Bölgedeki eski kömür madeni ocaklarını görmezden gelen, sondajsız üretim yaptırarak 18 madencinin yaşamını yitirmesine yol açan yetkililerin yargılanmasına bugün başlanıyor

Ermenek Faciası'nda ilk duruşma

DOĞU EROĞLU

Üretimin sürmesi uğruna, ihmaller zinciri ve umursamazlık sonucu 18 maden emekçisinin yaşamını yitirdiği Ermenek Maden Faciası'nda ilk duruşma bugün görülecek. Hem bölgedeki linyit kömürü madeninin işletme ruhsatı sahibi Cenne Linyit Kömür firmasının hem de rödovansçı şirket Has Şekerler Madenciliğin tüm yetkililerince bilinen eksikliklerin görmezden gelinmesi, en genci 23 yaşında olan 18 madencinin yaşamına mal oldu. Aralarında işletme ruhsatı sahibi ve rödovansçı şirketlerin yetkilileri, mühendisleri ve iş güvenlik uzmanlarının olduğu 16 sanığın 14’ü bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermekten yargılanmasına Ermenek Ağır Ceza Mahkemesinde bugün başlanacak. İki şahıs özel belgede sahtecilik, bir diğeriyse bildirim yükümlülüğünün ihlali yüzünden hakim karşısına çıkacak.

ESKİ OCAK GÖRMEZDEN GELİNDİ
Ermenek’teki Has Şekerler linyit kömürü ocağındaki facia yaşandığında takvimler 28 Ekim 2014’ü gösteriyordu ancak facianın ilk emareleri yıllar öncesinden gelmişti. Has Şekerler ocağının kurulu olduğu bölgede, 1993-1997 yılları arasında Zeybekler Numune Madencilik firması, Numune ismiyle bilinen bir ocak işletmişti. Ancak 2009’da bölgede üretime başlayan Has Şekerler, Numune ocağı dönemine şahit olmuş pek çok personeli olmasına karşın, ocakların çakışabileceği ihtimalini görmezden geldi. 1997’de üretimi durdurulan Numune Ocağının haritaları ilerleyen yıllarda işe başlayan personele gösterilmedi, pek çok yetkiliyse Numune ile Has Şekerler ocaklarının çakıştırılmış haritasını ilk defa faciadan sonra savcılıkta ifade verirken gördüklerini iddia etti.

2011’DE SU BASMIŞTI
Maden, yetkililere ilk uyarısını 2011’de yaptı. Su sızıntısı, eski ocakla yenisinin birbirine yaklaştığı bölgeye kürek almaya giden bir işçi tarafından, madende çalışma olmadığı bi gün tesadüfen fark edildi. Atölye şefi olarak çalışan Ahmet Karapınar, 2011’de basan suyun facia sırasındaki gibi tazyikli olmadığını ama 18 işçinin ölümüne yol açan baskından çok daha fazla suyun galeriye dolduğunu aktarıyor: “Tahliye çalıişmaları esnasında 24 saat boyunca saatte 150 tona yakın su çektik. Toplam tahliye ettiğimiz su miktarı 25-30 bin ton civarındaydı. Su ocağı doldurduğunda çalışan yoktu; normal vardiya devam ediyor olsaydı işçilerin bir bir kısmının mahsur kalabilirdi. 28 Ekim sonrası tahliye edilen suyun iki katını o zaman tahliye etmiştik.” 2011’deki bu uyarı dikkate alınmadı.

ÖNLENEBİLİR FACİA
Tâhkimat tutmayan, sürekli kayan nemli ve ıslak kömür konusunda ustalar ve işçiler yetkilileri pek çok kez uyardı ancak yanıt, çalışmaların sürdürülmesi yönünde oldu. 28 Ekim günü saat 12.30 civarında, eski ocak umursanmadan sondajsız biçimde yapılan üretim çalışmaları yüzünden eski ocakla yeni üretim kesişti ve 1997’den beri kullanılmayan ocakta birikmiş su, iki ocak arasındaki bölümü yıkarak Has Şekerler ocağının 170 metre derinliğindeki kısma dolmaya başladı. O sırada öğle yemeğinde olan olan madenci çavuşu Mustafa Elibol, önce şiddetli rüzgârın yemeklerini devirdiği, sonra gaz ölçüm cihazlarının karbonmonoksit alarmı verdiğini, hemen ardındansa şiddetli biçimde madene dolan suyu gördüklerini anlatıyor. Sudan yüksekte olanlar ve eski galeriden gelen karbonmonoksitten kaçmayı başarabilenler, kendilerini can havliyle madenin dışına attı. 18 madenci ise onlar kadar şanslı değildi; pek çok galeriyi çökerten su baskınında bazıları suyun şiddetiyle o anda, kimisi boğularak, kimisiyse karbonmonoksitten zehirlenerek can verdi.

‘BİLMİYORDUK, GÖRMEDİK'
“Kesinlikle çalıştığım bu bölgede böyle bir eski maden ocağının olduğunu bilmiyordum. Eski imalat haritalarını istedim ancak temin ederek bana bu haritaları vermediler.” “Bana eski ocağın bu alandan uzak olduğunu ve tehlike arzetmediğini söylediler.” Maden yetkilileri, çakışan ocakların yarattığı faciayla ilgili ifadelerinde bu sözleri söyledi. Bu ifadeleri Has Şekercilik firmasının sahibi Saffet Uyar da yineliyor. Uyar, eski ocağı gösteren haritaları istediğini ama temin edemediğini, eski ocağın yenisine yakın bir yerde olabileceğinden şüphelendiğini, eski imalat haritalarını MİGEM’den istemeyi aklına getirmediğini belirtiyor. Uyar bu bilinmezliklere karşın üretimi sürdürmesiniyse şöyle açıklıyor: “Harita olmadığından tespit edemiyordum, bu nedenle çalışmaya devam ettim.” Bu ifade, 18 emekçinin ölüme gittiği kazanın nasıl bir tedbirsizlik sonucu yaşandığını da özetler nitelikte. İşletme ruhsatı sahibi Abdullah Özbey’se bu görüşlerin aksini iddia ediyor: “Geçmiş yıllara ait tüm imalat haritalarını çakıştırıldığı harita bana ve tüm Has Şekerler yetkililerine 2009 yılında verildi.”

SONDAJ MAKİNASI YOKTU
Sanıklar ifadelerinde, facia öncesinde 25 metrelik sondaj makinasıyla çalışma yapılması gerektiğini itiraf ederken, bu konuda patron Saffet Uyar’a ikazda bulunduklarını ancak sondaj makinasının pahalı olması sebebiyle Uyar’ın bu talebi dikkate almadığını belirtti. Bir madenci çalıştığı dönem boyunca madende hiçbir sondaj çalışması yapıldığını görmediğini aktarıyor. Mühendisler ve yetkililer, çalışmaların 3 metre uzunluktaki sondaj matkaplarıyla gerçekleştirildiğini kabul ediyor. 25 metrelik sondaj makineleri kullanılmış olsaydı, facianın gerçekleştiği su baskınına önceden önlem almak mümkün olabilecekti.

DENETİMDE ÜRETİM GİZLENDİ
İşçilerin anlatımına göre, denetimlerden önce madendeki üretimin bir kısmının müfettişlerden gizlenmesi de faciayı getiren unsurlara eklendi. Kazadan sağ kurtulanlar, 2014’teki bir denetimden önce mühendislerin madenin belli noktalarının “barajlanmasını,” yani buralara duvar örülerek üretim yapılmadığı izlenimi oluşturulması talimatı verdiğini aktarıyor. Haritalarda gözükmeyen galerilerin girişleri çakılan tahtaların üzeri çamurla sıvanarak kapatıldı. Müfettiş denetiminin ardından bu barajlar açılarak üretim sürdü. Bir başka denetimdeyse işçilerin bir kısmı ücretsiz izne gönderildi. Bundaki amaçsa, “Müfettişlerin işçi sayısının kalabalıklığını görerek ocağın büyüklüğünü anlamalarını engellemekti.” Bazı sanıklar, “denetimler sırasında sıkıntı olabileceği” gerekçesiyle, müfettiş denetimlerinden önce madenin üretim yapılan bazı kısımlarındaki vantilatörlerin sökülüp o noktaların barajlandığını kabul ederken, Has Şekerler Madenciliğin sahibi Saffet Uyar tüm iddiaları reddetti; bu işlemler yapılmışsa bile kendi bilgisi dahilinde olmadığını söyledi.

AMBULANS YERİNE PATRONU ARADI
Has Şekerler ocağındaki skandallardan bazıları da facianın ardından meydana geldi. Puantör, yani madende vardiyaları koordine eden personel Mustafa Ayan, su baskını yüzünden mahsur kalan işçiler olduğunu öğrenir öğrenmez 112 Acil Servis ve jandarmaya haber vermek yerine önce Cenne ve Has Şekerler firmalarının yetkilileriyle görüştü. İşçilerin iddiasına göre Ayan, “Sakın kimseye haber vermeyin, önce Saffet Uyar’ı arayacağım, sonra bakarız” dedi. Ayan, bildirim yükümlülüğünün ihlâli suçundan yargılanıyor. İşçilerin madende gaz maskesiz çalıştığı da, ocak müdürünün facia haberiyle birlikte elinde gaz maskeleriyle ocağa girmesiyle anlaşıldı. Öte yandan Has Şekerlere ait resmi defterlerin facia sonrası jandarmaya teslim edilmeden önce geriye dönük olarak imzalandığı, bazı eksikliklerin giderildiği ve yetkililerin imzalarının taklit edildiği de anlaşıldı.

AKRABALIK VE ORTAKLIK BAĞLARI
Facianın tüm sorumlularınca bilinen eksiklikler ile hatalı uygulamalara göz yumulmasının bir sebebinin de, bölgede çalışan şirketler arasındaki akrabalık ve ortaklık bağları olduğu düşünülüyor. Onyıllardır bölgedeki linyit madenlerinin işletme sahası ruhsatı Cenne Linyit Kömür firmasına ait ancak bölgedeki rödovansçı Özkar, Özbey, Özmerkez, Turab ve Has Şekerler firmalarının sahipleri ve yöneticilerinin önemli kısmının birbirleri ve Cenne firması yetkilileriyle akrabalık ilişkileri bulunuyor. Pek çok şirket sahibi veya yetkilisi, diğer şirketlerde de hisse sahibi.

ÇHD: ‘TAKSİR DEĞİL KASIT'
Tüm uyarılara, daha önce basan suya ve uygun cihazlarla sondaj yapılamamasına karşın çalışmaların sürdürülmesiyle göz göre göre gelen felaket, faciada yaşamını yitiren emekçilerin ailelerinin savunuculuğunu üstlenen Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarına göre, farklı sevk maddelerini gerektiriyor. ÇHD Ankara Şubesinden Avukat Gülşen Uzuner, sanıkların bilinçli taksirle ölüme sebep olma suçu yerine, kasıt unsuruyla sorumlu tutulmaları gerektiği görüşünde. Uzuner, emsal olarak Bursa Mustafakemalpaşa’da 19 işçinin ölümüne yol açan grizu patlaması sanıklarına verilen cezanın Yargıtay tarafından bozuluşunu anımsatıyor. Yerel mahkeme 6 sanığa taksirle öldürme suçundan ceza verilmesine hükmetmiş, Yargıtay 12. Ceza Dairesiyse maden sektöründe tecrübeli sanıkların bu faciayı öngörebilmiş olmaları gerektiği, ihmaller açık ve tehlikeler bilindiği halde önlem alınmadığı için yerel mahkeme kararını bozmuştu. Yargıtay 12. Ceza Dairesi bozma kararında, “Tehlikeli durumu gizlemek suretiyle hatalı ve hileli faaliyetlerine devam ettikleri; bu nedenle gerçekleşen bu neticeden olası kast hükümleri uyarınca sorumlu tutulmaları gerekir” ifadelerini kullanmıştı.