AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından yaptığı konuşmada "Biz yüksek faiz, düşük kur düşük kur kısır döngüsü yerine yatırım, ihracat, büyüme odaklı politikamızda en doğru olanı yapmakta kararlıyız" dedi.

Erdoğan: Enflasyonla tek bir mücadele yöntemi yok

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, politika faizinin düşürülmesini memnuniyetle karşıladıklarını söyleyerek "Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Ekonomi politikalarının aracı olan faizin seviyesini belirleyecek olan ülkenin ihtiyaçlarıdır," dedi.

Erdoğan, asgari ücret konusunda ise "Çalışanlarımızı fiyat artışlarına karşı koruma politikamızı asgari ücrette de sürdüreceğiz," ifadelerini kullandı.

Erdoğan, "Sözlerime Cuma günü bizzat yerinde sevinçlerini paylaşacağım, İzmirli kardeşlerimle başlamak istiyorum. 30 Ekim’de İzmir’de acı bir deprem yaşadık. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Depremi ilk anından itibaren hükümet olarak tüm imkanlarımızla vatandaşlarımızın imdadına koştuk. Deprem anından itibaren bakanlarımızla, AFAD’la Kızılay’la ilgili tüm kurumlarımızla sahadaydık. Evleri yıkılan vatandaşlarımızın bir an önce yuvalarına kavuşturmak için harekete geçtik," diyerek şöyle devam etti:

"Yaşanan depremin ardından Elazığ’da 23 bin 677 konut, Malatya’da 6 bin 880 konut yaparak, bir yıl geçmeden vatandaşlarımıza teslim etmeye başlamıştık. İzmir’de de aynı hızda konutlarımızı inşa ettik. Hazırlıkları tamamlayarak yıkılan evlerin yerine yeni konutların temellerini 22 Şubat’ta attık. Bayraklı’nın 3 mahallesinde 7 ayrı bölgede bin 391 konut inşa ettik. İnşallah Cuma günü bu konutları vatandaşlarımıza teslim edeceğiz.

ENFLASYON VE FİYAT ARTIŞLARI

Türkiye geçtiğimiz 19 yılda demokraside ve kalkınmada çok büyük bir değişim yaşamıştır. Bu değişimin etkilerini insanlarımızın günlük haklarından, ülkemizin uluslararası konumuna kadar her yerde görmek mümkündür. Atılan her adımın gerisinde verilen büyük mücadele ve yapılan fedakârlıklar vardır. Çok partili siyasi hayatına geçtikten sonra tek parti faşizminden beklenen, vesayeti güçlendirmek isteyenler hep olmuştur.

Kimi zaman ekonomi, siyasi kriz kimi zaman darbelerle milletimizin üstüne ağır yük bindiren bu sistemin ekonomik boyutları vardır. Yıllarca borçlanmak zorunda olan bir ülke olduk. Parlamenter sistemde hiçbir hükümetin bu şantaja karşı durabilecek gücü olamadığımız için ülkemiz siyasi istikrarsızlık batağına mahkum edilmiştir. Bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde bu mücadeleyi verebilecek azme ve imkana kavuştuk.

Yükselen enflasyon veya fiyat artışlarıyla sonuçlan ekonomik sıkıntılar elbette vardır. Fiyatlardaki düzenli artışı ifade eden enflasyonun olduğu yerde yatırım olmayacağı, üretim azalacağı, istihdam düşeceği için dengeler bozulur. Kurdaki yükselişe bağlı olarak kimi ürünlerdeki fiyat artışı yatırım, üretim, istihdamı etkilemez. Tam tersine kurdaki rekabet gücü yatırımda, üretimde, istihdamda artışa yol açar. Ülkemizdeki durum tam da budur.

Dünyaya baktığınızda ülkelerin enflasyonu yenmek için farklı politikalar görüyoruz. Kimi faizi arttırmış, kimi döviz çıtası kullanmış. Geçmişte enflasyon sorunu bulunmayan ülkelerin ortak özelliği cari açık vermemeleridir. Cari açık olup da enflasyon yaşamayan ABD gibi ülkelerin avantajı paraların rezerv para olmasıdır. Salgın sürecinde hızlanan gelişmeler ekonomide yeni bir seyre evrildiğine işaret etmektedir.

Küresel ekonomi yeni sınamalar karşısında ciddi bocalama içindedir. Düşük faiz, dolar çılgınlığı 2008 kriziyle ortaya çıktı. Küresel ekonomideki handikaplar aşılabilmiş değildir. Hizmetler sektöründe salgın döneminde yaşanan çöküşün, imalat sanayinde duraksamaya yol açmasıyla karşı karşıya kaldık. Araştırmalar, Amerika'daki şirketlerin yüzde 17'sinin aldıkları kredilerin faizini bile ödemeyecek durumda olduğunu gösteriyor.

Dünya borsalarındaki şişkinlik, basılan fazla paranın kendisine gidecek yer bulamamasından kaynaklanıyor. Gelişmiş ülke ekonomiler ciddi enflasyon rakamları ile karşı karşıya kalmıştır. Alınan tedbirlerle üretici enflasyonu rakamlarının tüketici enflasyonu rakamlarına kısmen yansımış olması küresel ekonominin önündeki hayati sorunları ortadan kaldırmıyor.

Küresel ekonomide radikal değişiklikler olmadığı sürece faiz artırımına gitmeleri zor gözüküyor. AB tarafında parasal gelişmeye devam etme, faiz artırımından uzak durma yaklaşımı hakimdir. Çin'in de parasının değerini düşük tutmayı sürdüreceği anlaşılıyor. Karşımızdaki bu tablo bizi bir tercihe zorlamıştır. Ya ülkemizde eskiden beri hakim olan anlayışı sürdürerek, yatırım, üretim, büyüme ve istihdamdan vazgeçecektik, ya da kendi önceliklerimize göre yolumuza devam ederek tarihi bir mücadeleyi göze alacaktık. Türkiye ilk defa kendi ihtiyaçlarına bir politikayı izlemeyi tercih etmiştir.

Dünyanın içinden geçtiği kritik dönemin önümüze açtığı fırsatları değerlendirmekte kararlıyız. Ülkemizi eskiden yaptıkları gibi denklemin dışına itmek isteyenlerin kur, faiz, fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyor, kendi oyun planımızla devam etme irademizi ortaya koyuyoruz. Biz aynı oyunu vesayetle mücadelede gördük, terör örgütleri ile mücadelemizde gördük, karşı adımımızı attık başardık. Darbe oyununda aynı oyunu gördük, milletimizle direndik başardık.

IMF MESAJI

Güçlü bir duruş sergileyerek girdiğimiz her mücadeleden alnımızın akıyla çıktık. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu ekonomik kurtuluş savaşından zaferle çıkacağız. İstihdamı arttırmanın yolunu yatırım, üretim, ihracat, büyümeden geçtiği konusunda hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye'nin her kalkınma hamlesinin önünün darbe, vesayet, krizle kesilerek IMF, Dünya Bankası, mandacı iktisatçılarımız tarafından yönlendirmeye çalışıldığı gerçek işte budur.

Biz yüksek faiz, düşük kur düşük kur kısır döngüsü yerine yatırım, ihracat, büyüme odaklı politikamızda en doğru olanı yapmakta kararlıyız. Kurun piyasadaki hareketlerini bunun için takipte özellikle kararlıyız. Yatırım, üretim, ihracatı bunun için teşvik ediyoruz. İstihdamı gözümüz gibi koruyoruz. Büyümeyi bunun için önemsiyoruz. Mandacı iktisatçıların reçetelerine bunun için itibar etmiyoruz.

Kurdaki yükselişi izah ederek fahiş fiyat artışı yapan fırsatçılara göz açtırmayacağız, hepsinin tepesine tepesine bineceğiz. Bu politikayla biz ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl yaptığımızı, sonunda ne elde edeceğimizi, hangi risklerle karşı karşıya bulunduğumuzu gayet iyi biliyoruz.

Kurduğumuz her altyapının gerisindeki gayelerden biri de bugünlere hazırlık yapmaktadır. Organize sanayi bölgelerini yaygınlaştırıp, güçlendirerek ve en kabiliyetli imalat sanayimizle, üniversitelerin, araştırma geliştirme kuruluşlarını ülke geneline yayarak insan kaynağı çeşitliliğine gittik. İnşa ettiğimiz yol, köprü, tünel, havayolları, demir yolları, limanlar ile Pekin'den Londra'ya kadar uzanan bölgenin en güçlü lojistik altyapısı ülkemize aittir."

'YASTIK ALTINDA CİDDİ BİR DÖVİZ VARLIĞI VARDIR'

İhracatımızı dünyanın dört bir yanına yayarak, şirketlerimizin bu alana girmesini sağladık. Bireysel yatırımcıların, geliri döviz olmayanların d olarla borçlanmasına imkan tanımayarak kur üzerinden kumar oynanmasını engelledik. Terör örgütleriyle mücadele, afetlere müdahaledeki hızımızla ülkemizin çözüm üretme yeteneğine güveni biz arttırdık.

Bireylerin döviz borcu değil, bankalarda, yastık altında ciddi bir döviz varlığı vardır. Bankalarımızın açık pozisyonları bulunmuyor. Önemli olan burası. Bütçe performansımız oldukça yüksek seviyededir. Büyük altyapı projelerimizi önemli ölçüde bitirdiğimiz için yatırımlarda kullanmak için acil finansal ihtiyacımız kalmadı.

Turizm geirlerimiz hızla artıyor. Savunma sanayimiz ülkemizin en önemli gelir kalemlerinden birine d önüştü. Karadeniz'de bulduğumuz doğalgaz en önemli döviz giderimiz olan enerji umutlarımızı güçlendirdi. Bu yılın üçüncü çeyreğinde 2 milyon 288 bin kişi artan istihdam ve fazla vermeye başlayan cari denge attığımız adımların doğruluğuna işaret ediyor.

Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Ekonomi politikalarının aracı olan faizin seviyesini belirleyecek olan ülkenin ihtiyaçlarıdır. Enflasyonun parasal daralmalarla düşürebileceği kapalı ekonomiler dışında hiçbir karşılığının bulunmadığını gördük. Mandacı iktisatçıların ülkemizi açlığa, yoksulluğa mahkum edecek politikaları reddediyoruz. Bunun yerine sorunlarımızı kendi çözümlerimizle aşacak adımlarını atıyoruz.

Güçlü altyapı böyle bir mücadele için bize geçmişte hiç olmadığı kadar uygun bir zemin sunmaktadır. Uyguladığımız politikalarla küresel finans çevrelerin, onların içerideki tetikçilerin şimşeklerini üzerimize çektiğimizin de elbette farkındayız. Ülkemizin, milletimizin ekonomik kurtuluşu için bu mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Biz de bunu yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. İnşallah önümüzdeki aylardan itibaren bu politikanın insanlarımızın günlük hayattaki etkilerini görmeye devam edeceğiz.

Çalışanlarımızı fiyat artışlarına karşı koruma politikamızı asgari ücrette de sürdüreceğiz.

AŞI OLMAYANLARA ÇAĞRI

Türkiye olarak hamdolsun sağlık hizmetlerinden aşıya kadar her konuda salgınla mücadele oldukça iyi bir yerdeyiz. Okullarda eğitim sürüyor, işyerleri çalışıyor. Sahip olduğumuz bu imkanları kullanmaya devam edebilmemiz için tedbiri elden bırakmamız gerekiyor. Bizim sadece biraz daha dikkatli olup, özenli davranmaya ihtiyacımız var. Aşı olmayanların, aşısı eksik olanların bir an önce sağlık kuruluşlarına başvurması tavsiyemizi bir kez daha hatırlatıyoruz."