AKP iktidarı döneminin en belirgin özelliği şu: Bunlar kuruluş yıllarında mağdur olarak sahneye çıktılar. O zaman insan hakları onlar için kullanılabilir bir değerdi ve çok iyi kullandılar

Eski TİHV Genel Başkanı Yavuz Önen: AKP insan haklarını arkadan hançerliyor

GÖKAY BAŞCAN

15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından ilan edilen olağanüstü halle (OHAL) birlikte Türkiye’de insan hakları ciddi bir saldırı altına girdi. Birçok insan FETÖ bahanesiyle cemaatle hiç ilişkisi olmamasına rağmen ihraç edildi, gözaltına alındı, tutuklandı. Birçok muhalif isim bundan payını aldı: Barış imzacısı akademisyenler, KESK’li memurlar, muhalif gazete ve televizyonlar, gazeteciler… Uluslararası Af Örgütü Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç bu bahaneyle tutuklandı. En son 5 Temmuz’da 10 insan hakkı savunucusu Büyükada’da bir toplantı yaptıkları sırada gözaltına alındı ve 9 gündür gözaltında tutuluyor. Eski Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Başkanı Yavuz Önen’le AKP’nin insan haklarına yönelik saldırıları ve Avrupa’nın AKP’ye karşı tutumunu BirGün’e değerlendirdi.

‘Başkası için bedel ödemek lazım’
AKP iktidarı döneminin en belirgin özelliği şu: Bunlar kuruluş yıllarında mağdur olarak sahneye çıktılar. O zaman insan hakları onlar için kullanabilir bir değerdi ve çok iyi kullandılar. İnsan hakları basamaklarını çıkarak bugünkü iktidarlarını pekiştirdiler. Mesela ben Recep Tayyip Erdoğan’ın düşünce özgürlüğü için 4 ayrı mahkemede yargılanmış bir insanım. İnsan hakları savunucusuyum. Düşünceye özgürlük adı altında mahkum olmuş, yazılarının altına imza attık. Bu mahkumiyette Recep Tayyip Erdoğan da bir çok mağdurun içindeydi. Biz onun gibi düşünmememize rağmen onun için bedel ödedik. İnsan hakları böyle bir ortamda var olabilir. Başkası için bedel öderse insan hakları savunucusu olunabilir. AKP bu dönemde yaptıklarıyla insan haklarına arkadan hançerlemesi gibi bir durum var. Yalnız insan hakları değil evrensel bildiride geçen bütün maddelerin ihlalinin yaşandığı bir Türkiye’de yaşıyoruz. Öyle bir ortamda yaşıyoruz ki bir kişinin üzerine damga vurduğumuz an, terörist dediğimiz zaman her şey meşrulaşıyor her şey kanıksanıyor. Arkadaşlarımda şu an gözaltı süreleri uzatılarak özgürlüklerden mahkum bırakılıyor. Toplumsal diyalog, etkileşim ortamı da kalmadı.
eski-tihv-genel-baskani-yavuz-onen-akp-insan-haklarini-arkadan-hancerliyor-319990-1.
‘Türkiye’nin kozu göçmenler’
Türkiye bugün dünya devletleri içerisinde dünya kapitalizminin önemli bir alanı olarak değerlendiriliyor. Bugün ekonominin gerekliliğini eğer bu faşist iktidar, despotik rejim yerine getiriyorsa mesele yoktur. Dünya düzeni budur. Bizim iletişim içinde olduğumuz insan hakları Avrupa’sı devletler Avrupa’sı olmamıştır. Biz Avrupa’da devletler kapitalizmini ortaya çıkaran, demokrasiyi öteleyen, insan haklarının ikinci plana atan tavrına hep karşı çıktık. Böyle bir ikili Avrupa var. Onun için resmi Avrupa’nın verdiği hiçbir zaman Türkiye’de ki insan hakları ve demokrasi değil. Yaptığı yatırımların karşılığını bulması, çarkının dönmesi ve en önemlisi de hegemonyasının sürdürmesi meselesidir. Bugün Türkiye’ye dokunamamasının sebebi genel tanımların ötesinde göçmen meselesidir ve kullanılmakta olan askeri üsler meseledir. Bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın da görüşmelerde bunu kullandığı görülüyor. Almanya ile görüşmelerde de bu görüldü. ‘Kovarız he, sokmayız he’ gibi söylemler görüyoruz. Türkiye’nin Ortadoğu’daki tüm değişimlere rağmen stratejik konumunu koruduğunu da kaçırmamak gerek. Bu birinci koz, ikincisi de göçmen kozu. Göçmenlerin Avrupa için nasıl bir rahatsızlık yarattığını hep birlikte gördük. Avrupa’nın Türkiye’nin insan hakları ihlallerinin yanı sıra Ortadoğu’da yaşanan vahşete tutumu ve barbarlığa ortak olduğunu da unutmamamız gerek. Bizim resmi Avrupa’dan bir şeyler beklememiz mümkün değil. Hatırlarsak; AKP olumsuz etkilenir diye genel seçimlerden önce Avrupa Birliği yıllık raporunu erteledi. Avrupa’nın desteğiyle ayakta duran otoriter, faşist rejimden söz ediyoruz. Avrupa’daki milliyetçiliğin yükselmesi, OHAL’in gündeme gelmesi AKP’yi de rahatlatıyor.

‘Sosyalistlerin yeni stratejiye ihtiyacı var’
Doğru bir sosyal ve güçlü mücadele stratejine her zamankinden çok ihtiyacımız var. Geniş bir dayanışma cephesinin kurulmasına biz devrimci ve sosyalistler olarak yeni bir strateji belirlenmesine kafa yormalıyız. Gücü başka yerde aramamalıyız.