Küba’dan Florida’ya 180 kilometre ve 53 saat boyunca aralıksız yüzen Diana Nyad’ın hikâyesini anlatan NYAD’ın yönetmeni Vasarhelyi, “Ben onun içsel yolculuğunu yüzerken ortaya çıkarmak istiyordum” diyor

Engelleri yüzerek aşan bir isyankâr
NYAD filmi (Fotoğraflar: IMDb)

Seray GENÇ

Belki bu yazının başlığını çağrıştırdığı 1960’lar İngiliz Sineması’ndan Bir Uzun Mesafe Koşucusunun Yalnızlığı (Tony Richardson, 1962) gibi Bir Uzun Mesafe Yüzücüsünün Yalnızlığı yapabilirdik. Bunun tek nedeni iki karakterin de uzun mesafeler koşması ya da yüzmesi olmazdı. Küba’dan Florida’ya 180 kilometre ve 53 saat boyunca aralıksız yüzen NYAD filminin karakteri Diana Nyad’ın da yalnızlığı kadar bir isyanı, meydan okuması var. Yaşa, yalnızlığa, egemen siyasete, geçmişine… Diana Nyad çok daha hızlı ve ateşli olduğu 20’lerinde denediği 180 kilometrelik parkuru daha güçlü ve kararlı olduğu 60’lı yaşlarında yeniden ve yeniden dener ve 31 Ağustos 2013’te beşinci ve son kez girdiği Küba sularından 2 Eylül’de Florida Key West’ten karaya çıkar. Karaya çıktığında kat ettiği uzun mesafenin geçerli olabilmesi için ayak bileklerine kadar sudan çıkması gerekir. Bir yandan dengesini korumaya çalışır bir yandan da günlerdir deniz suyuna ve zehirli deniz analarına koruma olarak taktığı silikon maskeye maruz kalmış yüzüyle, dudaklarıyla konuşmaya çalışır. Buna rağmen söyledikleri net, berrak ve kısadır: “Bir, asla ama asla vazgeçme. İki, hayallerinin peşinden koşmak için asla geç değil. Ve üç, tek kişilik bir spor gibi dursa da bu bir takım işi.”

Gerçekten de pek çok yüzücünün köpek balıklarının saldırısından korunmak için kafes içerisinde kat etmeye çalıştığı bu güzergahı farklı yöntemler ve uzmanlığa sahip profesyonel bir ekiple köpek balıklarının, zehirli deniz analarının, 35 saatten sonra musallat olan halüsinasyonların, beslenme zorluklarının, deniz tutmasının getirdiği tüm engellere, engellemelere rağmen tamamlayan bu dayanıklı yüzücünün hikayesi etkileyicidir. Ancak filme farklı bir boyut ya da ruh katan Diana kadar, Diana’nın mizahı elden bırakmadan gerçekleri yüzüne vurabilen en yakın arkadaşı ve antrenörü Bonnie ile güzel arkadaşlıkları olur. Diana Nyad’ı Annette Bening, arkadaşı Bonnie’yi Jodie Foster oynuyor ancak Diana’nın söylediği gibi bu uzun yolu kat ettiği filmde gördüğümüz ekibin her bir ismi ve emeği unutulmaz.

Filmde unutulmaz olan bir şey de filmin müzikleri. Janis Joplin’den John Lennon’a Diana’nın yüzerken kendi hafızasındaki “Spotify”dan şarkılar çalması. Kulaçlarıyla uyumlu belli bir ritmle Beatles’ın No Reply şarkısını bin kez art arda söylerse 9 saat 45 dakika yüzebileceğinin hesabını yapar. John Lennon’ın Imagine şarkısı başta olmak üzere yüzlerce şarkıdan oluşan listesi onu okyanus karanlığında yalnız bırakmaz ve güç verir. Yönetmenin söyleşimizde belirttiği üzere 6 dil bilen Diana’nın bir hesabı da Küba ve ABD ilişkisine bir katkıda bulunmaktır.

Diana’nın yazdığı kitap, arşiv görüntülerden yararlanarak ve Julia Cox’un senaryosundan yola çıkarak gerçekleştirdikleri NYAD filminde ortak yönetmenler Elizabeth Chai Vasarhelyi ve Jimmy Chin’in -aynı zamanda dağcı-önceki filmlerindeki temalara bağlı kalarak zoru başaran, belki de “zor”dan daha güçlü bir ifadeyle sınırları zorlayan ve hatta sınırları ölümüne zorlayan karakterlerin peşinden gitmeye, onların hikayelerini paylaşmaya devam ediyorlar.

BFI London Film Festivali’nde yönetmenlerden Elizabeth Chai Vasarhelyi ile buluşup NYAD ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik. Türkiye’de de 3 Kasım’dan itibaren Netflix’te izlenebilecek film hem yüzme ve spor hem de sinema meraklılarının ziyadesiyle ilgisini çekecektir.

Elizabeth Chai Vasarhelyi

Sizi daha çok belgesel sinemacı olarak tanıyoruz. Jimmy Chin’le ortak yaptığınız Free Solo, Rescue belgesel filmlerinizden özellikle. Nyad’da da belgesel unsurlar, arşiv görüntüler vardı. Bunlar çekim senaryosunun içinde var mıydı yoksa filmi çekerken mi eklendi?

Geçmişten bir haber klibi gösteren açılış sahnesi her zaman senaryonun içindeydi. Fakat planlanmış değildi. Temelde 1978’de geçen bir film çekmeyi planlamamıştık. Çok ilginç bir şey oldu. Nyad, gerçek Diana ve Johnny Carson’u bir arada görmek inanılmazdı. Başından itibaren o görüntüye tutuldum.

Aynı zamanda oluşturduğu korkunç, hırslı girişimden etkilenmemek elde değildi. Gerçek görüntüleri kullanmak filmin gerçek bir hikayeye dayanmasının da altını çiziyordu. İşe yarayacağını ilk gösterimde anladık. Aynı zamanda Annette Bening rolünde o kadar iyi ki, Diana’nın özünü sergiliyor ve Diana’nın farklılıklarını kabullenmeni sağlıyor. Aynı zamanda onun gerçek Diana olduğunu anlıyorsun. 

ARKADAŞLIK FİLMİN KALBİ

Free Solo gibi filmlerinizde karakterlerine çok yakın duruyorsunuz ve ulaşılmaz olana ulaşıyorsunuz. Siz de, takip ettiğiniz karakteriniz de. Buradaki kadın karakterlerin güçlü ve kararlılığı kadar arkadaşlığı da filmde belirleyici. Filmin sonu da arşiv görüntülere bağlanıyordu, Diana’nın Florida’ya vardığında Florida’da insanların gökkuşağı bayrağıyla onu karşılaması, Bonnie’nin sarılması, Diana’nın yaptığı konuşma da oldukça etkileyiciydi.

Katılıyorum. Ayrıca, kadın oyuncular için bu kadar zengin rollerin pek görülmediğini düşünüyorum. Ve bizim için bu fırsata sahip olmak, Bonnie ve Diana karakterleriyle bu fırsatı kullanmak önemliydi. Ayrıca seçilmiş aile fikri bizi ilgilendirdi. Bonnie ve Diana, birbirlerini aile olarak seçiyorlar. Biz bunu sadece karakterlerinin bir parçası olarak değil, hikayelerinin bir parçası olarak nasıl onurlandırılacağıyla ilgileniyorduk. Bu hikayenin sadece bir yönü, tümü değil. Ve evet, yorumunuz doğru. Sanırım, biz gerçekten bu arkadaşlığı onurlandırmak istedik çünkü bu arkadaşlık, filmin kalbi gibi.

Filmde Diana bütün travmalarının, aile içi şiddetin, antrenörü Jack Nelson’ın yıllarca süren cinsel tacizinin üstesinden gelebilmek için kendini yüzmeye veriyor, ki bu oldukça anlaşılır. Geçmiş hatıraları ve halüsinasyonları kullanım biçiminiz, filmi yaratıcı ve zengin kılıyor. Bunlar onun başarısını tetikliyor mu?

Tetikleyici olduğunu söyleyemem. Ya da sadece bu yüzden yaptığını. Bu onun başa çıkması gereken şeylerden birisiydi; aynı şekilde bir meydan okuma insanlar onun yapabileceğine inanmıyordu, yaşının çok ilerlediğini düşünüyordu. Bu onun aşaması gereken şeylerden sadece biriydi ve ben onun içinde yaşadıklarını, içsel yolculuğunu yüzerken ortaya çıkarmak istiyordum. Bu yüzden, filmin içindeki ilk yüzme, 1978’deki yüzmesiyle kesilir. 1978’deki yüzmesini, altı yaşındayken ilk kez yüzmesini filmde yer verdim. Çünkü bu çok güçlü bir duygu olmalı ve içinde yer etmiş olmalıydı. Bununla ilgili derin bir duygu yaratmaya çalıştık. Tacizle ilgilendim çünkü insanlar kadınları dinlemiyorlar. Gerçek bir hikaye ve gerçek çekimler kullanarak ona saygı duyacak biçimde yer verdim. Taciz her şey değil tabi ki, sadece bir parçası tüm yaşadıklarının. 

Evet, aynı zamanda çok boyutlu bir mücadelenin içine giriyor; okyanusun kendisi, deniz canlıları, akıntılar, hava durumu, halüsinasyonlar ve fiziksel zorluklar… Tüm bunların üstesinden gelmek için bir ekip olmak gerekiyor. Filminizde önemli bir üçüncü kadın var aslında. Şair, vahşi doğaya tutkun Mary Oliver. Diana ile aralarında bazı benzerlikler var. Ve Mary Oliver’ın dizesine yanıt gibi Diana’nın yaşamı ve sizin filminiz: “Söyle bana. Ne yapmayı düşünüyorsun o vahşi ve değerli hayatınla?”

Bu doğru, Diana onu seviyor ve elinde kitap okuduğunu görüyoruz filmde. Ve evet ünlü şiirdeki gibi. Bu yüzden onu ekledik. Mary Oliver’ı ben de çok severim. 

Oyuncularınızı, Annette Bening ve Jodie Foster’ı nasıl seçtiğinizi de merak ediyorum.

Kalbimiz Bening’leydi. Diana’yı oynayacak oyuncu Annette Bening olmalıydı. Rolünde çok dikkatliydi ve hazırlanmak için eğitim alması gerektiğini biliyordu, çünkü o öyle bir oyuncu. Bir yıl boyunca yüzme dersi aldı ve Amerikalı bir yüzücü olmak üzerine çalıştı. Aynı zamanda karmaşık ve bazen sevilmeyen, başkalarının istemeyebileceği bir rolü oynamaktan çekinmedi. Onun kadar güçlü kadınları filmlerde görmeye alışık değiliz, Bening hedeflerine ulaşmak için çekinmeyen bir karakteri oynamaktan korkmadı. Jodie Foster’ın kabul etmesiyle de büyük ikramiyeyi kazandık gibi oldu. Kabul edeceğini düşünmüyorduk ama o da Diana’yı tanıyor ve hikayeyi biliyor, çünkü aynı kuşaktan insanlar olarak aynı dönemde Los Angeles’de yaşıyorlar. Birlikte müthiş bir ikili oldular. Bu iki başarılı profesyonel kadın oyuncu aynı zamanda anneler ve birlikte çok çalıştılar. Gerçek Bonnie ve Diana’ya dönüştüler. Gerçek Bonnie ve Diana ile birlikte vakit geçirdiler. Jodie’nin tavırlarında Bonnie’yi görmeye başladığımızda gerçek Bonnies’yi görmeye başladık sanki. Oyunculuğu incelemeye dayalıydı. Bizim için oyuncuların karakterlerle aynı yaşlarda olması da önemliydi.

Filmde, Diana’yı gösterirken egosunu ya da TV’de bir şov figürüne dönüştüğünü de gördüğümüzü düşünüyorum. Gerçek Diana Nyad filmi gördü mü? Görüşleri nasıldı?

Diana filmi gördü. Bence çok akıllı birisi. Gerçekten de altı dil konuşabilen çok çok akıllı birisi.. Bir kere Dominik Cumhuriyeti’ndeki çekimlere geldi. Filme hiç karışmadı, oluruna bıraktı ve bize güvendi. Bu beni korkutmadı değil ama bunu yaptığına minnettarım. Fimi gerçekten beğendi ve aldığımız kararları anladı. Ve sanırım kendisini filmde göründüğünden daha sempatik buluyor (gülüyor).

Sizin sadece oyunculara, karakterlere değil, doğaya yaklaşımınız, yaklaşımınızdaki özen de dikkat çekiyor doğrusu. Belki küçük referanslar ama, okyanusun içinde yaşadığı canlılara ait olması, iklim krizinin denizanalarına etkisive yüzen kadın Diana’nın okyanustan sadece geçtiği… Belgesel filmleriniz de bunun hakim bir yaklaşım olduğunu görüyorum, kurmaca filminizde de bu var.

Bu doğru ve bunu tamamen bilinçli olarak ama göze sokmadan filmde yer vermeye çalıştım. Filmlerimizin ağır bir kurgu işçiliği taşıdığını söyleyebiliriz. Kurgu sürecinde filmlerimizi tekrar tekrar kurguluyoruz, NYAD’da da böyle oldu. Filmin tüm yapısı kurgu sürecinde ortaya çıktı çünkü izleyiciyi bu yüzme maratonuna dahil etmek, gerçek görüntüleri eklemek ve profesyonel yıldız oyuncularla çalışmak her şeyiyle farklı bir deneyimdi.