilmeye başlandı ve muhalefet etmeme rağmen fotoğrafım eklendi sütunun başına. Tam anlamıyla köşe yazarına dönüşmüştüm yani. Kimi zaman bunun şımarıklığına kapılmışken yakaladım kendimi.

Bazen -ya da çoğu zamanbir şeyler ittirince üretim gerçekleşebiliyor. Her hafta bir yazı üretme sorumluluğu taşımak benim gibi uyuşuk bir anarşiste gerçekten hoş bir çalışma ritmi kazandırdı. Ama artık cebimdeki cephane tükendi, Türkiye dışında bir yerdeyim ve kendimi yeniden akademik düşünme frekansına sokmam gerekiyor. Uzun lafın kısası köşe yazarlığına veda ediyorum.

Sol ile güncel sanat arasındaki mesafeyi kapatmak konusunda benim, Süreyyya Evren’in, Esra Okutan ve Gökhan Gençay’ın ve gazetedeki diğer arkadaşlarımızın çabaları ne oranda başarılı oldu bilemeyiz. Kişisel olarak bir seneyi aşkın bu süre içinde sadece beş adet e-mail almış olmam bana bir fikir veriyor. Ama bu kesişim potansiyeli halen çok şey vadediyor ve üzerinde çalışmaya kesinlikle değecek bir uğraş. Sabrınız için teşekkürler.

Fenerbahçe size emanet.