Emekçiler anlatıyor...

Pandemi, hayatımızda çok şeyi değiştirdi. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı aşikâr. Çalışma yaşamının dinamikleri de hızla değişiyor. Aslında çok eski bir pratik olan evden/uzaktan çalışma hızla yaygınlaştı. Dünyada milyonlarca beyaz yakalı emekçi eve kapanmış durumda.

Büyük şirketlerin, sermaye gruplarının yaptığı açıklamalara bakılırsa, pandemi sonrasında da bu çalışma biçimi hayatımızdan çıkmayacak...

***

Tencere karıştırırken e-posta yazıyorum

G.M. (gazeteci): Salgın sonrası temizlik, yemek, çocuk bakımı gibi, evdeki hayatın devamı için gerekli hiçbir hizmeti dışarıdan alamamaya başladık. Evin içindeki mesaim sabah kahvaltı hazırlayarak başlıyor. Bulduğum ilk boşlukta bilgisayar başına geçiyorum. Kamerayı, sesi kapatıp kucağımda çocukla çok Zoom toplantısına katıldım. Bir yandan tencereyi karıştırıp bir yandan çok e-posta yazdım. Bulaşık yıkarken, Whatsapp’tan gelen ‘acil’ soruları çok yanıtladım. Neredeyse her gün gece yarısına kadar çalışıyorum. İşveren, evde olmanın bize çok rahat geldiğini düşünüyor; ancak işimiz çok daha zorlaştı. Üstelik elektrik, su, ısınma masrafları da artmış durumda. Bunun için ek bir ödeme de almıyoruz. Her zamanki gibi bu sürecin de yükünü patronlar değil, işçiler çekiyor.

***

Kadınların işi çoğaldı

Serda Semerci (editör): Sabahları çalar saati beş dakika sonrasına ertelemek hiç bu kadar suçsuz hissettirmemişti. Evde kapalı kalmaktan, en büyük sosyal eğlencenin marketleri ziyaret edebilmek olmasindan, haftaiçi tüm gününüzü çocuğunuzun uzaktan eğitim rutinine adamaktan ne kadar bunalsak da evde olmanın rahatlığına kaptırdık kendimizi.

İşle ilgili son teslim tarihi, fiziksel eğitimde çocukların ödevlerinden beklenen mükemmellik yerini ‘yapabildiğinizin en iyisi’ anlayışına bıraktı. Özellikle kadınların işi çoğaldı. Pek çoğumuz bir yandan yemeğin soğanını doğrarken öbür yandan çocuğa altı ile sekizi nasıl hızlı toplayacağını öğretirken bulduk kendimizi. Seyahat edemez, metroya inerken gayri ihtiyari tutunduğumuz tırabzanlara milyonlarca mikrop taşıyan yarasalar gözüyle bakar olduk. Hanenin dışında kalandan izole olmayı; kapıyı, geleni ancak göz ucuyla görebilecek kadar açmayı kısa süre içinde yeni toplumsal normlarımız yapabildik.