Eski halılara hayat veren halı doktoru

Nevzat Çağlar TÜFEKÇİ

MİLASLI Mehmet Deregözü; 12 yaşından bu yana eskiyen, yıpranan halılara hayat veriyor. 58 yaşındaki Deregözü’ne “halı doktoru” diyorlar, ismi öyle ünlenmiş. Bir mikro cerrahın sinir uçlarını birbirine bağlaması gibi, yama yapılan yerin iplerini birbirine bağlıyor; bir estetik cerrahın yaptığı gibi de yama yeri halıda iz bırakmıyor, halı estetik güzelliğini koruyor. Milas Arastapark’taki dükkânında, yıpranmış halıları eski özelliğine kavuşturan Deregözü bu işi sevdiğini söylüyor.

Mesleğe ilk olarak 1972 yılında İstanbul Kapalıçarşı’da akrabalarının yanında çırak olarak başladığını ve burada 5 sene kadar çalıştığını belirten Usta Deregözü, şöyle diyor: “İşi kavrayınca, kendim bir işyeri açtım. İstanbul’da, 40 seneye yakın bu işi yaptım. Milas Ildız Halı Çiftliği’nde bir sene çalıştım. Sevdim burayı ve kaldım. Halıcılığı ile meşhur Mumcular’da (Bodrum) dükkân açtım. Kapattım orayı. Son 3 yıldır da Milas’tayım.”

Deregözü, halılarda tamir işinin nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor: “Halıya uygun ip ve renkleri bulmanız lazım. Yamada, renkler ve ip uyumu çok önemli. Yama sırıtmamalı. Yün uymuyorsa, yeniden boyuyoruz. Seneler geçtikçe renkler birbirine aktığı için orijinal rengi bulmaya çalışıyoruz. Halının desenine ve dokumasına uyum sağlaması için, yamada kullanacağımız iplikleri renklendiriyoruz. Bir boyayı çıkarmak için 3-4 renk kullandığımız oluyor. Yamada kullanacağım ip rengini bulmak için, kazan kurup, o ipi boyuyorum. İnce, hassas ve zahmetli bir iş bizimkisi. 50 yaşında, 100 yaşında halılar geliyor bize tamir için. Onlara uygun yün boyuyorum.”

HALILAR, NEDEN YIPRANIR?

Peki, halılar neden yıpranır? Deregöz’e göre, daha çok güve yemesinden dolayı yıpranıyor. Deregöz, şöyle diyor: “Halıya güve giriyor. Bazen fareler yiyor. Sandalye ve masa ayakları takılıyor, yırtılıyor. Getiriyorlar ve bu şekilde zarar gören halıların o kısımlarını tamir ediyoruz.”

Şu anda kendisinden başka bu işi yapan kimsenin bulunmadığına dikkat çeken Deregözü, şunları ifade ediyor: “Bu iş, herkesin yapabileceği bir iş değil. İşin başında, sabır gerekiyor. Çünkü bu iş, çok hassas bir iş. Herkes bu sabrı gösteremiyor. Çok çırak aldım ama hiçbiri sonunu getiremedi. Bakarak ve yaparak öğrenmek mümkün bu işi. Biraz yaratıcılık olması gerekiyor insanda. Biraz da sanatsal yetenek. Türkiye’nin her yerinden halı geliyor. İran halısı bile geliyor. Geçenlerde 150 yaşında bir Şiraz halısı geldi. Halının yaşını, yöresini ve değerini rahatlıkla tespit edebilirim.”

HALILAR, BENİM HASTALARIM

Deregözü sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Halıların yaşları ilerledikçe tamiri zorlaşıyor. Genç halılar daha rahat tamir oluyor. Neden? Çünkü eski halı yaştan dolayı çelikleşiyor. Bir de yün kendini çekiyor. İnsan yaşlandıkça boyu nasıl kısalıyor, kemikleri eriyorsa halı da aynı pozisyona giriyor. Örneğin beş senelik bir halı yumuşak oluyor ve tamiri kolay oluyor. Halının yaşı yüksekse tamiri de o oranda zor oluyor. Çünkü halı sertleşiyor, kemikleşiyor, renk olayı farklılaşıyor. Halılar benim hastalarım ve ben onlara iyi bakıyorum. Onları tedavi ediyor, sağlamlaştırıyor ve eski özelliklerine kavuşturuyorum.”