Berlin Film Festivali’nin, 2021 yılı itibariyle oyuncu ödüllerinde cinsiyet ayrımını ortadan kaldıran kararını desteklediğini söyleyen Duygu Soylu, müzik sektörü için de aynı şeyin geçerli olması gerektiğini dile getiriyor: Erkek ve kadın yok müzisyen var.

Erkek ve kadın yok müzisyen var

Gizem ERTÜRK

Müzik dünyasına unutulmayacak sesler kazandıran Kenan Doğulu sahnesinden tanıdığımız Duygu Soylu ile yine Doğulu prodüktörlüğünde hazırlanan ilk albümü Kara Elmas’ı konuştuk.

► Kenan Doğulu ile tanışma hikâyeni anlatır mısın?
Üniversite yıllarımı geçirdiğim Ankara’da uzun yıllar sahne aldığım 'Zeki Bar'da yine bir gece programımızı dinlemeye gelen sevgili Ozan Doğulu ile tanıştım. Sohbetimizin sonunda bana yaptığı albüm teklifini, devam eden eğitimimden dolayı nazikçe geri çevirdikten sonra “O halde vokalistimiz olmaya ne dersin? Böylece hem kopmamış ve birlikte çalışmış oluruz” demesi üzerine beni ikna etmesi sonucu sevgili Kenan ile tanıştırmış ve bu günlere gelmemize vesile olmuştur.


► Ne kadar süre birlikte çalıştınız? Sana neler kattı?
13 yıl olmuş birlikte çalışalı... 2007 yılıymış başladığım sene, inanılır gibi değil. Hayat cidden çok hızlı geçiyor. Bana ise hâlâ dün gibi geliyor. Onca konserler, turneler, festivaller, albüm kayıtları... Farkında olmadan bana ve tüm ekibe kattığı o kadar çok şey vardır ki Kenancığımın... Şahsen benim öğrendiklerimin en başında ekibini her zaman çok iyi seçmesi, her birimizi ailesi gibi görmesi, sahneye çıktığında gemisini “yani ekibini” en zorlu şartlarda bile nasıl ustalıkla kullandığı, sevdikleri için yapamayacağı hiç bir şey olmaması, çalışkanlığı, yaratıcılığı, sahnedeki cambazlığı, ışığı ve büyüleyici enerjisiyle her zaman minnettar olacağım müthiş ivmeler kazandırmış olmasıdır benim için.

► Solist-vokalist ilişkisinden sonra solist-prodüktör ilişkisine geçiş nasıldı?
Bunu bir deneyim olarak göremiyorum. Çünkü Kenancığım ne konumda olursa olsun, her zaman kendi gibi olduğu için, yine aynı şekilde devam eden bir arkadaşlığımız, dostluğumuz sürüyor. Başta Kenan ve çok kıymetli müzisyen dostlarımız ile birlikte, fikir alışverişlerinin tavan yaptığı 1 seneyi aşkın zamanda ortaklaşa yapılan, herkesin büyük emekler verdiği dev bir pasta yaptık birlikte. Şimdi de hep birlikte keyifle yemesi kalıyor geriye :)

► Kenan Doğulu’nun kanatları altında ilerlemenin avantajları ve dezavantajları nedir sence?
Hiçbir dezavantajı olmadığı gibi sayısız avantajları olan bir konumda görüyorum kendimi. Müzik camiasının en gözde isimlerinden birisinin bunca zamandır kanatları altında olmanın, verdiğimiz konserler doğrultusunda müthiş bir çevreye, her sektörden tanıma şansı yakaladığım pek kıymetli isimlere ve dolayısıyla projelerin, fikirlerin de beraberinde geldiği işlere imza atma şansı sağladığım avantajlarından sadece birisi.

erkek-ve-kadin-yok-muzisyen-var-788763-1.

► Albümde Ceylan Ertem ve Evrencan Gündüz gibi isimler de var. Kendileriyle çalışma deneyimi için neler söylersin?
Müzikal yolculuğumda karşıma çıkan ve bana apayrı güzellikler ve mutluluklar sunan canım Canocuğumun “Ceylan Ertem” ve kardeşim gibi gördüğüm Evrencancığımın “Evrencan Gündüz” bu ilk albümümde zaten imzaları olmazsa olmazdı. Evrencan’ın albümdeki 5. şarkımız olan “Senlensem Ya” bestesine sıradışı kalemiyle dokunan Canocuğum’un yanı sıra, sevgili Tuğrul Cerrahoğlu, Sadettin Dayıoğlu ve Kenancığımın hep birlikte sözlerini yazdıkları bir şarkı haline dönüştü. Bu enteresan birlikteliklerin buluştuğu, benim de favorilerimden birisi olan ve “bence” harika sonuç elde ettiğimiz bir çalışma olmuştur kendileri.

► Müzik dünyasında bir şeyleri değiştirme fırsatın olsaydı neyi değiştirdin?
Kesinlikle tüm insanlığın en büyük sorunu olan hızlı tüketimi durdurmak isterdim. Teknolojinin gücüne yenik düştüğümüz bu zamanlarda benim tavsiyem; özellikle ilk kez albüm yapıyorsanız, “single” çıkarmak yerine en azından “maxi single” hatta biraz daha zorlayıp “ep” çıkarmanızı öneriyorum. Böylece sizi daha iyi tanımış ve unutmalarına da engel olmuş olacaksınız. Daha sonra dilerseniz “maxi single” ve 3'üncüsünü de “single” çıkartabilirsiniz. Aslında uzaya fırlatılan bir roketin, yükseldikten bir süre sonra parçalarını bırakması gibi düşünebiliriz sıralamayı. Ve böylece tüketim hızını az da olsa yavaşlatmış oluruz diye umuyorum.

► Kadın olarak sektörde olmanın zorlukları neler?
Çok güzel bir soru. Artık kadın - erkek diye ayrıştırılmak bile bana çağdışı geliyor. Tam da bu konuyla alakalı bir haberden bahsetmem gerekirse, dünyanın önde gelen film festivallerinden Berlin Film Festivali 2021 itibariyle oyuncu ödüllerinde cinsiyet ayrımını ortadan kaldıracakmış. “En iyi kadın oyuncu” ve “en iyi erkek oyuncu” ödülleri yerine, “oyuncu” performanslarına cinsiyet gözetmeden ödül verileceğini duyurmuş. Aynı durumun müzik sektöründe de geçerli olmaması için hiçbir sebep göremiyorum. Sektörün içinden birisi olarak yaşadığım bir zorluk olmadı ama zorluk yaşayan birkaç müzisyen kadın arkadaşıma denk geldim. Benim fikrim hemcinslerimin, özellikle enstrümanist arkadaşlarımın kendilerine olan özgüvenlerinin olduklarından çok daha yüksek olması gerektiği yönünde. Bunun da çok çalışma, disiplin ve istikrar ile sağlanacağını zaten çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla sektördeki konumumuzu bir yandan sayı olarak çoğaltmış olup bir yandan da insanların bilinçaltındaki önyargılarının silinmesine sebebiyet göstermiş olacağız. Yine dünyaca ünlü starlara baktığımızda hemen hemen çoğunda kadın müzisyenlere yer verdiklerini görüyoruz. Michael Jackson, Prince, Stevie Wonder, Madonna, Beyonce gibi. Konuşmamın en başına da dönersek, Berlin’deki bu kararı sonuna kadar destekliyor, son cümlemi de “Erkek ve kadın yok müzisyen var” diyerek bitiriyorum.

► Bugünlerde yürürlüğe girmesi için tüm dünyadan desteğin yağdığı İstanbul Sözleşmesi'ne dair ne düşünüyorsun?
Sadece bizim değil, tüm dünyanın benzer sorunlardan muzdarip olduğu önemli bir konu bu. Özellikle bir Ortadoğu insanı olarak sözleşmeyi sonuna kadar desteklememin yanı sıra; öncelikli bilinç olarak sözleşmedeki maddelerin, iç hukukumuzda kullanılabilir hale gelmesinden yanayım. Örneğin “Burada sigara içmek yasaktır” yazan bir yerde sigara içildiğinde esnetilir kurallar yerine, tabelada yazan cezanın birebir uygulanması gerektiğini ya da parkta dolaşan bir hayvana eziyet eden birisini gördüğümüzde, tek başına yürüyen bir kıza, erkeğe, çocuğa, engelliye, büyüğümüze laf atıldığını gördüğümüzde o bölgeden sorumlu bekçilerin anında olaya müdahale edip trafik cezası gibi yıpratıcı para cezaları hatta hapis cezalarına kadar ciddi kuralların uygulandığı bir hukuk devleti olmaktan bahsediyorum. Her birimizin Avrupa’nın herhangi bir şehrine gittiğimizde hayran olmanın yanısıra “insan” gibi hissettiğimiz nadir duygular yaşadığımıza eminim. Bunun en başlıca sebebi de belirledikleri kurallara harfiyen uymalarından kaynaklı olduğunu düşünüyorum.