İstanbul, Ankara ve İzmir Barosu’ndan avukatlar, Hopa’daki polis terörünün ardından yaşanan hukuk skandallarıyla ilgili olarak, Erzurum Özel Yetkili Savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Bayram, Osman Şanal ve Mehmet Yazıcı hakkında suç duyurusunda bulundu.

İstanbul, Ankara ve İzmir Barosu’ndan avukatlar, Hopa’daki polis terörünün ardından yaşanan hukuk skandallarıyla ilgili olarak, Erzurum Özel Yetkili Savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Bayram, Osman Şanal ve Mehmet Yazıcı hakkında suç duyurusunda bulundu. Erzurum Özel Yetkili Savcılığı'nın talimatı gereği olduğu söylenerek avukatların görüşebileceği kişi sayısı "şüpheliler arasında menfaat çatışması olduğu" gerekçesi ile engellendiğinin ifade edildiği suç duyurusu metninde, bu nedenle kolluk aşamasında gözaltındakilerin önemli bir bölümünün hiçbir biçimde müdafileri ile görüşemedikleri belirtildi. Her bir avukatın gözaltındaki kişilerden yalnızca biriyle görüşmesine izin verildiğine dikkat çeken avukatlar, adli tıp muayenesinde “sağlam” denilen  İbrahim Aksu’nun kaburgasında olduğunun tespit edildiğini belirterek, “Öte yandan zihinsel engelli Erkut Kibar bile  gözaltına alındı. Bunlar bu engellemenin fiilen ne anlama geldiğini gösteriyor” dedi.
TUTANAKLAR EKSİK VERİLDİ İDDİASI
Metinde şunlar belirtildi:
"Gözaltındakiler, müdafilerine haber verilmeden 04.06.2011 günü sabaha karşı Erzurum'a sevk edildiler. Erzurum Özel Yetkili Savcılığı, yapılan ilk görüşmede 'şüpheliler arasında menfaat çatışması olduğu' gerekçesini yineleyerek her bir avukat arkadaşımızın yalnızca bir kişiye hukuki yardımda bulunmasına 'izin verileceğini' belirtmesi üzerine yaşanan tartışma sonrasında avukatları -en hafif tanımı ile- asgari nezaket kurallarına dahi uymaksızın odasının dışına çıkmaları yönünde 'uyarmıştır'. Erzurum Özel Yetkili Savcılığı ısrarlı tüm taleplerimize ve yarattığı mağduriyetin somut olarak görülüyor olmasına karşı gözaltındakilerin Adliye'de dahi kelepçeli bir biçimde tutulması uygulamasına son vermemiştir. Erzurum Özel Yetkili Savcılığı, 'bir müdafii bir şüpheli ile görüşebilir' yönünde bir karar veremeyeceği, böylesi bir uygulamanın hukuka aykırı olduğu, bir an için böyle bir durumun varlığının kabulü durumunda dahi bunu Avukatlık Kanunu uyarınca ancak bizzat müdafiin değerlendirebileceği ve bu konuda değerlendirme yapabilecek makamın kendileri olmadığı yönündeki beyan ve itirazlarımızı ısrarlı bir biçimde, muğlak gerekçelerle reddetmiştir. Erzurum Özel Yetkili Savcılığı, yasalara açıkça aykırı davranmış, savcılık ifadesi tutanaklarının önemli bir bölümü müdafilere verilmemiş; özellikle 06.01.2011 tarihinde hakim karşısına çıkartılan kişilerin savcılık ifadeleri ancak sorgunun hemen öncesinde ve son derece sınırlı bir zaman dilimi içerisinde incelenmiş bu koşullar altında müdafilik görevi yerine getirilmeye çalışılmıştır." Adalet Sarayı önündeki basın açıklamasına ÖDP, ESP, Eğitim Sen, Halkevleri temsilciler ile Artvin bağımsız milletvekili adayı Birsen Kaya'nın yanı sıra gazetemizin avukatlarından Halis Yıldırım ve Sabri Kuşkonmaz da katıldı.

**

Hopa’da işkence raporlandı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İHD, TTB ve KESK temsilcilerinden oluşan 6 kişilik bir heyet, Hopa’da 31 Mayıs’ta ve sonrasında yaşanan olaylarla ilgili incelemelerde bulunarak bir ön rapor hazırladı. Rapor, devrimci öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüne, onlarca kişinin yaralanmasına neden olan ‘polis terörü’nü bir kez daha gözler önüne serdi. Rapora göre, polis esnaf dükkânlarını gaza boğmakla yetinmedi, devlet hastanesinin acil servisini ve çocukların bulunduğu okulun önünü bile bombaladı. Heyette yer alan hekimler, olayın üzerinden 5 gün geçmesine karşın, gözaltına alınan kişilerin vücutlarındaki işkence izlerini tespit edilebildiklerini belirtti.
‘BAŞBAKAN YALAN SÖYLÜYOR’
Heyetin, Hopa Kaymakamı, Hopa İlçe Emniyet Müdürü ve Hopa Belediye Başkanının yanı sıra 50’nin üzerinde yurttaş ve sivil toplum örgütü temsilcisiyle görüşerek hazırladığı raporda, Hopalıların anlatımlarıyla yaşanan 'polis terörü' şu sözlerle aktarıldı:
“Hopa halkı devlet hastanesi aciline ve çocuklarının okuduğu okul önüne dahi bombalar atıldığını, esnaf ise dükkânlarına gaz bombaları yağdığını, insanların sığınmadığı dükkânlara bile bombalar atıldığını belirtti. Hopa halkı büyük bir haksızlık yapıldığını, Erdoğan’ın Molotof atıldığına dair söylemlerinin yalan olduğunu, bunu gören bir tek kişinin ve herhangi bir kayıt bile olmadığını, bunun ötesinde ‘taş atıyor, Molotof atıyor, eşkıya bunlar’ gibi söylemlerle tüm medya ve halkın gözünde Hopa halkını kötülemeye çalıştıklarını dile getirdi.”
Heyette yer alan hekimler, polis tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kalan, aralarında gözaltına alınanların da bulunduğu 13 kişiyi muayene etti. Yaşları 20 ile 45 arasında değişen 10 erkek ve 3 kadının muayenelerinde, olayın üzerinden 5 gün geçmesine karşın, kaba dayağa bağlı yumuşak doku lezyonları tespit edildi. Psikiyatrik değerlendirmede ise 6 kişinin kaygı belirtileri ve uyku sorunu gibi semptomlar yaşadığı, bu yakınmalar nedeniyle 3 kişiye ilaç tedavisine başlandığı, 3 kişiye ise psikiyatrik destek almasının önerildiği belirtildi.
OLAĞANÜSTÜ HAL DEVAM EDİYOR
Raporda, polisin gaz bombasını son derece kontrolsüz şekilde kullandığına da dikkat çekilerek şöyle denildi: “Gazın ölüme neden olan kimyasal etkisi yanı sıra gaz bombasının fırlatılmasıyla gaz kanisterinin çarpma etkisi de birçok insanı yaraladı. 6 yaşında bir çocuğun üzerine gelen gaz kanisterinden çocuğu korumak için üzerine kapanan genç bir kadın kafasından yaralandı, hastanelik oldu, kafasına dikiş atıldı. Orta derecede zekâ geriliği olan bir gencin dahi kelepçelenerek ve ağır derecede kaba dayağa maruz bırakılarak gözaltına alındı. Olayların üzerinden 7 gün geçmesine rağmen hala bir gerginlik ve olağanüstü hal devam ediyor.”
Rapora göre, heyetle görüşen Hopa halkı, çevik kuvvetin ve özellikle Başbakan’ın korumalarının savaş alanına dönen meydanda kendilerine zalimce muamelede bulunduğunu söyledi. Raporda ayrıca Hopa halkının, Metin Lokumcu’nun ismini ağzına bile almayan Başbakan Erdoğan’dan bu “saygısızlığı” nedeniyle özür beklediği de ifade edildi.

Hopa tutuklamaları serbest bırakılsın!

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü  önünde toplanan Eğitim Sen 5 No’lu Şube üyelerine üniversite öğrencileri de destek verdi. Açıklamayı okuyan Yrd. Doç. Gülseren Adaklı, AKP iktidarının kendisini eleştirenleri yok etmeye devam ettiğini polisin müdahalesine karşı koyarken öldürülen yılların devrimcisi, Eğitim Sen üyesi Metin Lokumcu’nun buna bir örnek olduğunu söyledi.  Ankara’daki protestolar sırasında gözaltına alınanlardan 8’inin ağır işkence, sözlü psikolojik tacizleri ve gözaltında uygulanan şiddet sonucu hastanelere kaldırıldığını  ve  yaşanan şiddetin Adli Tıp’ta dahi sürdürüldüğü belirtildi. Adaklı; “devletin çıplak şiddeti, milliyetçi, faşizan bir dille bütünleşmektedir. Yaşananlar göstermiştir ki “İleri demokrasi” denilen ileri düzey bir “cadı avı”ndan ibarettir. Tutuklananların derhal serbest bırakılmasını talep eden Adaklı, suç duyurularının gereğinin yapılmasını istedi. Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrencileri Dayanışma Derneği de “Tutuklanan arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz” pankartı açarak tutuklamaları protesto etti. Serhat Boztaş Ankara