Ercan Kesal: Beni kameranın önüne geçiren şey, edebiyat kimliğim ve yazdıklarım

Edebiyatçı, senarist ve oyuncu Ercan Kesal, 47 yaşında kamera önüne geçtiğini hatırlatarak, "Oyunculuk, taklit yapmak değildir. Canlandıracağın karakteri yutmak ve o olmaktır" dedi. Kesal, kendisini sinemada kameranın önüne geçiren şeyin, edebiyat kimliği ve yazdıkları olduğunu söyledi.

Bu yıl 25’incisi düzenlenen Adana Film Festivali kapsamında 75’inci Yıl Sanat Galerisi’nde ‘Rejiden Oyuna, Oyundan Rejiye’ adlı söyleşi düzenlendi. Söyleşiye Ercan Kesal ile yönetmen Tayfun Pirselimoğlu katıldı. Sinemaseverler, söyleşiye yoğun ilgi gösterdi.

Oyunculuk hayatına geç başladığını ve asıl mesleğinin doktorluk olduğunu söyleyen Kesal, şöyle konuştu:

“Son 10 yıldır sadece sinemayla uğraşıyorum. Ama beni sinemada 47 yaşında kameranın önüne geçiren şey, edebiyat kimliğim ve yazdıklarımdır. Bu da beni diğerlerinden ayıran yanım oldu. Buradan şöyle bir yere varmak istiyorum. Vaktinden evvel meşhur olmak isteyenler, fark edilmek isteyenler var. Onlara şunu söylüyorum. Bu işin reçetesi yok. Hayat mücadeleyle dolu.”

‘EDEBİYAT SİNEMA İÇİN VAZGEÇİLMEZ BİR ALANDIR’

“47 yaşına kadar oyunculuk yapmamış bir insana, ‘hangi kursa gitsek iyi oyuncu oluruz’ diye sorulmaz” açıklamasını yapan Kesal, iyi oyuncu olmak için iyi okuyucu olmanın ve okunan senaryoyu iyi anlamanın gerekliliğinden bahsetti. Kesal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yani edebiyat, sinema için vazgeçilmez bir alandır. Ayrıca şunu da söyleyeyim, oyunculuk demek, taklit yapmak değildir. Canlandıracağın karakteri yutmak ve o olmaktır.”