Emekçiler anlatıyor: Haklarımız lütuf değil!

Pandemi döneminde değişen çalışma yaşamı yüzünden milyonlarca beyaz yakalı emekçi eve kapanmış durumda. Reklamcı olan Berrak Güngör de evden çalışma sistemine geçen beyaz yakalılardan sadece birisi...

Berrak Güngör (29 yaşında, reklamcı): Evden çalışmaya geçmek aslına bakarsınız ilk etapta rahatlatıcı gelmişti. Sonradan ev hayatı ve mesai kavramı birbirine geçmeye başlayınca, işler oldukça zorlaştı. Evden çalışma deneyimini bir önceki işyerimde deneyimlemeye başlamıştım. Oradan ayrılma sebebim de, yöneticilerin; gece gündüz, hafta sonu demeden, özel hayata saygı duymadan iş istemeleri ve bunu isterken, “Kusura bakma, müsait misin?” gibi nezaket cümlelerine gerek bile duymamalarıydı. Hayatımızın her alanına hükmetme yetkisi olduğunu zanneden bir yönetim kurulu ve tepeden tırnağa bu zihniyete bürünmüş insanlarla çalışmak oldukça zordu. Bununla ilgili şikâyetlerimizi dile getirdiğimizde ise “Siz dua edin ücretsiz izne çıkarmadık; evden çalışmaya geçmeyebilirdik, buna dua edin” gibi karşılıklar aldık.

İşin özü, insan 21’inci yüzyılda dahi Antik Mısır’ın kölelik sistemini gözeten ve çalışma karşılığında vermek zorunda oldukları maaş ve hakları bir “lütuf” gibi gösteren yöneticilerle mücadele etmek zorunda kalıyor. Mücadeleden arta kalan zamanlar ise hayalkırıklıkları ve motivasyon düşüklüğüyle geçiyor ki bu motivasyon düşüklüğü nedeniyle insan, yer yer haddini aşan yöneticilerin psikolojik baskılarına maruz kalıyor.

Velhasıl oradan kurtuldum ama bu deneyimi yaşatan benzer birçok yer olduğunu biliyor ve insanlara haklarını gözetmelerinin nankörlük değil gereklilik olduğunu kendi deneyimlerimden yola çıkarak hatırlatmak istiyorum.