TRT’ye yıllarını vermiş emekçiler, İstihdam Fazlası Personel (İFP) denilerek başka devlet kurumlarına gönderilmek isteniyor. Devlet Personel Başkanlığı havuzuna gönderilen ilk İFP listesinde aralarında yapımcıların, teknik elemanların, sanatçıların olduğu 169 isim yer alıyor. Bu isimlerin 26’sı kendi istekleriyle listeye girmiş. Kalan 143 emekçi ise onlarca yılın ardından en verimli oldukları dönemde böyle bir uygulamayla karşılaşmanın üzüntüsünü […]

En verimli çağımızda bizi ‘yuva’dan gönderiyorlar

TRT’ye yıllarını vermiş emekçiler, İstihdam Fazlası Personel (İFP) denilerek başka devlet kurumlarına gönderilmek isteniyor. Devlet Personel Başkanlığı havuzuna gönderilen ilk İFP listesinde aralarında yapımcıların, teknik elemanların, sanatçıların olduğu 169 isim yer alıyor. Bu isimlerin 26’sı kendi istekleriyle listeye girmiş. Kalan 143 emekçi ise onlarca yılın ardından en verimli oldukları dönemde böyle bir uygulamayla karşılaşmanın üzüntüsünü yaşıyor.

BirGün’e konuşan, isimlerini vermek istemeyen TRT emekçileri, kendilerine büyük bir haksızlık yapıldığı görüşünde. Emekçiler, verdikleri emeğe, kuruma sağladıkları katkılara hiç bakılmadan, yalnızca görüşlerinden ötürü bu muameleye maruz kaldıklarını ve dava açacaklarını belirtiyor.

Peki, bu uygulamanın altında ne yatıyor? Bir TRT emekçisi, “Kendilerine biat edecek, ne derlerse yapacak insanlar istiyorlar, ‘Siz gidin, bizim çocuklar gelsin’ diyorlar” ifadelerini kullanıyor. Bir diğer emekçi ise “Asıl amaç kamudaki iş güvencesini yok etmek” şeklinde konuşuyor.

TRT emekçilerine göre, bu karar hayata geçirilirse zaten can çekişen kamu yayıncılığı tümüyle ortadan kalkacak. Yetişmiş, eğitimli kadrolar gidecek, hiç iş bilmeyen insanlar program yapacak. Emekçiler ayrıca, gönderildikleri kurumlarda hiç bilmedikleri işleri yapmaya zorlanacakları için atıl kalacaklarına ve böylece kamunun zarara uğratılacağına dikkat çekiyor.

ARŞİVDE TOZ BİLE ALDIM

A., 31 yıl TRT’ye emek vermiş bir sanatçı. “TRT bizim için yuvadır, hep öyleydi” diyor. Bunca yılın ardından kendilerine istihdam fazlası denmesinin çok büyük bir haksızlık olduğunu vurgulayan A., şunları söylüyor:

“Demek ki ben 31 yıl bu kurumda ne yaptım, hiç araştırmamışlar, görmemişler. Ben birçok alanda çalıştım. Korolarda hocalık yaptım, hâlâ yapıyorum, programcılık yaptım, arşivlerin düzenlenmesinde çalıştım, arşivlerdeki ses kayıtlarının tozunu bile evimden getirdiğim toz beziyle aldım. Bunları kimseye yaranmak için yapmadım; kurumuma, mesleğime saygı duyduğum için yaptım. Bunların ya farkında değiller ya da farkındalar ama işlerine gelmiyor. Onlar kendilerine biat edecek, itiraz etmeyecek, her dediklerini yapacak insan arıyorlar. Bize ‘Siz gidin, bizim çocuklar gelsin’ diyorlar.”

HİÇ UTANMAYACAKLAR MI?

TRT’deki birçok meslek grubunun uzman meslek grubu olduğuna dikkat çeken A., “Bu kişilerin hepsi özel sınavlarla alınmıştır. Kameramanı, sesçisi, ışıkçısı dahil… TRT dışında bu kişilerin çalışabileceği herhangi bir devlet kurumu zaten yok. Devlet Personel Dairesi bu işin altından nasıl kalkacak, biz sanatçıların kadrosunu neye çevirecek, gerçekten merak ediyorum. Ben 54 yaşındayım, başka ne iş yapabilirim? Hiç utanmayacaklar mı?” diye soruyor.

‘BEN YAPTIM OLDU’ DİYORLAR

Yıllarını TRT’ye vermiş emekçiler başka kurumlara sürgün edildiğinde TRT ve kamu yayıncılığı ne kaybedecek? A., bu sorumuza TRT’nin işleyişini anlatarak yanıt veriyor:

“TRT’de usta-çırak ilişkisiyle iş yapılır. Ben TRT’ye girdiğimde henüz 23 yaşındaydım, benim dedemle anneannemle yaşıt sanatçılar vardı. Biz onlara sora sora öğrendik, bize hep yol gösterdiler. Biz de gençlere yol gösteriyorduk, çünkü TRT’deki yapı başka türlü gelişmez. TRT başka hiçbir kamu kuruluşuna benzemez. Ama kanun hükmünde kararnameye dayanarak ‘Ben yaptım oldu’ diyorlar. Bu kadar basit değil.”

BİRLİK OLSAYDIK YAPAMAZLARDI

20 yıl önce koroların 100 kişi olduğunu, şimdi ise 25 kişi kaldığını belirten TRT sanatçısı, dolayısıyla TRT’de istihdam fazlasının olmadığını, aksine kadroların eksik olduğunu ifade ediyor.

Son olarak çok sayıda sanatçının sosyal medyadan kendilerine verdiği desteği hatırlatıyoruz A.’ya. Bu desteğin kendilerine güç verdiğini belirtiyor ve ekliyor: “Şartların zorluğu dayanışma ruhunu çoğaltıyor. Keşke her zaman birlik içinde olsak. O zaman böyle bir uygulamaya cesaret bile edemezlerdi.”

EN VERİMLİ ZAMANIMIZ

1987’den beri TRT’de program yapımcısı olarak çalışan B. de diğer emekçiler gibi kendilerine yapılanın büyük bir haksızlık olduğu görüşünde. “TRT benim evim” diyen B., yıllarca emek verdikten sonra en üretken, verimli zamanında ihraç edilmesine anlam veremediğini söylüyor.

B.’nin anlattığına göre, İFP listesiyle kurumdan gönderilen emekçiler mobbinge de maruz kalmış. Örneğin kendisine bu yılın başından beri hiç görev verilmediğini belirten B., “Böylece çalışmayan, verim alınamayan personel diyerek ismimizi listeye yazdılar, oysa kendileri görev vermediler, bizi çalıştırmadılar” diyor.

KAMU ZARARA SOKULACAK

“Bu kararın sonuçları ne olur?” diye soruyoruz. B. şu yanıtı veriyor: “Yeni başlayan, işi bilmeyen insanlara program yaptıracaklar, bu da hatalara neden olacak. Üstelik kamuya maddi yük de getirecek bu. Bizler ücretlerimiz aynı kalacak şekilde başka kurumlara gönderiliyoruz. O kurumlarda bilmediğimiz işleri yapmak zorunda kalacağız ve asıl oralarda verimsiz olacağız. Bu da kamuyu zarara sokmak aslında.”

AMAÇ İŞ GÜVENCESİNİ YOK ETMEK

B.’ye göre, bu kararın altında yatan nedenlerin başında, kamudaki iş güvencesini ortadan kaldırma isteği geliyor. TRT’nin yetişmiş kadrolarını göndererek hizmet alımıyla işi sürdürmek istediğini belirten B., “Bu da kamu yayıncılığı için hiç doğru bir şey değil. Aracı firmalar kazanacak, kamu yayıncılığı zarar görmüş olacak. Üstelik bu bir başlangıç, eğer bu uygulama hayata geçerse tüm kamu emekçileri aynı tehlikeyle yüz yüze kalacak” ifadelerini kullanıyor.

“Bu hukuksuz uygulamaya seyirci kalmak mümkün değil” diyen B., işlemin iptali için dava açacaklarını, kararın yargıdan döneceğine inandıklarını dile getiriyor.

BİRLİKTE ÜSTESİNDEN GELECEĞİZ

N., 1986 yılından beri TRT’de spiker olarak çalışıyor. Emekliliğine yalnızca 3 yıl kalmış. O da bin bir zorlukla girdiği TRT’yi ‘yuvası’ olarak görüyor.

TRT’ye girmek için 10 yıl uğraştığını anlatan N., “Sınavları takip ettim, sınavları geçtik, 3 aylık eğitime alındık. O eğitimde de yarımız elendi. TRT bizim için bir okul olmanın da ötesinde bir hayat biçimiydi. Her gün yeni bir şey öğrendim. Hiçbir zaman ‘oldum’ demedim. Çünkü bilgilerimizi sürekli güncellememiz, her şeyden anlamamız gerekiyordu. Şimdi hissettiğim şey ise koca bir boşluk” diye konuşuyor.

TRT’ye alınırken Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendilerine 65 yaşına kadar çalışma hakkı verdiğine de dikkat çeken N., bu hakkın ellerinden alındığını belirtiyor ve ekliyor: “Bizim yerimize yetişmiş, eğitimli insanları almayacaklar, bunu biliyoruz. Bu şekilde olmaz, olmamalı. Halkımızın, dinleyicilerimizin, izleyicilerimizin destekleriyle hep birlikte bunun üstesinden geleceğimizi düşünüyorum.”

ARKADAŞLAR YÜZÜME BAKAMIYOR

Son olarak, 30 yıldır TRT’de çalışan E. ile konuşuyoruz. Muhabirlikten belgesel yapımcılığına, dergi yazarlığından haber programcılığına kadar E.’nin kurumda yapmadığı iş kalmamış. TRT 2’nin kuruluşunda da yer aldığını söyleyen E., ülkede ilk borsa haberini, ilk tartışma programını yapmak gibi televizyon yayıncılığında birçok ilke imza attıklarını ve diğer habercilere öncülük ettiklerini anlatıyor.

Çok yoğun bir tempoda çalıştıklarını belirten E., “Sabah 9’da işe gelirdik, akşam 10’da çıkardık. Haber merkezine sabah 5’te gelirdim, benden istedikleri özel haberi akşam 8 bültenine yetiştirirdim. Akşam 5’te gelip ertesi gün 1’de çıktığım günleri bilirim” diyor.

İFP listesinde yer almasına kimsenin anlam veremediğini ifade eden E., “En son olması gereken insanlardan biriydim ben o listede. Benim kendi yöneticilerim bana ‘Günlerdir düşünüyoruz, sen nasıl bu listeye girdin’ dediler. Ben de ‘Bilemiyorum, sizin bilmeniz gerekir’ dedim. Bana ‘Senin ismini kesinlikle biz yazmadık’ dediler. Çalışma arkadaşlarım yüzüme bakamıyor, biliyor musunuz? ‘Utanıyoruz, sen nasıl böyle bir şeyle karşılaşırsın’ diyorlar. Başkası olsa beni genel müdür danışmanı olarak kullanır, en iyi şekilde deneyimimden yararlanmaya çalışır, ama beni tanımadan etmeden sadece siyasi görüşlerime bakarak böyle bir karar aldılar” diye konuşuyor.

MESLEĞİMİ ELİMDEN ALDILAR

Diğer emekçiler gibi E. de muhaliflerin hedef alındığı görüşünde. “Ben KESK üyesiyim, sol görüşe sahibim, Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesiyim. Görüşlerimi biliyorlar. Araya yandaş sendikaya üye bir iki kişiyi sıkıştırmışlar, ama göstermelik olarak. Benden 13 yaş büyük biri, hayatında bir tane iş yapmış, devam ediyor çalışmaya. Ama beni gönderiyorlar” diye konuşuyor.

Bu kararın hayatını nasıl etkileyeceğini, bundan sonra ne yapmayı planladığını soruyoruz E.’ye, şu yanıtı veriyor: “Aklımda çok öneri vardı, benim önerilerimi çaldılar. Sürekli basın kartı alabilmem için 10 ayım kalmıştı, basın kartımı çaldılar. 5 yıllık lojmana taşındım, daha 2 yılım bile dolmadı, bu hakkımı da elimden aldılar. Ama her şeyden önemlisi, benim mesleğimi elimden aldılar. Hem de en verimli çağımda. Yalnızca 1,5 yıl bir özel televizyonda çalıştım, onun dışında hep TRT’deydim. Kendileri istedi de döndüm TRT’ye. Ben yayıncılıktan başka hiçbir iş bilmiyorum, tüm hayatım böyle geçmiş. Başka ne yapabilirim?”