Depremler en büyük darbelerinden birini de sağlık hizmetlerine vurular, ilk günlerde acil yardım ve müdahale hizmetleri önceliklidir. Sonraki dönemde uzun haftalar hatta aylar özellikle koruyucu hekimlik hizmetlerinin hızla etkin hale getirilmesini gerektirir.

Enkaz ve halk sağlığı
Fotoğraf: DepoPhotos

Cavit Işık Yavuz*

Zaman zaman sık sorulan bir sorudur bize. “Hekimim, halk sağlığı uzmanıyım” deyince anlamaz bakışlar karşılar bizi ve peşinden “Siz nereye bakıyorsunuz?” sorusu gelir. Uzun uzun anlatırız ama yine de anlaşılmaz. İşte o zaman deprem derdimizi anlatmak için iyi bir örnek olur: Halk sağlığı enkaz altında kimsenin kalmamasını sağlamaktır, enkaz altında kalınmasına izin vermemektedir.

Enkaz altında kimseyi bırakmamak iyi bir hazırlığı ve ekonomik, sosyal, kentleşme politikaları başta olmak üzere birçok politikanın uygulanmasını gerektiriyor. Sağlıklı olmak bir iyilik hali ise bu iyilik halinin barınma, beslenme, gelir, eğitim, barış, güvenli bir yaşam ortamı, stabil bir ekosistem, sosyal adalet gibi unsurları barındırması gerekiyor. Bu da doğrudan kamu politikalarıyla yakından ilgili. Kamucu kamu politikalarıyla elbette.

Depremler uzun süreli, çok boyutlu ve derin halk sağlığı sorunlarına neden olurlar. Doğrudan neden oldukları can kaybı ve sağlık sorunları yanında barınma, beslenme, ilaç, temel yaşam desteği gibi ihtiyaçlarının hemen giderilmesi gereken, “iyilik” halleri tamamen bozulmuş çok sayıda insanın bu gereksinimlerinin karşılanacağı bir yeni sistem gerektirir. Etkilenmenin boyutuna ve bölgenin yanıt kapasitesine göre bu yeni sistem deprem öncesi sistemin hızla toparlanmasıyla da sağlanabilir ancak bu son yaşadığımız depremde olduğu gibi bir durumda bu mümkün değildir. Kesintiye uğrayan sağlık hizmetlerini “eskiye” döndürmek kolay değildir. O “eski” halinin özellikleri de önemlidir, yani neye tekrar geri dönmeye çalıştığınız.

Depremler en büyük darbelerinden birini de sağlık hizmetlerine vurular, ilk günlerde acil yardım ve müdahale hizmetleri önceliklidir. Sonraki dönemde uzun haftalar hatta aylar özellikle koruyucu hekimlik hizmetlerinin hızla etkin hale getirilmesini gerektirir. Çünkü deprem nedeniyle aşılama, ana çocuk sağlığı, doğum öncesi bakım, sağlıklı doğum koşulları, bebek izlemleri, taramalar, kronik hastalık takipleri, ilaç temini vb aksamıştır. Bir yandan var olan bu aksamaları gidermek, öte yandan da ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara yanıt vermek gerekir. Su, atık, atık su sorunları, depremin yaratabileceği çeşitli endüstriyel tehlikeler (İzmit Depremi’ndeki akrilonitril sızıntısı ve TÜPRAŞ yangını gibi) durumu karmaşıklaştırır.

Depremle ortaya çıkan etkileri ve yeni ortaya çıkan gereksinimleri karşılayabilmek elbette kolay değildir; özellikle bölgede depremden etkilenmiş sağlık kurumları ve sağlık çalışanları da göz önüne alınırsa. Bu açıdan da etkilenmenin boyutuna göre sağlık hizmetleri için yeniden bir yapılanma ve yapılandırma gerekebilir. Temel amaç da ortaya çıkacak yeni sorunlarla baş edebilecek bir şekilde “normale” dönmektir. Burada da şu soru akla gelir: “Normalimiz nedir?” Sağlıkta “normalimiz”, seksenli yılların başından itibaren sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetlerini etkileyen küresel yeni liberal politikaların etkisiyle şekillenen bir sağlık sistemi. Yani sağlıkta özel sektörü doğrudan teşvik eden, kamu özel ortaklığı projeleri gibi uygulamalarla özel sektöre kaynak aktaran, kamuya ait sağlık kurumlarını piyasada rekabet edebilir hale getirecek yapısal düzenlemelerden geçirerek onları rekabete açık hale getiren bir sağlık sistemi.

Genç bir tıp öğrencisiyken halk sağlığı stajında sınav sorum sahra tipi kuru tip helalar ve sulu tip helalar idi. Yıl 2023 ve bu bilgi hâlâ önemli ve ne yazık ki bu ülkede bu zamanda hayatta bir karşılığı var. Üniversitede YÖK’ün ek ödeme sınıflandırmasına göre “gelire katkısı olmayan” bir bölümü olan halk sağlığında çalışan bir hekim olarak, bu bilgileri tıpta yapay zekâ, mega data ve mRNA teknolojisinin ivmelendiği bir zaman diliminde “yeni kuşak” hekimlere anlatabilmenin yollarını arıyorum. Ben bir halk sağlığı uzmanıyım. Halk sağlığı enkaz altında kimseyi bırakmamaktır, kimsenin enkaz altında kalmamasını sağlamaktır. Bunun için halk sağlığı uzmanı olmaya gerek de yoktur, hekimlik zaten böyle bakmayı gerektirir.

Çok uzun, derin ve çok boyutlu sorunlarla sürecek bir dönemin başlangıcındayız. Bunu hepimiz öngörebiliyoruz; yazmamın nedeni eski bir depremzede olarak tecrübe etmiş olmam. Her deprem kendi onarılmaz acılarını bırakıyor geride. İçimizdeki nedbeler büyüdükçe büyüyor.

*Hekim, Halk Sağlığı ve Çevre Sağlığı Uzmanı