Sakıncalı bulunan, Castro’nun ajandasıydı: Toprak reformları yapmak, elitlerin mallarını kamulaştırmak, Amerikan mafyasını defetmek. ABD’nin memnuniyetsizlik şablonu CIA’in 1954’te, demokratik yollarla seçilmiş Jacobo Arbenz hükümetine karşı darbe yaptığı Guatemala’da oluşturulmuştu

Emperyalizmi arka bahçesinde yenmek

VIJAY PRASHAD @vijayprashad

ABD’nin istihbarat teşkilatı CIA ve Kübalı sürgünler, on yıllarca Fidel Castro’yu öldürmeye çalıştı. ABD Kongresi’nin 1975 tarihli raporunda bunun için, “her çeşit suikast türünün önerildiğini” yazıyordu: “yüksek güçlü silahlar, zehirli kalemler, zehirli tozlar ve aklı hayali zorlayan başka araçlar…” Kübalı lider, sayılabildiği kadarıyla, 634’ü bulan tüm girişimleri savuşturdu. Onu alan yaşlılıktı, CIA’in oyunları değil.

Sakıncalı bulunan, Castro’nun ajandasıydı: toprak reformları yapmak, elitlerin mallarını kamulaştırmak, Amerikan mafyasını defetmek. ABD’nin memnuniyetsizlik şablonu CIA’in 1954’te, demokratik yollarla seçilmiş Jacobo Arbenz hükümetine karşı darbe yaptığı Guatemala’da oluşturulmuştu. Arbenz ‘in suçu toprak reformu yapmak ve işçilerin haklarını korumaktı. Her ikisi de kırsal elitlerinin ve ABD merkezli United Fruit Company’nin (Birleşik Meyve Şirketi) afaroz edilmesi anlamına geliyordu. 1952’de CIA, ülkenin 58 liderinin isimlerini içeren “imha listesi” hazırladı. CIA alandaki ajanını hazırlamıştı. Vahşet konusunda gözünü kırpmayan Carlos Castillo Armas, “ülkeyi mezarlığa çevirmek gerekiyorsa, bunu yapmakta şüphe duymayacağım” diyordu. Arbenz, 1954’te darbeyle düşürüldü. Castro’nun kaderinin de, 1960’a gelindiğinde, aynı olacağını zannediyorlardı.
Castro, sosyalist programını yürütürken ABD’nin ne yapmaya çalışacağını görmüştü. 1953’te İran’da Muhammed Musaddık’a, 1954’te Arbenz’e ne olduğunu gördü. 1964’te Brezilya’da ABD’nin Joao Goulart’ın düşürülmesine nasıl yardım ettiğini ve 1965’te Juan Bosch’un yeniden gelmesini engellemek için Dominik Cumhuriyeti’ne müdahalesini izledi. Afrika’da, Batı ve Kongo ordusunun bir bölümü Başkan Patrice Lumumba’ya suikast düzenledi. Bu adamlar komünist değillerdi, ama sömürgecilik karşıtı özgürlükçülerdi. Özgürlükçü milliyetçi fikirleri, yerel elitler ve ABD’nin çok uluslu şirketleri için onları hedefe koyuyordu. 10 yıl sonra, diğer milliyetçiler de El Salvador’dan Nikaragua’ya kadar, Orta Amerika’da iktidara gelmeye kalkıştıklarında, aynı kaderle yüzleştiler. Castro o denizde bir fenerdi. Ve Küba emperyalizmin trol ağlarından kurtulabilmişti.
Castro, CIA’in Guatemala’da yaptığını Küba’da yapamayacağını biliyordu. 1959 Ekimi’nde Sovyet istihbarat ajanı Aleksandr Alekseyev, Moskova’ya Castro’nun ona söylediği şu sözü rapor etti: “ABD’nin tüm müdahale girişimleri başarısızlığa mahkumdur.” Castro bundan neden bu kadar emindi? Kübalılar nüfusun yüzde 90’ından fazlasının diktatör Fulgencio Batista’ya karşı devrimi desteklediğini biliyordu. Elitler hızlıca 144 kilometre uzağa, ABD’nin Miami eyaletine kaçtılar. CIA, Castro’ya karşı isyan başlatacak bir Armas ve Castro’yu öldürecek bir suikastçi bulmak için sürgünler üzerinde çalıştı. CIA destekli sürgünler, Nisan 1961’de Küba’yı istilaya kalkıştığında, Küba güçleri ve Küba halkı tarafından Domuzlar Körfezi’ne sürüldüler. Artık tek umutları, kaos yaratabilecek ve ABD destekli bir gücün iktidara gelmesini sağlayabilecek olan bir Castro suikastiydi.
Nisan 1960’ta, ABD Dışişleri Bakanlığı Küba’yla ilgili bildirisinde “İç desteği azaltmanın tek öngörülebilir yolu ekonomik tatminsizlik ve zorluğa dayalı hayal kırıklığı ve inanç yitimi. ABD hükümeti, Küba’da ekonomik hayatı zayıflatmak için her mümkün yolu kullanmak zorunda” diyordu. Pek çok sömürgeyle birlikte, Küba da tek ekin ekonomisine zorlanmıştı, Batista hükümeti, ABD’ye şeker satışına ve ABD’den gelecek turiste bel bağlamıştı. Eğer Küba başarılı olacaksa ikisi de bitmek zorundaydı. Castro, Alekseyev’e “Küba Devrimi için tek tehlike ekonomik zaaf ve ülkenin ekonomik açıdan, yaptırımları kullanabilecek olan ABD’ye bağımlığı. ABD bir, iki yıl içinde ekonomiyi yerle bir edebilir” demişti. 1960 Ekimi’nde, Castro’nun iktidara gelmesinden neredeyse iki yıl sonra, ABD Kongresi, Küba’ya ithalata ambargo kararı aldı. 1962’de ablukanın genişlemesi adayı adeta boğuyordu. Küba’yı kurtaran, ada halkı ve Sovyetler Birliği’nin Castro hükümetine desteğiydi. Castro 1959’da Alekseyev’e “Asla; ölüm tehlikesi altındayken bile Amerikan emperyalizmiyle anlaşmayacağız” demişti. Küba yardım için Sovyetler’e döndü. Yardım, Sovyetler 1991’de çökene kadar devam etti.

Küba bir anda, şeker pazarı ile gıda ve yakıt tedariğini kaybetti. Torricelli (1992) ve Helms-Burton (1996) anlaşmaları ambargoyu yabancı şirketleri de içerecek şekilde genişletti. Küba izole edildi. Bu Özel Dönem’de Küba inovatif olmak zorundaydı: Yeniden kullanma, tamir ve geri dönüşüm… Zor zamanlardı, ancak Küba devrimi çökmedi. “Neden direnebiliyoruz?” diye sordu Castro 10 yıl sonra. “Çünkü devrim her zaman, giderek daha fazla birlik, eğitimli ve mücadeleci olan ulusun desteğini aldı, alıyor ve alacak.”

Castro’nun Afrika ve Latin Amerika’daki ulusal kurtuluş güçlerine maddi desteği, Karayipler’deki komşularına tıbbi ve eğitimle ilgili yardımı, ABD’yi kudurtuyordu. Castro 1979-2006 arasında Küba’nın ev sahipliği yaptığı Bağlantısızlar Hareketi’nin (NAM) ve Havana’daki Asya, Afrika ve Latin Amerika Halkları Dayanışma Örgütü’nün (OSPAAL) liderliğini yaptı. Kabuğuna çekilmedi, ambargoyu kırmasına yardımcı olacak dayanışma ağları kurarak dışa döndü.

Özel Dönem’de, Hindistan komünist hareketi, Küba’ya 10 biner ton buğday ve pirinç göndermişti. Maddi, manevi benzer dayanışma hareketleri, Küba’yı ABD’nin baskısına karşı ayakta tuttu. NAM büküldüğünde ve OSPAAL uyuduğunda, Küba Latin Amerika’daki “pembe dalga”ya döndü, Venezuela’da Hugo Chavez’in ve Bolivya’da Evo Morales’in yükselişi, Küba’nın amaçlarını kamçıladı. Pembe dalganın zayıflığı Küba’yı bir kez daha izolasyona doğru itti.

Castro, Barack Obama da dahil 11 ABD başkanı gördü. Amerikalılar diplomatik ilişkileri başlatmak için Küba’ya ulaştı. Castro’nun kardeşi Raul Castro kısmen izolasyondan kurtulmak amacıyla diyalog davetini kabul etti. ABD’nin, Kübalı sürgünlerle Küba’yı sömürmek isteyen büyük şirketleri desteklediği 60 yıllık tarihini, hükümsüz kılmak istediğine dair açık bir işaret bulunmuyor. İki ülke arasındaki görüşmelerden gerçek bir ilerleme çıkmadı. 2015’te karşılıklı büyükelçilikler açıldı. Obama Mart 2016’da, 1959 Devrimi’nden sonra Küba’yı ziyaret eden ilk ABD Başkanı oldu.

Masada daha fazlası yok. Fakat bu küçük adımlar bile Donald Trump yönetiminde geri alınacak. Trump, Castro’nun ölümünün Küba Devrimi’nin sonunu hızlandıracağına inanıyor. Onlarca yıldır Castro’yu öldürmek isteyen ABD, devrimin, Küba halkının bağlılığıyla değil, sadece Castro’nun arzusuyla ayakta durduğuna inanıyor.

Granma’daki son yazılarından birinde Castro, “insan türünün belirsiz kaderi”ne yer verdi. Trump ve onun kafa yapısındaki politikacıların yükselişinden endişeli olduğu gibi Obama’nın politikalarından da endişeliydi. İkisi de gezegen için iyiye işaret değil. Trump ve Obama farklı görünebiliriler, dedi Castro, fakat “en güçlü emperyalist ülke” olan ABD’ye sadakatte birleşmiş durumdalar. Her ikisine de “çamurdan madalya verilmeli”. Dünya onlara başka bir şey vermeyi karşılayamaz. Çünkü onlar halihazırda her şey üzerinde hak iddia etmiş durumdalar.
Çeviri: Ömür Şahin Keyif