İktidarın uyguladığı ekonomi politikaları patladı. TCMB’nin ‘dost’ ülkelerden gelen para ile dolu net rezervleri son 21 yılın en düşük seviyesine gerileyerek 2 milyar dolar seviyesine indi. Döviz talebini engellemek için atılan tüm adımlar ekonomiyi derinden sarstı. Ekonomistler Erdoğan iktidarının devam etmesi durumunda durgunluk ve işsizlik yaşanacağını söyledi.

Erdoğan ismi ateşe benzin oldu
Fotoğraf: Depo Photos

Havva GÜMÜŞKAYA

Referanduma dönüşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşık bir hafta kaldı. Ancak seçimlerin ilk turda sonuçlanmasını bekleyen piyasalarda işler karıştı. Merkez Bankası’nın pazartesi gününden bu yana aldığı kararlar bankacılık sistemini kilitledi. Döviz kurunu durdurmak için rezervlere sarılan TCMB’nin atacak kurşunu kalmadı. Swap anlaşmalarının da yer aldığı net rezervler son 21 yılın en düşük seviyesine indi. CDS ikinci turla yükselişe geçti. İktidarın gidecek yolu kalmadı, ekonomistlere göre ekonomik durgunluk ve işsizlik kapıda.

DÖVİZ KURUNU TUTMA ÇABASI

İktidar, uzun süredir tüm ekonomiyi döviz kurundaki artışa bağladı. Kurlar artmasın diye atılan adımlar işlerin daha da kötüye gitmesine neden oldu. Bugüne kadar rezervler, arka kapıdan döviz satışları ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) aracılığıyla döviz kurları tutulmaya çalışıldı.

KKM’nin faizinin yüzde 50’ye dayanması ise baskı ile yönlendirmeye neden oluyor. Son haftalarda rekor girişler yaşandı. Yılın başında toplam 73,2 milyar dolar olan KKM hacmi 12 Mayıs kapanışı itibarıyla 119,9 milyar dolara ulaştı. 

REZERVLER 21 YIL GERİDE

TCMB’nin en büyük silahı rezervlerdi. Ancak ilk gözden çıkarılan ve kuru tutmak için harcanan rezervler dip seviyeyi gördü. Brüt rezervlerde seçim öncesi haftada salgın döneminden bu yana en sert düşüş izlenirken net rezervler de 21 yılın en düşük seviyesine geriledi.

TCMB verilerine göre, brüt rezervler 12 Mayıs haftasında 9 milyar dolar azalarak 105,1 milyar dolara düştü. 

12 Mayıs haftasında brüt döviz rezervleri 7,6 milyar dolar, altın rezervlerinde ise 1,4 milyar dolarlık gerileme oldu. TCMB net rezervleri 6,8 milyar dolardan 2,3 milyar dolara geriledi. Benzer tablo swaplar hariç net rezervlerde de görüldü. 12 Mayıs haftasında swap hariç net rezervler eksi 57,8 milyar dolar olarak kaydedildi.

GELEN SWAP VE MEVDUAT TÜKENMİŞ

Son verilerde ‘dost’ ülkelerden gelen swap ve mevduatların da kullanıldığı açığa çıktı. Katar’dan 15 milyar dolar, BAE’den 5 milyar dolar, Çin’den 6 milyar dolar ve G. Kore’den 2 milyar dolarlık swap anlaşması bulunuyordu. 

Ayrıca Suudi Arabistan’dan 5 milyar dolar, Azerbaycan’dan 2 milyar dolar ve Libya’dan 1 milyar dolarlık mevduat yatırılmıştı. Yaklaşık 36 milyar dolarlık swap ve mevduat anlaşması var. Ancak bu paralarında dibine kadar tüketildiği açığa çıktı.

DOLAR BİTTİ ALTINA SARILDILAR

Son dönemde ikili piyasa ortaya çıktı. Bankaların kuru ile Kapalıçarşı’daki kur arasındaki fark açıldı. Bu kez de altın rezervlerini devreye sokan TCMB, piyasaya altın satmaya başladı. Dolar alamayan altına yönelince bu kez altın ithalatına kısıtlama getirildi. Bu yeni piyasaya müdahale yöntemiyle altın rezervleri de hızla azalmaya başladı. Son verilere göre TCMB’nin altınları 558 tondan 414 tona geriledi.

PİYASA ERDOĞAN’I İSTEMİYOR

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmasıyla Türkiye’nin risk primi neredeyse 10 ayın zirvesine çıktı. Kredi risk primi CDS, ilk tur öncesi Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesine yönelik beklentilerin artmasıyla son 6 aydır ilk kez 500 puanın altına gerilemişti. Ancak pazartesi günü seçimlerin sonuçlanmaması üzerine tablo yeniden tersine döndü. Dış borçlanmada önemli bir gösterge olarak kabul edilen risk priminin yeniden yükselmesi, piyasaların Erdoğan’ı istemediği şeklinde yorumlandı.

NAKİT AVANSA KADAR GELDİLER

Döviz talebini engelleyemeyen iktidar, bu kez TL’yi sıkılaştırma hamlesine gitti. Tüketiciler uzun süredir ucuz borçlanma kanalı olarak görülen nakit avansın doğrudan veya dolaylı olarak dövize gitmesinin önüne geçmek için yeni adımlar atıldı. Ancak bu adımlar piyasada ters tepti.

Bankalar kredi faizlerini kendileri belirlerken kredi kartına uygulanan faiz oranı ise Merkez Bankası tarafından belirleniyor. Bu durumda da mevduat faizi ve kredi kartı faizi arasında fark oluşmaya başladı. Bankalar mevduatlara aylık yüzde 4’ün üzerine faiz verirken nakit avansın aylık faizi yüzde 1,36 kaldı. Farktan dolayı uzun süredir zarar yazan bankalar, seçimleri bekliyordu ancak seçimlerin ertesi günü TCMB’nin aldığı karar sektörü kilitledi. TCMB, artan nakit avans kullanımının ardından kredi kartı belirli bir limitin üzerinde olanlar için kredi kartı vasıtasıyla yapılan nakit çekim ve kuyum harcamalarının kredi türüne yüzde 30 oranında menkul kıymet tesisine tabi olmasını kararlaştırmıştı.

Bankaların nakit avansı durdurmasının ardından Merkez Bankası’ndan geri adım geldi. Kredili mevduat hesabı kredilerine menkul kıymet tesisinde 15 bin TL’nin üzeri dikkate alınacak, menkul kıymet düzenlemesinde 15 bin liraya kadar kredi kartı nakit avans ve kuyum harcamalarına istisna getirildi.

Ancak sektör ikinci tur seçimlerine kadar diğer kredilerde de frene bastı.

SEÇMEN TERCİHİ İLE PİYASA UYUŞMADI

Seçim sonrasını hayal edemediğini ifade eden İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Öner Günçavdı, “Buradan görüyoruz ki iktidarın ekonomi politikaları aynen devam edecek” diyor.

İlk tur seçimlerinin sonuçlarını yorumlayan Günçavdı, “Öncelikle seçmenin tercihi ile piyasa arasında bir uyuşmazlık oldu. Buna dikkat çekiyorum. Daha önce böyle bir durum olmadı. Vatandaşın tercihini piyasa iyi algılamadı bunun sebebi de piyasanın bildiğinden çok azını vatandaşın bilmesidir” şeklinde konuştu.

Net rezervlerdeki erime ilgili değerlendirmede bulunan Günçavdı, “2001’de buna benzer bir durum olmuştu. Krizdeydik ama IMF bağımız vardı. Şu an Rusya ve Katar’a güveniyor. Onlarda da o kadar para yok” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin yılbaşında en az 200 milyar dolara ihtiyacı olduğunu vurgulayan Günçavdı, “Bunu bulmadan hiç kimse ‘başkan olacağım’ dememeli. Kredibilite açığını kapatmanın en önemli unsuru Tayyip Erdoğan’ın ‘Ben artık ekonomi ile ilgilenmiyorum’ demesidir. Bundan aşağısı artık kurtarmaz” yorumunda bulundu.

***

DURGUNLUK VE İŞSİZLİK KAPIDA

Uluslararası finans uzmanı Dr. Murat Kubilay, iktidar ve uyguladığı politikalar değişmezse yaşanabileceklere ışık tuttu. Kubilay, seçim öncesi iktidar değişiminin ilk turda gerçekleşme ihtimalinin ağır bastığını ve piyasayı hareketlendirdiğini söyledi. “Ancak bu durum gerçekleşmedi, Meclis çoğunluğu mevcut iktidarda kaldı. İlk turdaki oy farkı da ikinci turun da iktidar lehine gelişebileceğini gösterdi. Neticesinde de mevcut politikaların sürdürülmesine yönelik beklenti yaygınlaştı” diyen Kubilay, şu andaki durumun da bunun sonucu olduğunu kaydetti.

Sopalı ekonomi yönetiminin süreceğine ilişkin beklentinin hakim olduğunu kaydeden Kubilay, şöyle konuştu: 

“Son bir haftada bankacılık sektöründeki asıl sorun şu: Düzenlemelerden ötürü bankalar, müşterilerini dövizden TL’ye ya da KKM’ye döndürmeye çalışıyor. Ayrıca kredi verirlerken de politika faizi yüzde 8,5’de sabitlenmiş referans faiz kullanılmaya zorlanıyor. Bunları yapmadıkları takdirde bir menkul kıymet tesis etmeleri gerekiyor. Bu menkul kıymetler de orta ve uzun vadede devlet tahvilleri, bunların da getirileri oldukça düşük. Enflasyon beklentilerinin altına haliyle bunları almak istemiyorlar. Ama zorunlu tutuluyorlar. Böyle bir durumda bankaların yaptıkları genelde şu olacaktır, zorunlu olan kanuna tabi olan kısmı uygulayacaklardır. Ancak, bunun ötesindeki kısmı için direnç geliştireceklerdir. Bu direnç de bilançolarını küçültmek olacaktır. Faaliyetlerini daraltacaklardır. İlk başta çok fazla şube kapanmasına çalışanların işten çıkarılmasına neden olmaz. Ancak son 5 yılda birçok orta ve büyük bankasının ciddi bir şekilde şube kapattığı ve personel çıkardığını biliyoruz.”

Dr. Murat Kubilay, Uluslararası finans uzmanı

DÖVİZ KALMADI

Merkez Bankası’nın son yapmaya çalıştığı hamleyi değerlendiren Kubilay, “‘Madem yeterince satacak döviz bulamıyorum, altınlara giriştim, KKM’den de gelen geldi, belki bundan sonra aynı ölçüde gelen gelmez , o zaman ben TL miktarını azaltayım’ şeklinde bir düşünce. Çünkü, TL krediler dönüyor dolaşıyor, ya doğrudan dövize gidiyor ya da dolaylı olarak dövize gidiyor. Bu nedenle TL likiditesini kısmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

AĞIR BEDEL

Kubilay’a göre iktidarın devam etmesi halinde mevcut ekonomi politikaları da sürecek. İktidar değişikliğinin olmadığı bir ortama ilişkin öngörülerini ise Kubilay şöyle sıraladı: 

“Bunu kendileri de söylüyor. Yüksek enflasyonlu dönemde güven kırılmışken dışarıdan para akışı sınırlıyken dış açık veriyorsanız sizin büyümeyi sürdürmeniz mümkün değil. Şimdiki verimsiz büyümeyi dahi sürdüremeyeceğiz. Yurtdışından gelen para akışı tamamıyla kesilecek ve ekonomik aktivite ani duracak. Ya da yurt içindeki bankalar artık kredileri iyice kapatacaklar. Türkiye’de ticaret, kredi ile döndüğü için tıkanmaya yol açacak ve ekonomi durmuş olacak. Genel ekonomik aktivitede durgunluk olduğu için işsizlik de artacaktır. Bu bedelle yüzleşmeye başlayacağız.”